4 | Tanışma

1K 99 443
                                    

Sıkıntılı bir nefes alıp elimdeki kağıtla yüzümü serinletmeye çalıştım ama hava çok sıcak olduğundan pek beceremedim. Güneş en tepedeydi ve yaz ayına yeni girmemize rağmen yakıyordu. Zaten esmer olan tenim, yaz sonuna kadar kömür karasına dönecekti herhalde.

Serkan'la olan bütün iletişimiz tam da beklediğim gibi bitmişti. Zaten beni hiçbir zaman görmeyen bir adamdı bu yüzden konuşmamamız pek umurumda olmuyordu. Bazen göz göze geliyorduk ama ona dik bakışlarımı atmaktan çekinmeyip önüme dönüyordum. O da artık bana gözlerini değdirmekten bile çekinir olmuştu. Böylesi benim için daha iyiydi. Hayat biraz daha katlanılır olmuştu.

Bir aydır şirket benim için daha katlanır bir yer olmuştu. Serkan'la hiç karşılaşmadığım her an benim için mükemmeldi. Keşke onu hiç görmesem ama bu mümkün değildi ne yazık ki.

En azından şimdilik.

Kıvırcık saçlarımı omuzlarımdan ittirdim ve boynumu açıkta bırakarak elimdeki kağıtları biraz daha hızlı salladım. Şu an şirketin ürettiği fotoğraf makineleri için deneme çekimi yapıyorduk ama öğlen saatlerine kaldığından herkes eriyordu. Çok yanlış bir saatte fotoğraf çekiyorduk.

"Bu böyle olmayacak," dedi Serkan. Beyaz teni sıcak yüzünden kıpkırmızı olmuştu ama dikkatimi çeken ilk yer burnunun ucuydu. En çok orası kızarırdı ve şimdi de orası kızarmıştı. Küçük bir çocuğa benziyordu. Takım elbise giydirilmiş, küçük bir çocuk.

"Bu sıcakta güzel fotoğraflar çıkmıyor zaten. Bence yakınlarda olan bir kafeye oturup dinlenelim ve akşamüstü çekime devam edelim." Serkan, terden ıslanmış saçlarını karıştırıp görevli olan ve yan yana dizilmiş bize baktı. Onu saymazsak üç kişiydik.

"Siz nasıl isterseniz," dedi yanımdaki kız ona gülümserken. Sanki bakışlarında farklı bir ima vardı. Tam olarak ne olduğunu bir bakışıyla anlayamasam da Serkan da sanki ona aynı şekilde bakıyordu. Belki de konuşuyorlardı ya da sevgililerdi.

Rahatsız hissederek onlara arkamı döndüm ve ilerlemeye başladım. Beni ilgilendirmezdi. Serkan'ı ilk defa gözümün önünde başka biriyle bakışırken görmüyordum sonuçta. Hem ona nefretten başka bir şey hissetmediğim için umursamıyordum.

Elimdeki kağıtları sallaya sallaya ilerlerken kafamda çalan şarkıya eşlik edip bu anı hatta onunla alakalı bütün anları unutmaya çalışıyordum. Pek başarılı olamasam da en azından kafam dağılıyordu.

Kafam biraz fazla dağılmış olacak ki fotoğrafları çeken fotoğrafçı çocuğa çarpmıştım. Elindeki fotoğraf makinesini bırakmadan boştaki elini belime yerleştirip beni düşmekten kurtardı. Beni tutmasındansa fotoğraf makinesini tutmasını isterdim çünkü benden daha pahalıydı.

"Çok özür dilerim," dedim telaşla elindeki fotoğraf makinesine uzanırken. Bu, yeni çıkacak olan fotoğraf makinesiydi ve denemek için sınırlı sayıda üretilmişti. Biz yani pazarlama departmanın da elinde şu anlık bir tane vardı.

"Sorun yok. İkinizi de kurtarabilecek kadar elim var." Güldü ve fotoğraf makinesini boynuna asıp benden bir adım uzaklaştı. O ana kadar yüzüne hiç bakmadığım fotoğrafçı çocuğa bakışlarımı çevirdim. Açık kahverengi saçları, havanın sıcaklığından alnına dökülmüştü. Mavi gözleri, dolgun sayılabilecek dudakları ve keskin yüz hatlarına sahipti. Elmacık kemikleri çok belirgindi ve bu yüzünü daha çekici hale getirmişti.

Yakışıklı bir fotoğrafçıydı ve onu daha önce hiç şirkette görmemiştim. Belki de sadece fotoğraf çekmek için gelmişti, hiçbir fikrim yoktu.

"Beni boş ver de fotoğraf makinesine bir şey olsaydı gerçekten vicdanım sızlardı," dedim yüzündeki bakışlarını boynunda asılı duran fotoğraf makinesine çevirirken. "Bu bir servet benim için."

Unutama BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin