O günün ardından günler geçmişti. Ve bu geçen günler süresince moralim çok nadir düşüktü. Onun dışında etrafa gülücükler saçıyor ve gerçekten mutlu hissediyordum. Çünkü yeniden birini sevmeye başladığımı fark etmiştim. Bazen hâlâ kendime tarif edemiyordum bu duyguyu. Tarifsiz bir şeydi ve hayat boyu birini ilk kez bu kadar düşünüyordum. Minjoonla uzun bir zaman beraber olmamıza rağmen onu bile hiç böylesine önemsememiştim. Çünkü o bana zarar vermekten ve mental sağlığımın tam anlamıyla içine etmekten başka hiçbir katkıda bulunmamıştı. Fakat en başında Sanla arkadaş olma fikri bile bana yanlış gelmemişti. En başından beri onunla bir bağlantım olsun istemiştim.
Bu güzel günlere ek olarak o kavgadan sonra bir daha okulda da sorun çıkmamıştı. Ne adam akıllı Minjoon'un yüzünü görüyordum ne de diğerleri bana bulaşıyordu. Her şey çok düzgün ilerlese de, bu durum beni tedirgin ediyordu. Bir şeyler ne zaman bu şekilde yolunda gitse illa ki bir aksilik çıkıyordu. Tabii bende bu şekilde düşünerek kötüyü çağırmaktan başka bir halt yapmıyordum.
Sınıftan çıkarken yanıma Seonghwa gelmişti. Bu sıralar aramız biraz daha iyiydi. Arada bir sevgilisiyle - Hongjooong- yanıma geliyor ve kafeteryada takılıyorduk. Okulda ikinci senem olmasına rağmen şu zamana kadar anlaşıp kaynaşabildiğim tek bu ikili vardı. Samimiyetlerine inanıyordum. Bazen beni bitkin gördüklerinde yanıma gelip nasıl olduğumu soruyorlardı. Kötüysem iyi hissedeceğim şeyler yapmayı deniyorlardı.
"Seansların nasıl gidiyor? Kendini daha iyi hissediyor musun?" Seonghwa merakına yenik düşüp sorduğunda Hongjoong rahatsız olabileceğimi tahmin etmiş bu yüzden tedirginlikle bir bana bir de Hwa'ya bakmıştı. Lakin bunda yanlış anlaşılabilecek ya da kötü hissedecek bir şey yoktu.
"Evet, gayet iyi gidiyor. İlaca başladım. Fazlasıyla uyku yapıyor ama dayanmaya çalışıyorum."
"Sevindim o zaman, kötü bir şey olursa bizimle paylaş olur mu?"
Seonghwa tüm samimiyetiyle konuştuğunda başımla onaylayıp teşekkür ettim. Aklıma San ve geçen gece gelince gülümsemeden edemedim. Hiç aklımdan çıkmadığı da su götürmez bir gerçekti oysa. Özlemiştim. Gerçekten özlemiştim. O gece olanlar bizi fazlasıyla yakınlaştırmış ve sanki birbirimize daha da bağlamıştı. Duygularımız yavaşça birbirine tutunuyor ve bağlarımız ilmek ilmek işleniyordu. Bu kadar özlememe rağmen onu her an görememek fazlasıyla üzücüydü.
"Size bir şey söylesem, deli olduğumu düşünür müsünüz bilmiyorum."
Gerginlikten vücudum kasıldı kısa süreli alaycı gülüşümden sonra. Keşke hiç böyle başlamasaydım söze diyerek kısa bir an pişmanlık yaşadım. Fakat birilerine anlatmazsam çatlayacaktım. İkisi de heyecanla bana dönmüşlerdi. Seonghwa kıpır kıpır olmuştu bile. Zaten suratımdan anlaşılabiliyordu heyecan verici bir şeyler olduğu. Anlatmam için sabırsızlanırlarken daha da bekletmeden girdim söze.
"Orda biri var. Gittiğim hastanede... Ve birkaç haftada yakınlaşmaya başladık. Onu arkadaşım olarak değil de çok farklı görüyorum."
İkisi birden çok da gürültülü olmayan 'o' sesi çıkarırlarken gülmeden edemedim. "Ve ilk kez benimle konuştu. Orada kaldığından beri kimseyle konuşmuyormuş. İlk kez benimle konuştu ve ne zaman seansa gidecek olsam beni bekliyor. Camdan dışarı kafasını uzatmayan çocuk o camın önünde beni bekliyor günlerce."
