17| Anlaşma

640 74 305
                                    

Serkan;

"Çok beklenmedik oldu şimdi bu!" Kumsal şaşkınca yüzüme bakarken güldüm ve omuz silktim.

"Bazen beklenmedik olman gerekir. Sen dahil herkesi şaşırtayım dedim ben de," dedim ve ona göz kırpıp önümdeki dosyalara baktım ama aklım başımda değil gibiydi bu yüzden gördüğüm yazıları da sayıları da algılayamıyordum.

"Şirket hayatından bıkıp kendini kameraların önüne atacağını hiç tahmin etmemiştim valla. Sen bana fikrini anlatırken bile bunu yapabileceğini düşünmüyordum ama Hilal bir anda konuyu açınca sen de atladın. Bu şaşırtıcı valla."

Hilal'in adının geçmesi bile çenemi sıkmama neden oluyordu ve Kumsal'ın bunu anlamaması imkansızdı. Bugün hele ki o toplantıda onu yeteri kadar uyardığımı düşünüyordum. Kumsal da beni korumuş ve doğruları göstererek onu susturmuştu. Bu yüzden Kumsal'a minnettardım. Hilal beni dinlemezdi çünkü. O bilgisayarı açıp belgeyi kaydettiğim tarihi göstersem bakmazdı bile.

"Konunun Hilal'le bir alakası yok," dedim ve dosyanın kapağını kapatıp ayaklandım. "Ben terasa hava almaya gidiyorum. Geliyor musun?"

"Ay yok gelemem. Hâlâ raporlamam gereken birkaç evrak var ve saat geçiyor. Anca yazarım. Sen de çok terasta durma yağmur yağacak diyorlar."

"Tamam anne," diyerek gözlerimi devirdiğimde bana işaret parmağını sallayarak odamdan koşturarak çıktı. Arkasından gülerken saçımı karıştırıp ceketimin önündeki tek düğmeyi açtım ve biraz olsun rahatlayıp odamdan çıktım.

Kumsal'a yalan söylemiştim ve bu beni epey rahatsız ediyordu. Hilal bir anda başrol kız olacağını söylediğinde ondan altta kalmak istememiş ve ben de başrol çocuk olmayı göze almıştım. Bana ettiği onca laftan sonra en çok ilgi çeken aşk hikayesinin ben ve Kumsal'ınki olması için elimden geleni yapacaktım. Böylelikle onun sinirlerini bozan yeni bir özelliğim daha olmuş olacaktı.

Teras katına çıkıp kapıyı yavaşça açtığımda ileride konuşan Hilal ve Evren'le karşılaştım. İnsanları dinlemek huyum değildi ama kulaklarım vardı ve ne yazık ki normal olan bütün sesleri duyuyordu.

Hilal'in esen ılık rüzgarla beraber uçuşan saçlarına bakarken konuştukları da rüzgarla yüzüme bir kaya gibi çarptı.

"Sana kaç defa Serkan'la aramda bir şey olmadığını anlatmam gerekiyor Evren?" dedi aynı benimle konuşuyormuş gibi tükürürcesine söylerken. "Onu sevseydim onu şirketten attırmaya çalışır mıydım sanıyorsun? Onu sevseydim böyle mi davranırdım? Ondan nefret ediyorum çünkü nefret edilecek biri!"

Hiçbir şeyi takmıyormuş gibi görünen bir adamdım ama bazı laflar o görüntümün yıkılmasına neden oluyordu. Hilal, on cümlesinden dokuzunu beni parçalamak için kurduğunu düşünüyordum çünkü her kelime yıkılmaz dediğim benliğimi sallandırıyor ve parçalıyordu sanki.

Bana denilen her kötü şeyle dalga geçip gülecek kadar rahat ve umursamaz görünüyordum ama ben de bir insandım. Bazen cümleler benim de canımı yakıyordu.

Ellerimi birbirine çarpıp dudaklarımdaki gülümsemeyi sabit tutmaya çalışarak onlara bakmaya devam ettiğimde ikisinin de bakışları bana döndü. Evren'in anında duruşunu dikleştirdiğini ve mahçup bir ifadeyle bana baktığını görmüştüm ama Hilal'in o bana beton olan yüzünde mahçupluğun kırıntısı bile yoktu.

Benden öyle nefret ediyordu ki ölsem arkamdan parti verirdi.

Kalbimin acımasızca hızlandığını hissettiğimde bu gerçeği fark etmem gülümsememi zorlaştırmıştı. Bir insandan nasıl bu kadar nefret ederdin? Benimle dalga geçen çok kişi olmuştu mesela ama ben hiçbirinden bu denli nefret etmemiştim. Benim kahveyi üzerine dökmem bu kadar nefreti hak ettiğim anlamına mı geliyordu?

Unutama BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin