Beynimi işgal eden düşünceler silsilesinin ardından Haneul'ın sorusu tekrar şimşek gibi çakmıştı zihnimde. Uzun süre konuşamadım. Cevap veremedim. Ne diyeceğimi bilemedim. Öylece kaldım. Anlamsız anlamsız baktım yüzüne. Bu soruyu beklemedim hiç ondan. Daha önce ben bile kendime sormamıştım bu soruyu. Kendime bile daha cevabını verememiştim. Seviyordum evet San'ı o kadar çok seviyordum ki içime sığdıramıyordum sevgimi. Fakat onun ima ettiği şeyin ne demek olduğunu çok iyi bildiğimden dolayı fazlasıyla çekinmiştim.
"Bak bunu sormak elbet bana düşmez. Fakat abim seni arkadaşı olarak görmüyor, ki sende bunu anlamışsındır. Eğer sende onun sevdiği şekilde sevmiyorsan, eğer içindeki şey bir hevesten ibaretse bunu yapma. Bunu da kaldıramaz çünkü."
Haklıydı. San, ben onu tanımadan önce son demlerindeydi ve gerçekten bir darbeyi daha yiyecek gücü kalmamıştı. Haneul'ın endişesini çok iyi anlıyordum. Çünkü San'a bir şey olması demek aynı zamanda ona da olmak demekti. Artık onun da bir kişiyi daha kaybedecek ne gücü ne de takati kalmıştı.
"Seni çok iyi anlıyorum. Lakin San'a olan duygularım tarif edemeyeceğim kadar farklı ve özel. Onu sevdiğimi kabulleniyorum. Onu gerçekten seviyorum fakat..." Bir süre duraksamıştım ve doğru kelimeleri bulmaya özen göstermiştim. "Fakat daha önce aşık olmadım Haneul, bu yüzden ona aşık mıyım, değil miyim bilmiyorum. San'ı bırakamam. Eğer bir gün o da beni bırakmaya kalkarsa, bunu kaldıramam."
Söylediğim, duygularımı dile getirdiğim bu masum ana karşı ikimizde gülümsedik. Haneul'ın dolan gözleri, benim San'a karşı olan hislerimi duyduğundaki mutluluğundandı.
"Onu iyileştiriyorsun. Yapamadığımı yapıyorsun ve sana saygı duyuyorum."
Ne diyeceğimi bilemedim ve utanmıştım açıkçası. Birine iyi gelmek, onu mutlu etmek ve bazen kırıcı olsa bile ona sabretmek ne büyük onurdu. Çünkü biz insanoğlu çoğu kez bunu yapamıyorduk. Kötü olmayı, kötü davranmayı, kırıcı olmayı marifet sanıyorduk. Seviyorduk evet fakat sevdiğimizin en ufak hareketine katlanamıyorduk. Bu muydu sevmek, bu muydu birini iyi hissettirmek, mutlu etmek? Onca eksiğin arasında bunu duymak beni tam da bu yüzden mutlu ediyordu işte. İyi insan olmayı başarabildiğimi görüyordum.
Havadan sudan sohbetlerimize devam etmiştik ardından. Okula ne kadar çok devam etmek istediğinden bahsetmişti. Ve San tedavi olup çıktığında beraber üniversiteye gitme hayalleri kuruyordu. O kadar güzeldi ki, hâlâ böyle hayat dolu olması. Ne yaşamış olursa olsun, yaşadıkları onu güçlü yapmıştı.
"Anlayamıyorum Haneul. Nasıl bu kadar umut dolu oluyorsun, hayat dolu oluyorsun? Gerçekten imreniyorum sana."
Tatlı ama acı denen bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Yemeğine ara verip bana döndü kırgınlıkla. Kötü mü etmiştim, ona hatırlamaması gereken bir şey mi hatırlatmıştım bilmiyordum. Bazen benim de hatalarım olabiliyordu işte.
"Aslında tüm zorluğu çeken abimdi. Her şey onun gözünün önünde oldu. Her şeyi o yaşadı. Bu yüzden ona hak veriyorum. Ona asla kızamam, hayat ona acımasız davrandı. Tüm sorumluluğu omuzlarına yükledi. Şimdiyse o sorumluluk benim omuzlarımda. Ona iyi bakmak zorundayım, iyileşene kadar. Hayatıma devam etmek zorundayım."
Neler olduğunu tam anlamıyla bilmediğimden tam olarak anlayamıyordum da. Ağır şeylerdi, fark ediyordum. Fakat hayatın ne tür sillesini yemişti hala hiçbir fikrim yoktu.
