"Bence bunu denemelisin," dedi Ayşenur. Hâlâ bir şeyler denemem konusunda beni gazlıyordu çünkü zamanımız tükeniyordu. Okulun kapanmasına sadece bir ay kalmıştı ve okul kapandığında bir daha Serkan'ı görebilecek miyim o bile belli değildi.
"Emin değilim, Ayşenur. Yüz yüze denedim, olmadı. Düştüğünde yardıma gittim, elimi ittirdi. Aynı grupta olduk, ödevi yapmaya bile gelmedi. Bazen yaptıklarımı kerizlik olarak görüyorum."
"Hayır öyle deme," dedi hızla ve ellerimi tutup tebessüm etti. "Sadece doğru zamanda karşısına çıkmadın o kadar. Yüz yüze olmuyorsa yazarak belli edebilirsin hislerini. Hem bu tanışmanız için bir fırsat doğurur. Ha olmadı yazdıkların hakkında kötü bir şey dedi, o zaman başkasına yazdığını ve bir karışıklık olduğunu söylersin. Bir daha şansın olmayabilir, Hilal. Hislerini söylemen lazım."
"İçimde hiç iyi hisler yok," dedim kalbimin orta yerinde hissettiğim baskıyı yok saymaya çalışırken. Okul gezisi vardı ve Ayşenur bana Serkan'ın okuması için bir not yazmamı söylüyordu. Yüz yüze olmazsa notu okuyarak olurdu diyordu ama içimdeki kötü his, notu bile okumayacağını söylüyordu.
"Boş ver o hislerini ve cesaret et artık. Hem o kızla da ayrıldı sonunda. Bundan daha iyi bir şans bir daha gelmeyebilir."
"Haklısın zamanımız tükeniyor ve bu anlar ona kendimi belli edebileceğim son anlar," dedim ve ellerimi saçlarımın arasına geçirip ofladım. Kalbimin orta yerindeki baskı o denli büyüktü ki bana yapmamam gerektiğini haykırıyordu sanki ama ben Ayşenur'a inanmak istiyordum. Bir kere Serkan beni görsün, sevmese de olur diyordum.
O şalı omzuna bırakan kızın ben olduğumu söylemek, yağmurda saçlarım hakkında konuştuğumuzu hatırlatmak istiyordum. Hatırlasa yeterdi, sevmesine gerek yoktu. Bir kere yüzüme baksa ve kalbimi hiç acımadan onun eline verdiğimi fark etse yeterdi benim için. Beni sevmeyeceği ilk andan belliydi zaten. Sevseydi çoktan beni görürdü.
Bir kerecik beni görse gerçekten onu bırakacaktım ama görünmemek o kadar canımı yakıyordu ki kendimi iğrenç hissediyordum.
"Cesur ol ve ona kendini göster Hilal. İstemediğin bir tepki verirse sen de onun istemeyeceği bir tepki ver. Benim güzel bir mottom var; canını yakacağını düşündüğün biri varsa o senin canını yakmadan sen onun canını yak, diye. Bu mottoyu kullan."
"Serkan'ın canını yakmak istemiyorum," dedim o mavi gözleri zihnimde gökyüzünden bile güzel parlarken. Sevmek acıtmamalıydı. Şimdiye kadar Serkan'ın canını yakacak hiçbir şey yapmamıştım ama o bilmeden canımı çok yakmıştı. Olsun, diyordum içimden. Bilse yapmazdı ki...
Ama bilmesine de izin vermiyordu ki!
"Canını yakarsa yap o zaman," dedi Ayşenur ve kollarını bana sardı. "Bu gezi seni çok mutlu edecek Hilal!"
Ayşenur'a inandım ve kollarımı ona sardım ama bilmediğimiz bir şey vardı; bu gezi sandığımdan da yaralayacaktı beni ve gezinin sonunda Ayşenur'un mottosu fark etmeden ilmek ilmek kalbime işlenecekti.
Notumu yazdım ve yol boyunca çantamın içinde sakladım o gün. İlk molada herkes otobüsten indiğinde, Ayşenur kapıları kontrol ederken Serkan'ın oturduğu koltuğa bıraktım ve oturdum yerime.
Her ne kadar bir cevap beklemediğimi iddia etsem de içten içe kötü de olsa bir tepki görmek istiyordum çünkü bunu hak ettiğimi düşünüyordum. Keşke erkeklerin ne denli acımasız olduğunu da düşünebilseydim çünkü Serkan ve arkadaş grubu otobüse geri geldiklerinde notu beraber bulmaları bir olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutama Beni
Teen FictionYağmurlu bir günde, yağmur tanelerinin arasında tanışıp yağmurun durmasıyla bir daha samimi olamamıştılar. Hilal, lise yıllarının çoğunu Serkan'a aşık geçirmişti ama Serkan, o yağmurlu günden sonra bir kez olsun kızın yüzüne bakmamış, onu hiç hatır...