4-Kalbinin Çırpınışları

57 11 17
                                    

Berbat geçen gecenin ardından nasıl kalkıp okula geldiğimi bile hatırlamıyordum. Gerçekten hayatımın en kötü gecelerinden biri olduğuna yemin edebilirdim. Gecenin serinliğinde balkonda oturmuştum resmen sabaha kadar, delilikti. Tüm gece uyumamış ve sabah okula gelmeden birkaç saat kestirebilmiştim. Sanki hâlâ içim uyuyor gibiydi. Uykusuzluk aşırı zor ve katlanılmazdı benim için. Uykusuz kaldığım gecelerin sabahında ve gündüzünde çok zorlanıyordum. Bazen düşüncelerden dolayı uyuyamadığım gecelerin sonunda da böyle dumura uğramış bir ifadeyle geziyordum tüm gün. O yüzden acilen bu halimden kurtulup kendime gelmem gerekiyordu. Gidip kafeteryadan kendime acı bir kahve aldım ve masalardan birine oturdum. 

Telefonumdan gündemi takip etmeye başladım. Haber sayfalarından birinde kısa kısa olaylara göz atarken yanımda beliren Seonghwayla şaşırmıştım açıkçası. Neden geldiğini anlamlandıramadığım bir ifadeyle ona baktım. Seonghwa üst sınıflardandı, onunla tanışıktık ama çok fazla muhabbetimiz yoktu. Arada bir birbirimize selam verir ayaküstü konuşurduk. Yani böylesine samimi bir şekilde gelip yanıma oturması bu yüzden şaşırtmıştı bir miktar. 

"Olayları duydun mu?" Kaşlarımı istemsizce çatıp ona baktım. Daha ayılamamıştım bile ben, ne olayıydı bu? Ayrıca Seonghwa'yı ve beni aynı anda ilgilendirebilecek ne gibi bir durum olabilirdi?Yüz ifademden bilmediğimi anladığında hararetli hararetli devam etti.

"Minjoon dayak yemiş. Kim yaptıysa fena benzetmiş." Kim yaptıysa ellerine sağlık bile diyebilirdim. Ama bundan bana neydi artık. Yani her zamanki Minjoon illa ki dün geceden sonra gidip sinirini bir yerden çıkarmıştır en basitinden. İnsanlar ne de çok büyütüyorlardı bu tür durumları. 

"İyi, n'apiyim? Gidip pansuman falan mı yapmam gerekiyor yani?" Boş boş baktım yüzüne. Kahvemden bir yudum aldım. Açıkçası Soenghwa'yı mantıklı ve oturaklı biri sanırdım. Beni artık muhatap etmeyen şeylerin gelip benimle dedikodusunu yapmasını beklemiyordum tabii ki. "Hayır tabii ki Wooyoung. Asıl önemli detay bu değil ki.." Her şeyi bir çırpıda anlatıvermiyordu ki nasıl anlayabilirdim asıl olayın ne olduğunu. 

"E anlat o zaman Seonghwa. Duraksayıp durma." Hafif sert çıkan ses tonumdan sonra toparlanmış ve asıl olayı anlatmak için hazırlanmıştı. 

"Dün Minjoon sana geldi değil mi?" Nereden bildiğini bilmiyordum ama eğer Seonghwa biliyorsa bunu birçok kişi biliyordur diye düşündüm. Verdiğim tepkiden bunun doğru olduğunu anlayınca devam etti. "Senin evinden çıktıktan sonra dayak yemiş. Tuhaf bir çocuk olduğunu söyleyip duruyor. Yüzünü çok seçememiş. Ama Minjoon'u hastanelik edene kadar dövdüyse fena biriymiş yani."

Onu bu hale getirecek kadar kim yapabilirdi ki bunu? Belki de sadece ona takıntılı olan birisi takip edip orada hesaplaşmıştı. Çünkü bunun benimle pek alakası olacağını sanmıyordum. Benim evimin çevresinde olduysa benlik bir durum olacağı anlamına gelmiyordu bu. Garip birinden kastığı neydi onu da anlamamıştım gerçi. 

"İyi geçmiş olsun diyelim. Birilerine bulaşmıştır yine kıymetlisinin üzerinde duramayıp." Kahvemden bir yudum daha alarak boş bardağı masanın üzerine bıraktım. Telefonuma dönüp kaldığım yerden devam edeceğim sırada Seonghwa hâlâ hararetli konuşmasına devam etti. Benim aksime bu konuyla daha çok ilgileniyor gibiydi ama hiçbir şey umurumda değildi. Ahlarım tutuyor herhalde diye düşündüm.

"Ya sen kıt mısın Woo? Minjoon'u döven çocuk bir daha buraya yani senin evine gelmemesi konusunda tehditler savurarak dövmüş. Ve herkes emin ol senin yaptırdığını düşünüyor."

Arkadaşları bu yüzden sabahtan beri garip garip bakıyordu. Dün gece Minjoon'u aniden bulmuştum evimde ve kapımda her dakika bir korumayla durmuyordum ki onu dövdürmek için hazırda bekleyeyim. Yine kendi kendine bir şeyler yapıyor ve tüm suçu bana atmak istiyordu anlaşılan. Hâlâ zorluyordu sınırlarını. Sinirle aldığım hızlı hızlı nefeslerden kahve bardağını elimde sıktığımı sonradan fark etmiş ve onu bırakmıştım.

