42 | Umut

220 22 133
                                    

Medya: Evren ve Kumsal 🤍

İyi okumalar. 🩵

Her şeyin iyi olacağını düşünmek belki de bir ütopyadan ibaretti.

Sözler kolay veriliyordu ama onları gerçekleştirmek için çabalamak, emek sarf etmek gerekiyordu. Serkan'la olan her şeyi düşündüğümde istediğimin tam olarak bu olmadığını hissediyordum ama bunu kendime itiraf edemiyordum.

Birbirimizi enkaza çevirdikten sonra birlikte olup o enkazı tekrar bir yuvaya döndürmek ne kadar mantıklıydı? Bir enkazdan sıcak bir yuva olabilir miydi?

İşte bu sorunun cevabını öğrenebilmek için buradaydım, Serkan'ın yanındaydım. Canlı yayında olanlardan sonra sorguladığım, düşündüğüm çok şey olmuştu ama yine de soluğu Serkan'ın yanında almaya devam etmiştim. Onun kollarının arasında olmayı yıllarca ümitle beklemiş, sonra da o kolların arasına giremediğim için ona yıllarca düşman kesilmiştim. Şimdiyse o kollara sahiptim, sıcaklığını ve kalbini istediğim zaman hissedebiliyordum. İşte bu düşünceler beni ona yakınlaştırıyordu.

Sosyal medya birlikte olduğumuz için epey mutluydu. Bizi yakıştırıyorlar ve attığımız videolara şarkılar ekleyip editler yaparak bizi etiketliyorlardı. Hiçbir zaman kameranın önünde olmayı düşünmeyen ben bunlara pek alışamasam da Serkan bizi seven insanlara hemen alışmıştı. Yaptıkları videoları beğeniyor, yorumlar yapıyordu.

Zararı bir şekilde karşılıyorduk. Kitle bizi kabul etmişti. Tabii ki etmeyenler de vardı. Kötü ve yalancı olduğumuzu söyleyen bir kitle de mevcuttu.

Haksızlar diyemiyordum.

"Kestik!" Sesini duyduğumda gözlerimi kırpıştırdım ve Serkan'ın yüzünde dalıp giden bakışlarımı çekip gözlerimi kırpıştırdım.

"İyi misin kıvırcık?" diye sordu Serkan. Dalıp gittiğimi fark etmiş ama bir yandan video çektiğimiz için bir şey diyememişti.

"İyiyim sadece dalmışım," dedim omuz silkerek. "Hala kameralar beni geriyor."

"Biliyorum güzelim ama dayan. Yakında hepsi bitecek ve normal hayatımıza döneceğiz." Serkan'ın umutla parlayan mavilerine çevirdim bakışlarımı. Kendimi karanlığın içinde hapsolmuş ve hiçbir şekilde buradan kurtulamayacakmışım, hep kameraların önünde olacakmışım gibi hissederken Serkan'ın bu denli umutlu olması beni anlık da olsa şaşırtmıştı. Sanki onun için hayatımız tamamen ışıklı bir günden ibaretti.

Bense onunla tanıştığım günkü yağmura hapsolmuş gibi hissediyordum kendimi.

Ve bunu yıllarca beynimin içinde romantikleştirsem de yağmurda kalmanın aslında o kadar da iyi olmadığını fark ediyordum.

Ben de güneşli gündeymişim gibi hissetmek istiyordum içten içe ama bunu nasıl başaracağımı bilmiyordum.

"Nasıl bu kadar eminsin Serkan? Artık kameraların önündeyiz. Takipçi sayılarımıza bak, binlerce insan bizi takip ediyor. Sırf birbirimizi sevdiğimizi gösterdiğimiz için hem de... Nasıl normal bir hayatımız olacak ki?"

Serkan, yaşadığım bu kargaşayı anlayamıyordu ve bunu derin nefes almasından bile anlayabiliyordum ama sabırlıydı. Beni anlamaya çalıştığını gökyüzü kadar güzel olan mavi gözlerinden görebiliyordum. Yine de anlaşılmaya çalışmak değil de anlaşılmak istiyordum. Bana sözler vermesini değil de o verdiği sözleri gerçekleştirmesini istiyordum.

Serkan, elini yanağıma getirdi ve aramızdaki mesafeyi aşıp başparmağıyla yanağımı okşadı. "Sana bir teklifim var."

"Neymiş o?" diye sordum elinin sıcaklığını biraz daha hissedebilmek için yanağımı eline bastırırken. Serkan biraz daha ilgi istediğimi anlamış olacak ki yanağımı okşamayı sürdürdü ve boştaki elini de belime yerleştirip aramızdaki mesafeleri tamamen kapatarak dizlerimizin birbirine değmesini sağladı.

Unutama BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin