19-Göz Pınarlarımın Işıldayan Parıltıları

35 5 5
                                    

Bazen hayatınızdaki insanlar sizi bir anda bırakıverirlerdi. Ne olduğunu anlayamazdınız bile. Öylece çekip gider ve bir taraflara savrulurlardı. Ortada öylece, yalnızca kalan siz olurdunuz. Yavaş yavaş olursa buna alışırdınız. Ama bir anda terk edilmek en kötüsüydü. Ve bazılarımızın kaderleri ne yazık ki çok benzerdi. Tıpkı Haneul'la benimki gibi. Aslında o kadar çok benziyorduk ki birbirimize. Onunda hayatından herkes gitmişti. Fakat bir anda olmuştu onunkisi. Aynı gün içinde herkes bir yerlere gitmiş ve ailesi parça parça olmuştu. Benimkiyse alıştıra alıştıraydı. Ailem yavaş yavaş vazgeçmişti benden. En azından beni gözden çıkardıklarını çoktan görebilmiştim.

Şuan Haneul'la buluşmuştuk. Onunla oturup biraz konuşmak istemiştim. Ve akşam yemeği için bir mekana gelip oturmuştuk. Havadan sudan sohbetlerle ortamın gergin havasını biraz olsun kırmaya çalışmıştım. 

"Abini görmeye gittim bugün." Gözlerinin içi parladı San'dan bahsettiğim anda.

"Nasıl iyi mi?" Başımı olumlu anlamda sallayarak onayladım. "Dışarı çıktık biraz." diye de ekledim. Birkaç güne gideceğini söylemişti o da. Biraz daha San'ın kulaklarını çınlattıktan sonra konuyu değiştirmiştim. 

"Haneul, bence biz birbirimize çok benziyoruz." Konuşmamın devamını yapmak için sesimi düzelttim. "Benimde hayatımdan herkes çıktı biliyor musun? Ama senin gibi bir anda olmadı. Yavaş yavaş gittiler."

Refleks olarak tek kaşını kaldırmış ve söyleyeceklerimi merakla beklemişti. Belki de böyle bir konu açmamı beklememişti fakat onun kötü hissetmesini istemedim. Onu kardeşim gibi görüyordum ve durumumuz gerçekten de benzerdi. 

"Ailemle hiç görüşmüyoruz. Ve daha on yaşındayken beni dışlamaya başladılar. Öyle yalnız kaldım ki. Hâlâ da öyleydim, ta ki Sanla tanışana kadar. Onunla tanıştıktan sonra öyle hissetmemeye başladım. Sonra seninle tanıştık ve birbirimizi gerçekten benzettim. "

"Böyle biri olabileceğin aklımın ucundan geçmezdi." Hayret içerisinde konuştuktan sonra acı bir tebessüm bıraktım ortaya.  "Seninle bu yüzden iletişim içinde olmak istedim. Hem sana yardım etmek hem de San hakkında konuşmak istiyorum."

Anlayışı biriydi ve iyi niyetimin farkındaydı. Yaşıtlarına göre fazla aklı başındaydı ve olgundu. Yaşadıklarının bunda çok büyük etkisi olduğunu gayet iyi biliyordum tabii ki. "Biliyorum Wooyoung, anlıyorum seni. Kötü bir amacın olmadığını da biliyorum. Ama merak ettiğim bir şey var."

Tereddüte düşmüş gibi düşündü. Söyleyip söylememek arasında bir yerlerde dolanıyor olsa gerekti. Bir süre daha ağzında geveledi sözcükleri.  "Abimi gerçekten seviyor musun?" 

Duyduğum soru karşısında hiçbir şey söyleyemedim. Üstüne üstlük bir de gerilmiştim ve şuan yüzümün domatesten farksız olduğunun bilincindeydim. Önümdeki sudan bir yudum aldım. Aslında her şey çok fazla açıktı. Daha önce sahilde oturup konuştuğumuzda bunun imasını yapmıştı ve ben reddetmemiştim. Ayrıca her şey dışarıdan bakıldığında çok iyi anlaşılıyordu, eminim. Birbirimize olan bakışlarımız, temasımız ve konuşmalarımız... Bunların hepsi her şeyi ortaya döküyordu. Lakin sanki bunu itiraf edersek ya da adını koymaya kalkarsak büyü bozulacak gibi hissettiğimizden ikimiz de akışına bırakmıştık. 

Kimseye söylemesem de içimde çok büyük umutlar taşıyordum San'a dair, ikimize dair. Bu umutlar bana her gece başımı yastığa koyduğumda hayaller kurduruyordu. Bir gün San'ın tedavisinin bitip, hastaneden taburcu olduğunu ve yeni bir hayat kurduğumuzu hayal ediyordum. Birlikte aynı evde yaşadığımızı, gülerek sokaklarda dolaştığımızı ve mutluluktan atılan kahkahaların evimizde yankılanışını hayal ediyordum. Benim için çok özel olan hayallerin bir gün gerçek olmasını diliyordum sadece. Tek ihtiyacım, San'ın her zaman yanımda olmasıydı. Sanki onu tanımadan önce hayatımda bir şeyler eksikti ve onu tanıdıktan sonra o eksik şeyler yavaş yavaş tamamlanmaya başlamıştı. Kendimi bulmuş ve ileride yaşamak istediğim hayat konusunda kafamda çeşitli fikirlere sahip olmuştum. 

San, benim için her zaman umudun ta kendisiydi. Ben tüm umutlarımı ona bağlamış ve tüm beklentilerimi onunla ilişkilendirmiştim. Hayatımın geri kalanında onu mutlu etmek, sevmek ve sevilmek istiyordum. San tarafından çokça sevilmek ve sevgisini hissetmek istiyordum. 

______

"Umutlarını solduran düşüncelerimin esiri olduğum bu gece de, her şey eksilmeye başladı Young. İnançlarım, duygularım ve göz pınarlarımın ışıldayan parıltıları... Sana bu ölgün gözlerle bakmak beni suçlu hissettiriyor artık."


--------

Bölüm aslında daha uzundu fakat gidişatı beğenmediğim için daha da kısalttım ve geçiş bölümü gibi bir şey olsun istedim. Umarım keyif alırsınız:) 

Sandman | woosan ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin