Medya: Kumsal ve Evren 🫠🤤💕
İyi okumalar bebekler 💙
⏳
İki hafta dalından yere düşen bir yaprak parçasının hızında geçip gitmişti ve Serkan tekrar şirkete dönmüştü. Birkaç gün önce, İdil'le buluştuğumda onunla ettiğim sohbet, aklımın bana bir oyunu gibi gerçek dışıydı. O anı kanıtlayacak hiçbir şey olmadığından olsa gerek, hiç yaşanmamış gibi hissettim.
Benden özür dilemişti ama özrü benim için bir anlam teşkil etmiyordu. Samimiyeti de bana geçmemişti. O anlar gittiğinde geride kalan tek şey geçmişti.
"Güzellik." Evren, boynuna astığı fotoğraf makinesini iri elleriyle kavrayıp bir anda yüzüne yaklaştırdığında, bakışlarım ona döndüğünden şaşkın ördek yavrusu gibi kalakalmıştım. Fotoğrafımı çektiğini belli eden bir ses yankılandığında fotoğraf makinesini yüzünden uzaklaştırıp gülümsedi.
"Ne yapıyorsun Evren?"
"Kameraların önüne ne kadar yakıştığını sana göstermeye geldim," dedi ve masama yaslanıp bana doğru eğilerek fotoğraf makinesinin ekranını gösterdi.
Dudaklarım aralık, kaşlarım hafif çatık bir şekilde ona bakarken çektiği fotoğraf benim için hiç güzel değildi. "Sence olmuş mu bu fotoğraf?"
"Mükemmel oldu bence," dedi ve hafif dikleşerek bana baktı. "O mükemmel fikrini seninle gerçekleştirirsek kesin çok tutar. Hem şirkette uyumlu olabileceğim bir kadın yok. Bizim yaşlarımızda kimse yok sayılır. Gerçi, sen ve Serkan Bey buranın en gençlerisiniz."
Konuyu değiştirmek için boğazımı temizledim. "Sen kaç yaşındasın ki?"
Alt dudağını ısırıp bakışlarını yere çevirdi. "Otuz olacağım."
Önce Evren'in yüzüne baktım. Yeni yeni çıkan sakalları onu yaşına yaklaştırmış olsa da karşımdaki adamı asla otuz yaşında olarak hayal edememiştim. Evet, iriydi ve boylu posluydu ama en fazla yirmi yedi falan derdim.
"Hiç göstermiyorsun," dedim bana baksın diye lacivert kumaş pantolonunun üzerinden bacağını dürterken. Mavi gözleri bana döndüğünde gülümsedim. "Kadınlar yaşlarını söylemez genelde ama ben söyleyebilirim. Yirmi dört yaşındayım."
"Hiç göstermediğimi duymak beni rahatlattı. Otuz yaş sendromuna girmek üzereydim." Evren güldüğünde ben de ona eşlik ettim. Gülerken gözleri kısılıyordu ve bu epey şirindi.
Birkaç saniye güldükten sonra tekrar ciddileşmiştik. "Biliyorum seni sıkıyorum ama bence bu fikrini en iyi sen oynayabilirsin, Hilal. Hem sosyal medyada pek aktif olmayan birilerinin oynaması daha gerçekçi olur. Böylelikle pr için yapıldığı anlaşılmaz."
"Bilmiyorum, Evren. Bu sadece birkaç fotoğraf çekmelik bir iş değil. Önce hesapları büyültmek gerekiyor. İnsanların ilgisini çekmeliyiz ki reklamı doğru yapalım." Bu uzun süreli bir reklam çalışması olacaktı ve ben bunu yapabilir miyim bilmiyordum.
"Neden Serkan Beyle bu fikirlerinizi birleştirip daha güçlü bir şeyler yapmıyorsunuz? Tamam, senin fikrin gerçekten güzel ama uzun soluklu bir iş. Belki Serkan Bey daha hızlı yapılacak bir şeyler düşünüyordur."
Serkan'ı buradan postalamayı düşünen ben onunla asla fikirlerimi paylaşamazdım ama bunu Evren'e de söyleyemezdim.
"Bence ikimiz ayrı ayrı sunalım sunumlarımızı. Üst yönetim ne derse onu yaparız," dedim en kibar şekilde.
"Sen bilirsin. Serkan Bey ne düşünüyor bilmiyorum ama senin fikrinden daha iyi olması imkansız." Evren, yanağımdan makas aldığında yine şaşkınca ona baktım ve o da yine fotoğrafımı çekti. Bana göre korkunç olan kareler onun en güzel çektiği fotoğrafıymış gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutama Beni
Teen FictionYağmurlu bir günde, yağmur tanelerinin arasında tanışıp yağmurun durmasıyla bir daha samimi olamamıştılar. Hilal, lise yıllarının çoğunu Serkan'a aşık geçirmişti ama Serkan, o yağmurlu günden sonra bir kez olsun kızın yüzüne bakmamış, onu hiç hatır...