"Ama o da bir gün bizimle bu masada oturuyor olacak, eminim." dedi ortamın havasını değiştirmek ister gibi. Zar zor bir gülümseme kondurdu sonra dudaklarına. Gülümsedim, tıpkı onun yaptığı gibi. Onunla gerçekten dışarı çıkıp dolaşabilecek, yemek yiyebilecek ve de istediğimiz yere gidip dolaşabilecek miydik bir gün? Ya da bir lunaparka gidebilecek miydik? En önemlisi de onunla uyuyabilecek miydim ki? Cevaplarını bilmediğimden bu düşünceler beni çok yaralıyordu.
Yemek bitiminde sahilde dolaşmaya karar verdik. Hava çok güzeldi ve onun da kafasını dağıtmasına ihtiyacı vardı.
"Teşekkür ederim bugün için. Gerçekten çok iyi geldi." Memnun olduğunu görünce bende mutlu oldum. Ben bir şey demeden tekrar atladı.
"Bu arada sana abi demiyorum ama rahatsız oluyorsan söyleyebilirim. Sonuçta sende abim sayılırsın?"
"Sorun değil, nasıl iyi hissedersen öyle seslenebilirsin."
Başını salladı ve yürümeye devam ettik. Birden deniz kenarına oturup ayaklarını denize doğru sallandırarak oturdu. Bende ona uydum ve oturdum. Gökyüzüne bakıyordu. Parıl parıl yıldızları izliyordu. Bugün biraz daha parlaktı yıldızlar.
"Anne, San iyileşiyor biliyor musun? Artık çok daha iyi görünüyor. Bak hem de Wooyoung sayesinde. Tekrardan yaşam bulmuş gibi. Bir gün mutlaka onu da alıp seni ziyarete geleceğim, onu sana getireceğim. Hiç merak etme."
Bunları söylerken hep gülümsemiş ve gözlerini gökyüzünden ayırmamıştı. Bende onun gibi gökyüzüne bakarken bulmuştum kendimi. Sonrasında denize döndü. Ben de aynen karşıya bakıyordum. Dalgaları seslerini dinledik bir süre. Öyle seviyordum ki bunu yapmayı. Beni çok rahatlatıyordu. Arınmış hissediyordum. Yaklaşık yarım saat sonra kalkmıştık ve onu eve bırakmıştım. Motordan indikten sonra önümde durdu.
"Teşekkür ederim, her şey için. Abim yanımda olmasa da sanki o yanımda gibi hissettim bu gece. İlk defa yalnız olmadığımı hissettim."
"İstediğin her zaman beni arayabilirsin, biliyorsun. Konuşmak istediğin her zaman veya dolaşmak istediğin her zaman burdayım. Muhteşem motorumla seni her yere götürebilirim. "
Son cümlemi ortamı yumuşatmak için söyledim ve başarılıydı da. Küçük bir kahkaha attıktan sonra içeri girdi. Bende doğruca eve geldim. Biraz yorulduğum için direkt olarak yatağıma uzandım. Ve başucumdaki San'ın ceketine sarıldım. Bazen yanımda olmasına çok ihtiyaç duyuyordum. Fakat bize sunulan hayat buydu. Bizim sınavımızdı bu. Elbet bir gün birleşecektik. Elbet yanımda uyuyacağı ve uyanacağı günler olacaktı. Sadece inanmak istiyordum. Biz mutlu olacaktık.
______
"Sen gerçekten bir periydin Wooyoung. Etrafındaki insanlara yardım etmekten mutluluk duyan bir peri gibiydin. Sana her zaman minnettar kalacağımı bilmeni isterim benim güzel peri masalım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sandman | woosan ✓
Fanfiction𝑅𝑢ℎ𝑢𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑐̧𝑖𝑐̧𝑒𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛 𝑜̈𝑙𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑒 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑣𝑒𝑟𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛 𝑜̈𝑧𝑢̈𝑟 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑟𝑖𝑚. 𝑂𝑛𝑙𝑎𝑟ı 𝑦𝑎𝑠̧𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆ı𝑚𝑎 𝑠𝑜̈𝑧 𝑣𝑒𝑟𝑚𝑖𝑠̧𝑡𝑖𝑚. 𝐹𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑠𝑒𝑛 𝑠𝑎𝑘ı𝑛 𝑜̈𝑙𝑑𝑢̈𝑟𝑚𝑒 𝑔𝑢̈𝑧𝑒𝑙 𝑐...