GİRİŞ

69.1K 2.6K 13.2K
                                    

Başlangıç tarihini buraya alalım

Veyl'i nerede gördünüz ya da duydunuz da okumaya karar verdiniz?

Yorum yapmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın

Tanıtım videosunu izlemeden geçmeyinღ

VEYL

GİRİŞ

En son hatırladığım şey bir sokak lambasının altında kanlı ellerime bir korkak gibi baktığımdı. Koyu kırımızı kan avuçlarımdan parmaklarıma, tırnaklarımın içine kadar işlemişti. Hemen önümde, sadece bir adım uzağımda artık nefes almadığına emin olduğum bir beden uzanıyordu. Yüzü asfalta doğru dönmüştü, tek seçebildiğim erkek olduğuydu. Üstünde siyah bir takım elbise vardı, bedeninden akan kan vücudunun etrafında bir göl oluşturmuştu. Cesedin sol tarafında, duvarın kenarında bir bıçak olduğunu gördüm. Karanlıkta kalmasına rağmen elimle koymuşum gibi onu görebilmiştim.

Sonrası zihnimde daha karmaşıktı. Atmak istediğim çığlıkları hatırlıyorum, bir de sesimin hiç çıkmadığını. Öylece bekliyordum, neyi beklediğimi bile bilmiyordum. Bir sokak arasındaydık, sokağın sonu çıkmazdı. Gece olmalıydı, karanlık üzerimize çökmüştü ve o andan itibaren bir daha aydınlığı görebildiğimi hatırlamıyorum. Gündüz artık benim için bir şey ifade etmiyordu. Oysaki o günden sonra kendimi görebildiğim ilk anda üstümde beyaz, şık bir elbise olduğunu görmüştüm. Son beyazımı o gece kaybetmiştim.

Nasıl oldu da zihnimden birçok anı kayıplara karıştı bilmiyordum. Sanki uyuşturulmuştum, bir kafese tıkılmıştım. Başta her şeyin bir kabus olduğunu sanmıştım. Ta ki beni bir adaya bırakana dek. Gemiden inerken ellerim kelepçeliydi, üstümde nefret edilesi bir suçlu forması vardı. Rengini hatırlayamıyorum, sadece hayatım kadar soluk olduğunu anımsıyorum.

Geceydi fakat sokak lambaları bile yanmıyordu. Hiçbir şey göremiyordum fakat sesler duyabiliyordum. Birçok ses vardı, birçok hayat vardı. İstanbul'un en kalabalık bölgelerinden birindeymişim gibi bir histi fakat göremediğim için bunun bir kabustan ibaret olduğunu düşünmeden edemiyordum.

Sonra beni getiren görevlilerden biri karşımda dikildi, cebinden çıkardığı anahtarı kelepçemdeki yuvasına yerleştirdi ve çevirdi. Kilidi açtığında ve kelepçeleri benden aldığında dudağının kenarının eğleniyormuş gibi kıvrıldığını gördüm. Bunu anlayamadım.

"İyi şanslar." dedi, uzun boylu ve güzel bir kadındı. Üstünde asker üniforması vardı, dudaklarında ise belirgin bir kibir. Zihnimdeki uyuşukluk ona karşılık vermemi engelledi. Sadece bakabildim ve zorunda kaldığımda küçük nefesler alabildim.

Kadın yanımdan geçip giderken omzuma çarptı, bu beni yere yığacak kadar kuvvetliydi. Dizlerimin üzerine yığıldığımda ardımdan bir kahkaha işittim. Geminin uzaklaştığını ışıklar üzerimden çekildiğinde anlayabildim. Yere kıvrıldığımı, boş gözlerimi karanlığa doğru diktiğimi hatırlıyorum. Bunun ne kadar sürdüğünü, kendimden ne zaman geçtiğimi hiç bilmiyorum.

Birinin kolumdan sertçe çektiğini ve bedenimi zoraki yukarı kaldırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ona ayak uyduramadım, ayaklarımı zemine bir türlü basamadım. Bana ne yaptılarsa uzun bir süre kendime gelebilecek gibi değildim.

Beni kaldırmaya çalışan kişi ayakta duramadığımı, gözümü bile açamadığımı fark edince tek yaptığı beni sürüklemek olmuştu. Kolumdan tutmuş ve yerde sürüklemeye başlamıştı. Zaman nasıl akıyordu bilmiyorum, gözüme çarpan gün ışığından dolayı yüzümü buruşturduğumu anımsıyorum. Sonra ışık kayboldu, bedenim bir yere doğru bırakıldı. Dizlerimi karnıma doğru çektiğimi ve alnımı soğuk duvara yasladığımı anımsıyorum.

Öleceğimi düşünmüştüm, bütün bu olanlar benim ölümümün bir parçası olmalıydı. Maalesef ki yanılmıştım, beni yaşamam için bırakmışlardı.

Yaşamak için bıraktıkları yer ise bir hapishaneydi.

Hatırlayamadığım bir adamın ölümünden suçlanıyordum ve beni katil olmaktan yargılıyorlardı. Hatırlayamadığım için kendimi de savunamıyordum. Büyük bir şokun içinde olmalıydım, sürekli yanımda gezinen polislerin ve doktorların bunları söylediğini anımsıyorum.

Yine de bütün bunlar benim suçlanmam için bir engel olamadılar. Getirildiğim yer 'Kötülerin Şehri' olarak adlandırılıyordu. Artık hapishaneler yoktu, bunu birçok kez duymuştum. Artık şehirden uzakta, suçlular için hazırlanan adalar vardı. Adalar bir şehir gibiydi, yaşam sürüyordu ama tek bir farkı vardı. İçeride yaşayan herkes birer suçluydu. Kaçakların, hırsızların, katillerin arasına sıkışıp kalmıştım. Daha da kötüsü burada her şey serbestti, adalet yoktu. Suçluları kendi gibi olanlarla cezalandırıyorlardı. Buradan sağ çıkabilmek içinse tam olarak sekiz yıl, altı ay ve on bir günüm vardı. Tabii sağ çıkabilirsem...

Bölüm Sonu

Hellö! Eğer bu okuduğunuz ilk kitabım değilse bu girişe aşinasınızdır

Aramıza yeni katılanlar el kaldırsın

Bu ilk psikolojimi bozuşun olmayacak diyenleri buraya alayım

Ayrımcılık yok, hepiniz iyi ki buradasınızღ

Umarım giriş bölümünü beğenmişsinizdir, asıl hikaye bir sonraki bölümde başlayacak. 11 Numara okuyanlar bilir, yakında final olacak. 11N final olur olmaz burayla ilgileneceğim. Veyl için çok heyecanlıyım, umarım siz de benim kadar heyecanlı kalırsınız.

Birkaç gün içerisinde, dayanamazsam da hemen birinci bölümü sizlerle paylaşırım. Sonrasında ise bir aylık bir bekleme süreci olacaktır, şimdiden söyleyeyim.

Yeni bölümlerde görüşmek üzere, yorumlarınızı bırakmayı ve oy vermeyi lütfen unutmayın

VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin