MEDYA | AMBER
Hellö! Nasılsınız?
Yıldızları parlatmayı ve düşüncelerinizi satır aralarına bırakmayı unutmayın🎈
BÖLÜM 8
ZENGİNLERİN ZİYAFETİ
Onun çenemdeki elini tuttum ve ayağa kalktım. Dibinde yükseldiğim anda nefesinin kesildiğini fark ettim ama bozuntuya vermedim. Islak gözlerime rağmen bakışlarım oldukça net ve belki de sertti.
"O halde Mirza'nın yancısı olmama yardım et Asil, beni şehirden değil Kunter'den kurtar."
O bana kafasını sallarken ikimizin bakışlarının altında da belirgin bir gizem yattığını hissettim. Onu tanımıyordum, belki de hiçbir zaman onu tanımama izin vermeyecekti bilmiyordum. Artık tek bildiğim bana yardım etmek istediğiydi, gerisinin de bir önemi yoktu zaten.
Bu andan itibaren nedenler aramayı bırakıp sadece hayatta kalmaya çalışacaktım. Nedenleri daha sonra arayabilirdim.
"Önce yemek yiyelim, Siyah bölgenin erzağını kestiğimiz için menü kalabalık." Bileğini kaldırdı ve saatine baktı. "Tam zamanı, birazdan yemek başlayacak."
"Yemek başlayacak derken?"
"Amber biraz düzen hastasıdır." diyerek burun kıvırdı ve geri çekildi. Kafamdaki şapkaya uzanıp çıkardı ve masanın üstüne bıraktı. Onun bu hareketine sorgularcasına baktığımda, "Ondan önce seni Amber'in terzisine götüreceğim, yemek için hazırlanalım." dedi.
"Alt tarafı bir yemek." diye homurdanarak şapkama uzandığımda bileğimden yakalayarak beni durdurdu. "Sıradan bir yemek değil, bu akşam misafirlerimiz var."
"Ne misafiri?"
"Küçük bir bilgi, bu şehirde dışarıda olduğundan daha fazla zengin var. En büyük suçlular, her zaman zenginlerden çıkar. Bu gece para akışını hızlandırmak için bir yemek organize ettik."
"Amber son hız dolandırıcılığa devam ediyor demek ki."
"Amber görüp görebileceğin en iyi dolandırıcıdır." diyerek göz kırptı ve şapkamı da yanına alıp kapıya doğru yürümeye başladı. Ben de mecbur onun peşine takıldım. Çantamı geride bırakmam gerekmişti. Şapkamda kafamda olmayınca kendimi çok halka açık hissetmiştim. Bu şekilde birinin bana saldırma olasılığı daha yüksek gibi geliyordu, bu yüzden yürürken kimseyle göz teması kurmamaya özen gösteriyordum.
Amber'in lüks malikanesinden çıkıp sokaklara karıştığımızda havanın karardığını ve sokak lambalarının yandığını gördüm. Hava fazlasıyla güzeldi ve ilk kez şehirde hayat varmış gibi hissediyordum. İnsanlar güle oynaya sokaklarda takılıyor, camın ardından gördüğüm dükkanlarda yemekler yiyor ve alış veriş yapıyorlardı. Kendimi İstanbul'un en nezih bölgelerinden birinde gibi hissediyordum ve bu hissi kaybetmek istemiyordum.
Mavi bölge nasıldı acaba, orada da böyle nezih bir yaşam var mıydı? Mirza'nın giyim tarzını düşündüm, kesinlikle bir asili andırmıyordu ama böyle kıyaslamak da doğru olmazdı. Sonuçta Kunter de bir asil gibi giyiniyordu ama tam bir pislikti. Bölgesinin de ondan aşağı kalır yanı yoktu.
Bir partiye gider gibi giyinen bir grubun yanından geçtiğim sırada fısıldaşmalarına şahit oldum, ister istemez adımlarımı da yavaşlatmıştım.
Kızlardan biri, "Şu meydandaki Gri değil mi, öncü Amber'in ona yardımı reddettiğini sanıyordum." dediğini duyduğum anda kaşlarım çatılmıştı. İlk anımızı hatırladım, Amber'in de bana yardım etmek istediğini sanıyordum. Benim dışımda herkes bunun bir rol olduğunu biliyordu anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİ
Ficțiune adolescențiSadece kötülerin var olduğu bir şehirde hayatta kalabilir misin? Yekta kendini bir cesedin başında, elleri kanlı bir halde bulduğunda kötülük onun yakalarına yapışmıştı. Bir katil iyi insanların arasında yaşamını sürdürüp onların hayat kalitesini ma...