Hellö! Nasılsınız?
Ben çöküşteyim ve bir süredir yazmayı bıraktım. Fakat şanslısınız ki bırakmadan önce bu bölümü somurta somurta yazmıştım. Paylaşmayacaktım aslında, hatta sadece ilk yarısını paylaşıyorum sizinle. İkinci yarısını diğer bölüme sakladım ve devamını yazabildiğimde gelecek bir daha yeni bölüm. Bu kez size tarih veremeyeceğim çünkü iş ruh halime bağlı. Haftaya gününde de gelebilir. İnstagram'dan duyururum.
Bu arada ilk kitap finaline geldik çattık. 21-22 bölümlerinden biri ilk kitap finali olacak diye tahmin ediyorum. Taş çatlasa 24 olsun hadi. İlk kitap finalinden sonra kısa bir ara verebilirim, bölümleri toparlamak adına.
✨Yıldızı patlatmayı lütfen unutmayın. Bu kitabın hak ettiği değeri almasını çok isterim, desteğinizi esirgemeyin✨
Yorumlarınızı okuyor olacağım❤️
VEYL
BÖLÜM 19
İNTİKAM ÇANLARI ÇALIYOR
Saatlerdir gözüme bir gram uyku girmemişti. Gözlerim sürekli evin kapısının üzerindeydi. İçeri aniden biri girecek, yarım kalan suikast planını tamamlayacaklar ve benim bunca zaman direndiğim hayatta kalma planımı alt edecekler sanıyordum.
Hemen yanımda kalan beyaz koltukta uzanan ve saatlerdir aralıksız uyuyan Kunter'e bakarak yüzümü hoşnutsuz bir tavırla buruşturdum. Öyle korkusuz, umursamaz bir adamdı ki aralıksız beş saattir uyuyordu.
Tabii, onun için kolaydı. Ne de olsa ölüm onun burnunun ucundan bile geçmezdi. Ona sıkı sıkıya bağlı Siyah bölge halkı, asla öldürmeyi düşünmeyecek öncüler vardı. Ben? Benim için ise her şey tam tersiydi. Her an, hiç beklemediğim biri tarafından öldürülebilirdim.
Ayağımı kaldırıp onu ayağından dürttüm. Derin bir iç çekip kıpırdanmakla yetindi. Bir kez daha dürttüm, bu kez yüzünü buruşturdu ama gözlerini açmadı bile. Dayanamadım, arkamdaki sert yastığı alıp kafasına fırlattım.
Yastık yere düşerken gözleri Kunter'in cam gibi parlayan mavi gözleri aralandı. Bir süre sadece tavana baktı, birkaç kez yutkundu ve sonra gözleri üzerime döndü.
"Yastık mı attın bana?"
"Rüya görüyorsundur, ne yastığı?"
Hemen doğruldu, gözleri şüpheyle kısılmıştı. "Hala uyumadın mı sen?"
"Yok, uykumda ölmek isteyecek kadar hayattan nefret etmiyorum, henüz."
"Saçmalama." Yerdeki yastığa uzanıp aldı ve koltuğa koydu. "Hadi gel, uyu biraz. Sonra çok işimiz olacak. Bana uykum var diye mızmızlanma."
Gösterdiği yastığa kısa bir bakış atıp dudak kıvırdım. "Sen uyuyacak mısın?"
"Tabii ki." Gözleri uyumaktan mı uykusuzluktan mı emin değilim ama kızarmıştı. "Gece oldu, Gri Hanım. Sabahın ilk ışıklarında evden çıkacağız. Uyumamız gerek."
"O zaman uyumam." Kollarımı göğsümde bağladım. "Hem de burada hiç."
"O zaman kalk." dedi, kendi de ayağa kalkarken. "Yukarı çıkalım, odanın kapısını kilitleyip yatalım."
Gözlerimi şüpheyle kıstım. "Ya camdan içeri molotof atıp beni yakarlarsa?"
Birkaç saniye bana öylece baktı, ciddi olup olmadığımı tartmak ister gibi. Çok ciddi olduğum için aksi bir tepki vermedim. Buraya ilk geldiğim günden beri kafamda dönenleri duysaydı bu düşünceme hiç şaşırmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİ
Teen FictionSadece kötülerin var olduğu bir şehirde hayatta kalabilir misin? Yekta kendini bir cesedin başında, elleri kanlı bir halde bulduğunda kötülük onun yakalarına yapışmıştı. Bir katil iyi insanların arasında yaşamını sürdürüp onların hayat kalitesini ma...