15-Geçmişinden Yaralıydık

47 4 10
                                    

*Justin Bieber- Ghost*


Bazen sözlerin altında ezilirdi insan. Yaşanılanların oluşturduğu enkazın altında kalakalırdı öylece, donakalırdı. Geçmişinden yaralıydık. Bunun elbet farkında olsam da bu denli kapanmayacak bir yarayı, her hatırlandığında deşilerek oluk oluk kanayacak bir şeyi duymayı beklememiştim. Ki kulaklarım sanki duymayı reddeder gibiydi. Anne sevgisini bilmezdim ben. Bir çocuğun her canı sıkıldığında, her dara düşüşünde annesinin kollarında hayat bulma hissini yaşayamamıştım. Lakin herkes benim yaşadığım duygularla büyümemişti. Belki de San ve Haneul annelerini ölesiye seviyorlardı, anneleri de onları... Bu yüzden böyle hırpalanmışlardı. Bu yüzden San bu denli güçsüzdü. Kendinden geçmişti. 

Duyduğum o dehşet verici şeyle gözlerim ardına kadar açıldığında taşlar yerine oturmuştu. Tüm samimiyetimle söylemeliydim ki, gerçekten bu kadar ağır bir şeyi beklememiştim. Annenin önemini çok iyi biliyordum, eksikliğini de öyle. 

"Annem öldüğünden beri kimseyle konuşmuyor. Kardeşi olarak benimle bile. Ama seninle konuşuyor. Seninle gelsem benimle de konuşur mu?" Öyle bir umutla parlamıştı ki gözleri, reddetmek elde değildi. 

"Konuşur tabii ki, eminim ki o seni çok özledi." Moralini bozmamak için olumlu konuştum. Fakat emin değildim. San'ın bazen ne yapacağını ben bile kestiremiyordum. Ama bunun için ikna edebilirdim onu. Kardeşiydi ve onun acısını anlayabilecek tek kişiydi. Herkesten çok birbirlerine ihtiyaçları vardı. Bağları bu şekilde zedelenmemeliydi. 

"Sen burda, böyle tek başına mı yaşıyorsun?"

Kendine gelmeye çalıştı. Sesini düzeltti önce. Sonra gözyaşlarını sildi elinin tersiyle. Bir yandan da başını olumlu anlamda salladı. "Tek yaşıyorum." 

Daha fazlasını sorgulamaya hakkım olmadığından ve onu daha fazla üzmek istemediğimden üstelemedim. "Bir an önce hazırlan da gidelim." Kocaman gülümsemiş ve hazırlanmak için yukarı çıkmıştı. Onu beklerken önümdeki kutuyu açmamak için direniyordum resmen. Çok merak ediyordum neden istediğini ve ne yapacağını. Yine de açıp bakmamakta kararlıydım, o yüzden sadece bekledim. Haneul da çok gecikmeden inmişti. Heyecanlı heyecanlı "gidelim" demişti. 

Ne kadar mutlu olmuştu, San için. Ne kadar güçlü bir kızdı. Bunca yaşanan şeye rağmen nasıl güçlü kalabilmişti. Tek başına, bir başına kalmıştı ve mücadele ediyordu. Asıl tam anlamıyla terk edilen oydu. Çünkü San'ı ısrarla ziyarete gelen bir kardeşi vardı ve son zamanlarda da hayatında ben vardım. Ama Haneul'ın kimsesi yoktu. Bir başınaydı. Lakin yalnızlığı öyle çok canımı yakmıştı ki onun için elimden gelen her şeyi yapmaya söz verdim kendime.  

Hastaneye geldiğimizde ben motoru koyarken o çoktan koşar adım kapıdan girmişti. Ona yetişmek için hızlı hızlı gittim. Güvenlik bizi karşılamıştı önce. Kesici delici alet olmaması için kutunun içini kontrol etti. Çok anlamamıştım neler olduğunu ama fotoğraflar olduğunu biliyordum. Çünkü fotoğrafları getirmemi istemişti benden. 

Herhangi bir problem olmadığını gören güvenlik girmemize izin vermişti. Haneul hızlı hızlı çıktı merdivenleri ve ezberlediği kapının önünde durdu. "Önce sen girer misin?" Tedirgindi ve çok iyi anlıyordum. Artık ne yapacağını kestiremiyor oluşuna hak veriyordum. Dediğini yapıp önce ben girdim. Çoğu zaman olduğu gibi gülerek karşılamıştı beni.

"İstediğini getirdim ve sana birini de getirdim."

Haneul odaya girince şaşırmamıştı. Bahçeden geldiğimizi görmüş olmalıydı. Hâlâ gülümsesini korurken Haneul buna bile şaşırmıştı. Çok kıymet verdiği abisi içten bir şekilde gülümsüyordu. Belki de aylardır görmek istediği manzaraya kavuşmuştu.

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin