Hellö! Bölümü yetiştireceğim diye kırk takla attım keşke görseydiniz...
Yıldızı parlatmayı ve satır aralarına yorumlarınızı bırakmayı unutmayın♡
VEYL
BÖLÜM 17
İNFAZ
Küçük bir kız çocuğuyken her çocuk gibi benim de sığındığım bir yer vardı. Evimizin arka bahçesindeki badem ağacı, benim dünyanın karanlığından sığındığım yegane yerdi.
En son babamı gördüğümde beş yaşımdaydım ve onu hayatımda yalnızca iki kez görmüştüm. İkinci ve son kez evimize geldiğinde badem ağacımın tepesindeydim ve annemle konuşurken onu izliyordum. Arada bana bakıyor, gülümsüyordu ama ona daha öfkeli bakışlarla karşılık veriyordum.
Babam benim için sıradan, yoldan geçen bir adamdan ibaretti. Onun ailesi değildik ve hiçbir zaman olmayacaktık. Bunu onu ilk gördüğümde anlamıştım ve hiç aksini istememiştim.
İnsanın babasının olması nasıl bir şeydi bilmediğim için eksikliğini de hissetmiyordum. Ben annemle babamın yasak elmasıydım.
Şimdi yine o badem ağacının tepesindeydim. Artık büyüktüm ve bu halimi hiç görmeyen babama aynı öfkeyle bakmayı sürdürüyordum. Çatık kaşlarım kötülerin şehrine özel bir şey değildi.
Gözlerimi kapatıp açtığımda beş yaşında gördüğüm babam ve yanındaki annem kaybolmuştu ve ben yirmi üç yaşımda, o andan yıllar sonrasında ve o ağacın tepesinde yine aynı şekildeydim. Badem ağacıma sığınıyordum çünkü dünya artık beş yaşında olduğumdan da kötü bir haldeydi.
'Yekta." Bana seslenen anneme ağacın tepesinden baktım. "Efendim?"
Annem, dudaklarından hiç eksiltmediği gülümsemesiyle bana öyle uzun bakıyor ki ister istemez çatık kaşlarım gevşiyor ve gülümsüyorum.
"Yine neden o ağacın tepesindesin Kızım?"
"Çünkü ne zaman buraya çıksam beni bulursun ve sığınağım olursun." Ağaçtan indim ve anneme sarıldım. "Neden bana veda etmedin Anne?"
"Keşke fırsatım olsaydı." diye fısıldayarak saçlarımı okşadı. "Sana ne olursa olsun veda ederdim, Yekta."
İçime titrek bir nefes çekerek ondan ayrıldım ama çok uzaklaşmadım. Yeniden bu bahçede, onun yanında olmak istiyordum.
"Benim yüzümden iki kişi öldü." Bunu ondan saklamak istemedim. "Caner'i öldürdüm, Rain beni koruduğu için öldü."
"Onlar kim?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. "Caner'i tanımıyor musun?"
Kafasını iki yana salladı. "Hayır, bizi hiç tanıştırmadın."
Zihnimdeki eksik parçaları zorlamak istemez gibi kafamı iki yana salladım. Anneme yeniden sarıldım, çok daha sıkı bir şekilde.
"Bu kadar kötü olduğum için beni affet."
"Sen hiç kötü bir kız olmadın."
Annemin sesi zihnimde yankılandı ve sonra kollarımın arasındaki bedeni kayboldu. Anlamsız bakışlarım bahçede dolanırken kısa sürede yeniden karanlığa gömüldüğümü hissettim.
Karanlık, gözlerimi aralamayı başarmamla sona ermişti. Odamdaydım ama yalnız değildim. Gözlerimi açtığım anda yanı başımda uzanan Kunter'i görmüştüm ama ne daha rahat bir nefes almayı başarabildim ne de ona bir şey söyleyebildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİ
JugendliteraturSadece kötülerin var olduğu bir şehirde hayatta kalabilir misin? Yekta kendini bir cesedin başında, elleri kanlı bir halde bulduğunda kötülük onun yakalarına yapışmıştı. Bir katil iyi insanların arasında yaşamını sürdürüp onların hayat kalitesini ma...