Hellö! Nasılsınız?
Bölümün adı agdahsdgashadsg
Koyarken ciddiyetimi kaybettim pardon. Yine de kendimi tutamadım ve bıraktım böyle :))
Sonunda her şeyin başlayacağı o bölüme geldik. Bu bölümün sonunu yazdıktan sonra çıldırdım çünkü bir sonraki bölümü feci merak eder hale geldim ehehhehe
Lütfen bu bölümden yorumlarınızı ve oyunuzu esirgemeyin. Yayımlamakta en zorlandığım bölüm oldu bu ühü
İyi okumalar ballar🖤
VEYL
KÖTÜLERİN ŞEHRİ
36
En son hatırladığım şey vurulduğum ve boğulmak üzere olduğumdu. Karanlık sulara çekilince orada kalacağımı sanmıştım ama göğsümde hissettiğim baskıların tekrarını hissettikten hemen sonra ilk nefesimi aldım ve garip boğulmuşluk hissinden kurtuldum.
Soluk boruma kaçan tuzlu suyu kusarken öksürüklerimin ardı arkası kesilmiyordu. Ciğerlerimde ve boğazımda hiç sönmeyecekmiş gibi gelen acı dolu bir yangın peyda olmuştu. Öksürdükçe ciğerlerimin de mideme dolan tuzlu suyla birlikte dışarı çıkacağını düşünmeye başlamıştım.
Biri beni omzumdan tutup sola döndürdüğünde ve yuttuğum suları daha rahat kusmam için yardım ettiğinde her şey bir bir geri sarmaya başladı. Üzerine neredeyse bütün yükümü verdiğim omzumdan yükselen ateş dolu acı, bütün gerçekleri bir tokat gibi suratıma vurdu.
Gemiyi kaçırdım, Yekta gitti.
Omzumun üstünden geri yere düştüm ve kafamı yere çarpmaya başladım. Yanarak, boğularak ya da vurularak ölemiyorsam böyle ölecektim.
Islak yüzüm şimdi de gözyaşlarımla ıslanmaya başladı. Boğaz delen öksürüklerime ise acı dolu haykırışlarım eşlik etti. En son böyle hissettiğimde Hazar'ın intihar ettiğini öğrenmiştim. O zaman bile bu his bu kadar yoğun değildi çünkü onu kaybetmediğimi biliyordum ama şimdi kaybetmişlik hissi tarafından acımasızca boğuluyordum.
Yekta beni dinlemeden gitti.
Gitti ve bir daha geri gelmeyecek.
Benden kurtuldu.
Boğazımdan yükselen ama kalbimden yükselmiş gibi hissettiğim acı dolu feryadım bütün hislerimin tercümanıydı ama kimse bunu anlayamazdı.
Kafamı bilmem kaçıncı kez taş zemine sertçe geçirmek istediğimde, yumuşak bir zemin acımı hafifletti. O anda karanlık sulara çekilirken bana uzanan el, göğsümün üzerinde hissettiğim sert baskılar, tuzlu suyu daha rahat kusmam için çevrildiğim anlar, anlamlı bir hal aldı.
Biri beni kurtarmıştı.
Hayır.
Biri acı çekmem için ölmeme engel olmuştu.
Tuzlu sudan yanan gözlerimi sıkıca birbirine bastırarak açtığımda ilk gördüğüm karanlık gökyüzüydü. Gözlerimi sağıma doğru çevirdiğimde gördüğüm ise bir rüya olmalıydı.
Göz göze geldiğimizde ikimizin de ifadesi sert bir hal aldı. Elini bir hışımla başımın altından çekti ve çöktüğü dizlerinin üzerinden kalktı. Bana tepeden bakmaya başladı.
"Ödeştik."
Asil, onu yanmaktan kurtardığım için beni boğulmaktan kurtarmıştı.
Asil, ardına dönüp kıyıyı terk ederken onun ardından en fazla birkaç saniye baktım. Sonra kafamı zemine çarpmaya devam ettim. Sanırım bir süre sonra da bayılmıştım çünkü gözlerimi açtığımda kıyıda değil, Yeşil bölgede Giray'ın evindeydim ve yaralarım sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VEYL: KÖTÜLERİN ŞEHRİ
Teen FictionSadece kötülerin var olduğu bir şehirde hayatta kalabilir misin? Yekta kendini bir cesedin başında, elleri kanlı bir halde bulduğunda kötülük onun yakalarına yapışmıştı. Bir katil iyi insanların arasında yaşamını sürdürüp onların hayat kalitesini ma...