Medyadakiler sırasıyla; Serkan, Hilal, Evren ve Kumsal 🤤💕
Bölüme geçmeden önce minik bir şey yazmak istedim. Daha sık bölüm gelmesini istiyorsunuz ki bu hakkınız ama benim de bir hakkım varsa o da biraz olsun değer görmek. Haftada iki gün bölüm atmayı düşünüyorum ama bunun olması için her oy veren kişinin en az bir (random ya da emoji hariç) yorum yapması lazım. Bölüm hakkında minik bir yorum istiyorum sadece. Oy ya da yorum sınırı değil, tek istediğim okuyan ya da oylayan herkesin yorum yaparak fikrini belirtmesi.
Eğer istediğim gibi bir etkileşim olursa haftada iki kere bölüm atacağım. ❤️
İyi okumalar bebekler 🫶🏻💕
⏳
Hayatının dönüm noktası olacak o anı hissetmek mümkün müydü?
İnsan kendini ve hayatını tamamen değiştirecek o adımı farkında olmadan mı atardı yoksa düşünerek ve bunu bilerek mi ilerlerdi?
Buna bir cevabım yoktu. Hislerime güvensem bile bana bunun cevabını verebileceklerini düşünmüyordum. Sanki hayatımızın dönüm noktasına şans eseri gidiyormuşuz gibi hissediyordum. Şu an o noktada mıydım onu da bilmiyordum ama dönüm noktasının sadece bir defa olmadığını biliyordum.
Mesela yıllar önce o yağmurlu günde o saniye yürümem bir dönüm noktasıydı benim için. Birkaç dakika erken ya da geç geçseydim o yoldan, Serkan'ı tamımayacaktım bile. Ama kader bizi o noktaya çekmiş ve beni ben yapan bazı özelliklerimi kazanmam için Serkan'la karşılaştırmıştı.
Kadere ve işaretlere inanırdım. Serkan karşıma çıkmıştı çünkü benim erkeklerin asıl yüzünü görmem gerekiyordu. Serkan da bunu çok güzel bir şekilde göstermişti bana. Birkaç erkekte de aynı şeyleri görünce bir ilişkinin benlik olmadığı belli olmuştu.
Belki Serkan'la karşılaşmasaydım şu an erkeklere karşı o kadar da negatif olmazdım.
Peki şimdi aynı şirkette karşılıklı oturmamızın nedeni neydi? Bu da mı bir dönüm noktasıydı? Yıllar sonra beni ben yapmış adamla neden aynı masada oturuyordum ki? Geçmişin sayfaları yırtarak şimdiki zamana gelmesi normal miydi yani?
"Gergin misin?" Evren'in kulağıma fısıldamasıyla parmaklarımın arasında becereciksizce çevirmeye çalıştığım mavi tükenmez kalem, koyu kahverengi masanın üzerine düştü. Gerçek dünyaya geri dönmüş gibi irkilerek Evren'in yüzüne baktım. Sakallarını kıslatmıştı, saçlarını da düzgünce taramış ve dalgalarını doğal bırakmıştı. Gözlerinin mavisindeki merakı gördüğümde dudaklarımı ıslatıp gülümsedim. "Birazcık gerginim."
"İlk toplantın sonuçta. Gerçi benim de ilk toplantım sayılır."
Şaşkınlıkla kaşlarım havalandı. "İlk toplantın mı?"
Başıyla onayladı beni ve sandalyesinin arkasına yaslanıp ona doğru yuvarlanan kalemimi eline aldı. Benden daha profesyonel bir şekilde parmaklarının arasında gezdirirken bana yandan bir bakış atmadan duramamıştı. "Teknik olarak ilk toplantım. Daha önce de birkaç toplantıya katıldım ama genelde fotoğrafçılar toplantıda etkin rol oynamazlar. İlk defa bir projenin önemli bir parçasıyım ve bu beni geriyor."
"Gerilecek bir şey yok," dedim ve onu rahatlatmak istercesine elimi sol kolunun üzerine yerleştirip hafifçe sıktım. Kaslı kolunun sertliğini avucumun içinde hissederken sıcaklığın avucumdan vücuduma yayıldığına emindim ve tek emin olan ben değildim. Evren'in de dokunuşum karşısında yutkunduğunu fark etmiştim.
Boğazımı temizlemek istedim ama bunu yapmadan elimi çekip konuşmaya devam etmeye çalıştım. "Elimizden gelenin en iyisini yaptık. Hâlâ bir şansımız var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutama Beni
Teen FictionYağmurlu bir günde, yağmur tanelerinin arasında tanışıp yağmurun durmasıyla bir daha samimi olamamıştılar. Hilal, lise yıllarının çoğunu Serkan'a aşık geçirmişti ama Serkan, o yağmurlu günden sonra bir kez olsun kızın yüzüne bakmamış, onu hiç hatır...