Seonghwa duygusallaşmıştı bile çoktan. Hongjoong ise hayranlıkla dinliyordu. Böyle tepki vereceklerini düşünmemiştim hiç. Herhalde yanımdayken fazla tepki göstermeseler de kınarlar diye düşünmüştüm. Fakat yüzlerinde düşündüğüm şeyden eser yoktu.
"Daha sık gitmelisin." Hongjoong'un önerisine biraz şaşırdım. "Yani kendini özel hissetmelisin Wooyoung. Bu yüzden arada bir onu ziyarete gidebilirsin. Seans günlerini beklemene gerek yok ki."
Doğru söylüyordu, sevmiştim bu öneriyi. Ama onu sıkmaktan korkuyordum. Çok sık gidersem sıkılabilirdi ve benden bıkardı o zaman. Benden uzaklaşacağını düşünmek bile canımı acıtıyordu.
Seonghwa'nın sorularıyla düşüncelerimden kurtuldum. San hakkında birkaç soru sormuştu. Kaç yaşında olduğu ve fotoğrafı olup olmadığını merak etmişti. Elimde bir fotoğrafı yoktu ama en kısa zamanda onun bir fotoğrafını istemeyi aklımın bir köşesine not ettim. Yaş konusundaysa hiçbir şey bilmiyordum. Bunlar hakkında konuşmamıştık. Oturup konuşmak içinde fırsatımız olmamıştı henüz. Aramız yeni düzelmiş gibiydi fakat ben tekrar oraya gittiğimde, geçen günkü gibi gitmemi istemesinden korkuyordum.
Seonghwa'ya henüz bilmediğimi söylediğimde yadırgamadı. Hatta sevgilisinin önerisini destekledi bu yüzden.
"Böyle tepkiler vereceğinizi düşünmedim hiç. Kötüye hazırlamıştım kendimi." Gerçeği söylemeden edemedim.
"Saçmalama Wooyoung. İnan bize Minjoonla beraberken ne kadar mutsuz olduğunu görüyorduk. Ve üzülüyorduk gerçekten, şimdi böyle mutlu olman bizi de mutlu etti açıkçası." Hongjoong'un söyledikleri içime su serperken içinde olduğum an için ne hak ettiğimi sorguladım. Birden arkadaşlarım olmaya başlamış ve Sanla aramız düzelmişti. Bunca yaşadığım zorluğa rağmen sanırım artık tanrı beni ödüllendiriyordu.
İçinde olduğum durumun rahatlık hissiyle derse girdim. Bu sefer uyumamış ve düzgünce dinleyip çıkmıştım. Enerjimin yerinde olmasından mütevellitti. Kafede konuşulanları tekrar zihnimde değerlendirmeden geçirmiştim ve eminim ki Hongjoong fazlasıyla haklıydı. Gerçekten onu arada bir ziyaret etmeliydim. Gecenin bir vakti hastaneden çıkıp gelmişti. Bende onu her özlediğimde gidip görebilirdim. Belki de çok sevinirdi ona böyle küçük jestler yaptığımda, onu bu şekilde daha iyi tanıyabilirdim.
Eve geldiğimde o günden beri duran sıcak torbaları gördüm. Kaldırmaya gönlüm el vermemişti. Ama bir dahaki gelişinde yine ona vermek için sıcak olmalılardı. Bu yüzden onları kaldırdım ve biraz dağılmış olan evi toparladım. İlaçlarımı içtiğimde bir yorgunluk çökmüştü üzerime. Ben istemesem de bedenim kendini bırakıverecek gibiydi. Tek isteğim uyumaktı ve gözlerim yorgunlukla kapanmıştı.
_______
"Duygularımın beni hapsettiği bu dipsiz karanlıktan kurtulmaya ihtiyacım var. Beni kurtar Young. Lütfen, buna ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sandman | woosan ✓
Fanfiction𝑅𝑢ℎ𝑢𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑐̧𝑖𝑐̧𝑒𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛 𝑜̈𝑙𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑒 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑣𝑒𝑟𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛 𝑜̈𝑧𝑢̈𝑟 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑟𝑖𝑚. 𝑂𝑛𝑙𝑎𝑟ı 𝑦𝑎𝑠̧𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆ı𝑚𝑎 𝑠𝑜̈𝑧 𝑣𝑒𝑟𝑚𝑖𝑠̧𝑡𝑖𝑚. 𝐹𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑠𝑒𝑛 𝑠𝑎𝑘ı𝑛 𝑜̈𝑙𝑑𝑢̈𝑟𝑚𝑒 𝑔𝑢̈𝑧𝑒𝑙 𝑐...