"Evli olmadığına eminim! Hala beni düşündüğüne de. Çocuğu almak kolay olacak!"
Güneş'in beyninde sürekli bu kelimeler dolaşıyordu. Başını hızla iki yana sallayarak hala odada bulunan Doğu'ya bakışlarını çevirmişti. "Evet, evlendiğimizi kimse bilmemeli, mahkeme gününe kadar saklamanı istiyorum." Doğu onun neden bu şekilde davrandığını anlayamıyordu. Aklı karma karışık olmuştu. O sırada odanın kapısı tıklatıldığında genç adam kapıya doğru ilerlemişti. Kemal kapıda patronuna birkaç şey söyledikten sonra Doğu hiçbir şey söylemeden odadan ayrılmıştı. Doğu gitmişti ama Kemal kapıdan hala genç kıza bakıyordu. Yüzünde ise garip bir gülümseme vardı. Güneş tek kaşını kaldırarak "Komik olan ne?" diye sert bir şekilde sorarken Kemal istifini hiç bozmayarak "Bu kadar çabuk ikna olacağını düşünmemiştim!" diye cevap vermişti.
Güneş derin bir nefes alarak sesinin sakin çıkmasını sağlayarak "Seninle konuşmamız gerek!" diyerek genç adamın yanına gitmişti. Kemal onun tedirgin bir şekilde etrafına bakmasına anlam veremese de Güneş'in kendisine "Hadi buradan uzaklaşalım." Önerisini kabul etmişti. Genç kız önden giderken Kemal de onu takip ediyordu. Bahçeye çıkan ikili Güneş'in duraksaması ile olduğu yerde kalmıştı. Kemal onun baktığı yöne bakarak "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda Güneş karşıda dikkatini çeken adamı göstererek "Şurada ki adam, ona ne kadar güveniyorsun?" Kemal onun sorusu ile şaşırmıştı. "Ne demek istiyorsun?" dedi. Güneş içindeki sıkıntıyı dışa vurarak "O adam da beni rahatsız eden bir şey var. O adama güvenmiyorum." Kemal karşıda ki adama daha dikkatli bakmaya başlamıştı. Sahi onun adı neydi? Çalışanları boşlamaya başladığını fark eden genç adam farkında olmadan ellerini yumruk yapmıştı. "Beni buraya bunu söylemek için mi getirdin?" Güneş ona gülümseyerek bakmıştı. Kemal beklenmedik bu gülümseme karşısında duraksamıştı.
"Bu sabah konuştuklarımızdan sonra neden fikir değiştirdiğimi bilmek istersin diye düşünmüştüm. Ama merak etmiyorsan sorun değil!" genç kız arkasını dönüp gitmek istediğinde Kemal hızlı davranarak önüne geçmişti. Güneş ona imalı bir şekilde gülümseyerek "Sende meraklısın değil mi Kemal?" Kemal ona omuzlarını sallayarak cevap verirken Güneş içindeki dürtüye engel olamayarak "Bana tospağını verirsen söylerim!" dediğinde Kemal kaşlarını çatmıştı. "Onu kullanmana izin veremem, o araba bir klasik!" dediğinde Güneş küçük bir kahkaha atarak "Sadece şansımı denemiştim!" dedi. Kemal de ona gülümsemişti ama Güneş'in ani değişen yüz ifadesi ile duraksamıştı. "Sorun ne?" Güneş genç adama "Şu velayet davası, ne kadar ciddi?" Kemal onun ne sormak istediğini anlamıştı ve konuyu dolaştırmadan anlatmaya başlamıştı. "Aslında Işık'ın yaşı düşünülürse annesine verilebilir. Doğu bey bekar ve düzenli bir hayatı yok. Son seyahatlerini de düşürsek!" Güneş tek elini kaldırarak onu susturmuştu.
"Işık'ı almasına izin veremem. Bu gün o kadının iğrenç planını duyunca tüm sinirlerim ayağa kalktı." Kemal anlamayan bir ifade ise genç kıza bakarken Güneş biraz ilerideki bulunan masaya doğru ilerleyerek sandalyelerden birini çekip oturmuştu. "Bu gün senden sonra bir kafeye girdim. Esra da yanında bir adamla oradaydı. Beni görmediler. Onlar Işık'ı almak için konuşuyorlardı. Genç kız birkaç saat öncesini düşününce yeniden öfkelenmişti.
Birkaç saat önce!
Güneş öfkeyle Kemal'in yanından ayrılırken onun sözlerini düşünüyordu. Doğu'nun yeniden evlenme meselesini düşününce yıllar önce yaşadığı hayal kırıklığı ve acıyı yeniden hissetmişti. Elini kalbinin üzerine koyarak "Hadi ama yıllar oldu! Bunu neden kendine yapıyorsun?" kendi kendisine kızarken gözüne kestirdiği bir kafeye girmişti. Kapıdan içeriye girer girmez gözüne takılan kişi ile kapıda kısa bir an duraksamıştı. Esra tam karşısında ki masada oturmuş karşısında ki adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üzgünüm Sana Aşık Oldum!
RomanceBirlikte büyüyen Güneş ve Doğu'nun yıllar sonra yeniden bir araya gelerek hissettikleri aşkı keşfetmesiyle her şey değişiyor. Tam sekiz yıl sonra Doğu dedesinin ölümüyle doğduğu çiftliğe dönmüştür. Adı gibi etrafı ısıtan Güneş'in hala çiftlikte ka...