Kafamın içinde dönüp duran cümleleri öldürmeyi çok isterdim ama zihnim kurşun işlemiyordu. Cümleler intihar etmiyor, aksine seslerini daha da yükseltip beni yaralamak istercesine dönüp duruyorlardı.
Şirketteydim, sevdiğim bir işi yapıyordum ve hayatımın belki de en güzel yaşlarındaydım ama işler hiç de istediğim gibi gitmiyordu. Lisede bıraktığım ve orada kalması gereken biri için bu kadar düşünmem saçmalıktı. Gözlerimi dolduran düşüncelerim olmamalıydı mesela ya da dişlerimi sıkıp çenemi ağrıtmamam, boğazımı biri sıkıyormuş gibi hissetmemem lazımdı.
Ama hissediyordum. Biri beni parçalara ayırıyormuş gibi hissediyordum. Neredeyse bir aydır üzerinde çalıştığım sunumun bir benzerini yapmış olması imkansızdı. Bir, gece ve gündüz kadar zıtken nasıl aşkı kullanmayı akıl edebilmişti?
Evet bu beni sarsmıştı ve cümlelerimi onun yüzüne haykırmaktan çekinmemiştim ama o cümlelerini bileyip kalbime sapladığından bile habersizdi. Bana 'Twitter'da yazılar yazdığın o adam değilim' ben demişti. Oysaki daha birkaç saat önce Kumsal'a Unutama Beni şarkısını duyduğunu ve birinin ona şalını verdiğini anlatıyordu. O kız bendim, o yazılar onaydı.
Yüzüne söylemek üzereydim ama fark ettim ki Serkan bunu bile hak etmiyordu. Belki benim fikrimi çalmamıştı ama benden çaldığı çok büyük bir şey vardı. O çaldığı şeyin acısını bu sefer çıkartacaktım.
Yanımda bana baktığını hissettiğim Kumsal'a döndüm ve derin bir nefes aldım. "Ne sormak istiyorsan sor Kumsal. Bakışlarınla dikkatimi dağıtıyorsun."
"Serkan'a biraz fazla sert davranmıyor musun? Sizin aranızda olan bir şey beni ilgilendirmez ama Serkan gerçekten kötüydü. O birinin fikrini çalabilecek biri değil. Eğer görüş açını biraz daha genişletirsen onun aslında çok iyi biri olduğunu görebilirsin."
"Kimseye geniş açıdan bakmak zorunda değilim," dedim tekdüze bir sesle. Kumsal bunu beklemiyordu, yüzüne yerleşen şaşkınlık kırıntılarından bunu anlamıştım ama ona iyi kelimeler ya da cümleler kurmayacaktım. Kalbim kanıyordu ve ben yaranın çoktan yok olduğunu düşündüğüm bir zamanda kanın sıcaklığını hissetmiştim. İşte bu daha kötüydü. Serkan'ın kısık ama etkili sesi zihnimin duvarlarında dönüp dururken ona geniş açıyla bakmayacaktım. "Serkan kötüyse ona iyi gelecek birini bulabilir. Anladığım kadarıyla da bulmuş sayılır. Sen ona iyi gelirsin."
"Ne demek istiyorsun?"
"İkimiz de birbirimizi kandırmayalım Kumsal. Serkan'dan etkilendiğin belli. Evet, biz Serkan'la hiç anlaşamıyoruz ve anlaşamayacağız da ama bunu benden gizlemek zorunda değilsin. Serkan'a karşı bir şeyler hissediyorsan bol şans sana."
Bir şey demesine izin vermeden mesaimin bitişinden kurtulmamı kutlarcasına ayaklandım ve masamın üzerindeki ajandamı alıp kulaklığımı takarak Kumsal'ı orada yalnız bıraktım. Diyecek şeyleri olabilirdi ama benim kimseyi dinleyecek halim yoktu. Serkan'la olan tartışmamızdan sonra dakikaları saymıştım. Şimdiyse sonunda yalnızdım. Şarkı listemden en sevdiğim şarkılardan birini açtım ve sözlerin zihnimdeki sesi yok etmesini bekledim.
Yanımda birinin olmasını ve içimi dökebilmeyi çok isterdim. Ayşenur'u özlemiştim ama onun bu konuda benim yanımda olmayacağını biliyordum. Evren'e anlatamazdım, bunu ona yapamazdım. İdil'e söylesem işler istemediğim bir yola girerdi ki çoktan girmişti. Serkan'la bu noktaya gelmek bile istemiyordum. Tek istediğim onu göndermekti, böylelikle geçmişi tamamen rafa kaldırmış olacak ve ruhum da kalbimde huzura erecekti.
Şimdiyse kendimi tabutun içinde yatıyormuş gibi hissediyordum. Şirkete girmeden önceki halimi çok özlüyordum.
"Hilal!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unutama Beni
Teen FictionYağmurlu bir günde, yağmur tanelerinin arasında tanışıp yağmurun durmasıyla bir daha samimi olamamıştılar. Hilal, lise yıllarının çoğunu Serkan'a aşık geçirmişti ama Serkan, o yağmurlu günden sonra bir kez olsun kızın yüzüne bakmamış, onu hiç hatır...