"Minjoon okulda mı bugün?" Seonghwa neden sorduğumu anlamlandıramamış gibi suratıma bakıp sadece olumlu biçimde kafasını salladı. Yerimden kalktım hızlıca. Seonghwa'nın arkamdan seslenişlerini umursamadan onu bulmaya gittim. Bu suçlamalarının hesabını verecekti artık. Neredeyse bir aydır-ayrıldığımız zamandan beri- beni hedef alan şeyler yapıyordu. Bunları bir bir ödetecektim ona. 

Her yere bakmıştım, yoktu. Yer yarılmıştı içine girmişti. Sürekli insanların gözünün bizim üzerimizde olmasından bıkmıştım artık. Garip bakışlara maruz kalmaktan, herkesin benim ne kadar alçak biri olduğumu düşünmesinden bıkmıştım. Çünkü ben bu değildim. Böyle biri değildim. Yaralanan taraf bendim ama kimse görmüyordu aslında. Umurumda değildi hiçbir şey. Cengaver çıkarsa çıkardı. İstersem okulu ayağa kaldırırdım ama beni suçlamasına dayanamıyordum artık.

"Hey!" Arkasından seslendim sonunda aradığım kişiyi bulduğumda. Adını söylemek bile o denli içimden gelmiyordu. Bana döndü, bakışları değişmişti birden. Dün de dahil olmak üzere önceden olsa ezilip bükülürdü, mağdur havalarına girerdi. Şimdi güçlü olduğunu göstermek istiyor gibiydi. Yarım aklıyla bana oyunlar oynamaya çalışıyordu ama şu son zamanlarda onun tüm gerçek yüzünü gördüğümden inanmıyordum asla. 

"Kim yaptı bunu?"

Alayla güldü. Ciddi olduğumdan emin olmak ister gibiydi. Yanağını dişlerken tam bir psikopat gibi görünüyordu. Bir kez daha geç olsa da doğru karar verdiğime sevinmiştim. 

"Sana sormak lazım Wooyoung. Senin yüzünden herkes delirdiğimi düşünüyor. Dün beni döven o tuhaf giyimli çocuk her neyin oluyorsa artık, halüsinasyon gördüğümü söylüyorlar."

"Bunu ben yapmadım Minjoon. Birine de yaptırtmadım. Geleceğinden haberim bile yoktu. Anlıyor musun?  Ama birileri sana fena bulaşmış anlaşılan ya da geçmiş olsun sen fena delirmeye başlamışsın." Yüzüne hafif eğilerek söyledim son cümlemi. Çünkü bunun onu delirteceğini biliyordum. "Bir daha bana karşı bir iftira attığını duyarsam hatta adımı ağzına aldığını duyarsam bunu yapan her kimse bulur, daha beterini yapması için yalvarırım." 

 Son uyarımı yapıp yanından ayrılmadan önce yüz ifadesinden tatmin olmuştum. Sinirden köpürmeye başlamış ve gözlerinden alevler fışkırmaya başlamıştı. Etraftakilerse ben daha yanından ayrılmadan başlamışlardı dedikoduya. Önemsediğim bu değildi. Garip çocuk olarak adlandırdığı kimdi fena merak ediyordum. Belli etmesem de bundan ürpermiştim. Evimin yakınında böyle biri dolanıyorsa ve gerçekten beni korumaya çalışıyorsa bu çok daha tehlikeli olabilirdi. Herhalde şehir değiştirsem bütün sorunlar kökten çözülecekti ama onu da yapmam imkansızdı.

Derslerimden sonra eve gelmiş ve bütün gün kafamı meşgul eden konuyu düşünüp durmuştum. Evimde bile tedirgin hissediyordum bu berbat bir şeydi. Cam kapı kapalı oturuyordum. Her an bir yerden Minjoon veya bahsettiği kişi - eğer gerçekten öyle biri varsa- çıkacak diye aklım çıkıyordu.

Hiçbir zaman huzurla yaşamayacak mıydım cidden? Arkama bakmadan sadece anı yaşayamayacak mıydım? Neden hep korkmak zorundaydım veya neden hep her şey benim başıma gelmek zorundaydı? Onun laneti ayrılsak da hâlâ üzerimde gibiydi sanki.

***

Olayın üstünden günler geçmiş ve Minjoon artık bırakın peşimden koşmayı yüzüme bile bakmıyordu. İstediğim mertebeye ulaşmıştık sonunda. İkimiz de birbirimizi tanımıyor gibi geçip gidiyorduk ve ilk günden beri olması gereken de tam olarak buydu. İnsanların eline konuşacak bir malzeme de vermiyorduk böylece. Tüm gözler üzerimizden çekilmişti. Şu birkaç gündür daha dikkatliydim ama evimin oralara gelip giden şüpheli biri yoktu. Zaten oldukça küçük ve genelde yaşlı kesimin oturduğu mahallede küçük bir evde oturuyordum. İki yıldır burada olduğumdan neredeyse tüm mahalle sakinlerini tanıyordum.

Etrafımda "garip" kıyafetli birini görmediğimden içim de rahattı. Belki de gerçekten Minjoon delirmenin eşiğine gelmişti. Her ne kadar bana çok fazla acı çektirse de bir insan olarak başına öyle bir şey gelsin istemiyordum. Açıkçası artık hiçbir şeyiyle ilişkilendirilmek ve ilgilenmek istemiyordum. Hayatımın içine eden canlı bir bombaydı lakin artık görmezden gelmek de benim için en sağlıklısıydı. 

______

" sen bu hayatta kalbimin fütursuz çırpınışlarını duyabilen tek kişisin. "

--------

Biliyorum artık dolu dolu Woosanlı bölümler görmek istiyorsunuz fakat belirtmesem de San, çoktan Wooyoung'un hayatın dahil olmuş durumda. İlerleyen bölümlerde öğreneceksiniz :)

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin