*Ninety One- Abuse*
Gökyüzünün berraklığı bugün daha çok kendine çekiyordu insanı. İlkbaharın o tanıdık kokusu burnuma geliyordu ve yeşillikler içinde dolaşmak için harika bir gündü. Tabii ki bende bu günü değerlendirmek istemiştim. Dört duvar arasında oturmak bazen daha kasvetli geliyordu ve kapalı alandan dışarı çıkıp nefes aldığımda rahatlıyordum; kalabalık bir şehrin ortası da olsa, şehirden uzak bir yer de...
Seansımın ardından beni bekleyen o sevimli yüzle karşılaşınca istemsiz bir şekilde gülümsemiştim. Sonra boynuna sarılmıştım ve bir süre öyle kalmıştım. Ayrıldıktan sonra "Hadi dışarı çıkalım." demişti. Choi San, benim zihnimi okuyordu kesinlikle. Bende sabahtan beri acaba onun bugün nasıl olduğunu ve benimle dışarı çıkmayı kabul edip etmeyeceğini düşünmüştüm. Zihnimden geçen düşüncelerin ardından elini tutmuştum.
"Wooyoung başın..." Aniden fark ettiği şeyle merdivenlerde durup yarama bakmaya çalıştı. Telaşlanmıştı bir anda. Ona neler olduğunu anlatıp üzmek istemesem de öğrenmeye hakkı vardı.
"Sakin ol San. Önemli bir şey değil." Merdivenleri inmeye başladım. Arkamdan gelirken hâlâ ne olduğunu öğrenmeye çalışıyordu. Bahçeye çıkıp çimlerin üzerine, gözlerden uzak bir yere oturdum. Benimle birlikte oturdu.
"Kim yaptı sana bunu?"
Sırtımı ağaca yasladım ve iç geçirdim. "Babam...Babam yaptı." Pek şaşırmışa benzemiyordu. Fakat üzüntüsünü görüyordum. Yüzü düşmüştü. Daha fazla bir şey sormaya cesaret edemedi. Bende ortamın havası dağılsın diye çantamdan çıkardığım paloroid fotoğraf makinesini ona doğru salladım.
"Bugün bol bol anı biriktirmek var."
Zar zor gülümsedi. Ansızın bir fotoğrafını kareledim. Çektiğim fotoğrafı makinede incelemeye başladım. Aynı zamanda o da benimle beraber bakıyordu ekrana.
"Hey bu çok kötü!" Dediğine karşı geldim.
"Hayır, çok güzelsin." Elimdeki fotoğrafa baktım tekrar. Kafamı fotoğraftan kaldırdım ve ona baktım. Anlamlı anlamlı bakıyordu yüzüme. Aynı zamanda gülümsüyordu. Dediğim şeyden dolayıydı bu tavrı. İlk defa iltifat etmiştim ve yalan yoktu, San çok güzeldi. Öyle güzeldi ki içim gidiyordu ona her baktığımda. Güzelliğine imreniyordum ve hiçbir çaba sarf etmeden nasıl böylesine alımlı ve aura sahibi olduğuna şaşıyordum.
O sırada bir hemşire yanımıza geldi. İlk geldiğim zaman bana yardımcı olan hemşireydi ve çok iyi biri olduğunu biliyordum. Ne zaman beni görse gülümseyip selam verir ve bazen ayaküstü sohbet ederdik. San biraz gerilip arka planda kalmayı tercih ettiğinde ben yine ona selam vermiştim.
"Sizi çekmemi ister misiniz?" Elimdeki kamerayı göstererek sordu. Hemen kabul edip kamerayı eline tutuşturdum. San'ın yanına geçip parmaklarımla barış hareketi yaptım. Hemşire, San'a gülmesi için işaret ederken ona baktım. Birden gamzeleri görünerek güldü ve ikimizde kameraya bakıp poz verdik.
Hepsinin ardından fotoğraf makinesindeki karelere bakmaya başladık. Hemşire işi olduğu için çok geçmeden gitmek zorunda kaldı. Ve çimlere oturup çekindiğimiz fotoğrafları incelemeye devam ettik. San'ı güldürmeye çalıştığım, ya da onun koluna sarılıp başımı omzuna koyduğum fotoğraflar favorim olmuştu. Aslında onun olduğu her fotoğraf güzeldi. Bazı fotoğrafların komikliğine dakikalarca gülmüştük. Sonra kamerayı elimden alıp beni çekmişti.
"Bir dahaki gelişinde çektiğim fotoğrafı getirir misin?" Nazik sorusunu tabii ki geri çeviremezdim. "Sen iste yeter ki." diyerek karşılık verdim. Sonrasında çantamdan çıkardığım kulaklığın birini ona uzattım. "Müzik dinlemeyi seviyorsundur, umarım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sandman | woosan ✓
Fanfiction𝑅𝑢ℎ𝑢𝑚𝑑𝑎𝑘𝑖 𝑐̧𝑖𝑐̧𝑒𝑘𝑙𝑒𝑟𝑖𝑛 𝑜̈𝑙𝑚𝑒𝑠𝑖𝑛𝑒 𝑖𝑧𝑖𝑛 𝑣𝑒𝑟𝑑𝑖𝑔̆𝑖𝑚 𝑖𝑐̧𝑖𝑛 𝑜̈𝑧𝑢̈𝑟 𝑑𝑖𝑙𝑒𝑟𝑖𝑚. 𝑂𝑛𝑙𝑎𝑟ı 𝑦𝑎𝑠̧𝑎𝑡𝑎𝑐𝑎𝑔̆ı𝑚𝑎 𝑠𝑜̈𝑧 𝑣𝑒𝑟𝑚𝑖𝑠̧𝑡𝑖𝑚. 𝐹𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑠𝑒𝑛 𝑠𝑎𝑘ı𝑛 𝑜̈𝑙𝑑𝑢̈𝑟𝑚𝑒 𝑔𝑢̈𝑧𝑒𝑙 𝑐...