bölüm-1(çömlekçi)

43.2K 782 91
                                    

TANEM

Kaderimde varsa düzülmek,neye yarar üzülmek...

hayır.böyle bir prensibim yoktu, hayatımın ilerleyişini belirleyen tabular veya  kurallarımda yoktu.

yalnızca, önümde uzanan uçsuz bucaksız karanlık sokağa bakarken kendimi teşvik etmeye çalışıyordum.

her türlü katil filminde bir kereliğine bile olsa mutlaka gördüğümüz ıssız,karanlık bir yokuşun başındaydım ve içimdeki tüm dürtüler geri dönmemi istiyordu.eve gitmeliydim ve eve gidebilmek için o yokuşu sağ salim inip otobüslere ulaşmalıydım.

hava hafifçe çiseliyordu ve yağmurun ince damlalarına yön vermeye yetecek kadar bir rüzgar boş sokakta uğuldayıp önü açık ceketimden içime işliyordu.çok derin bir nefes aldım ve ağzımdan buhar olarak verirken başımı döndürüp önce sağ tarafımda uzanan ve sokağın görünmeyen ucuna kadar ilerlediğini tahmin ettiğim sıralı ve eski görünümlü otellere baktım.

her bir köşe başında bir duman süzülerek gökyüzündeki bulutların arasında kendine yer yapıyor,ateşin titrek ışığında ise çeşitli gölgeler dans ediyordu.yavaş ve bu defa sakinlikten eser olmayan titrek bir nefes daha çektim ve soluma döndüm.

terk edilmiş gece konduların arasında kapatılmış esnaf lokantaları ve anlamını çözemediğim bir şekilde bir çok eczane karanlığa teslim olmuştu.

içerisinde yaşamaya başladığım bu şehrin belkide en nefret ettiğim semtiydi burası.

ÇÖMLEKÇİ...daha bir aydır yaşadığım halde trabzonda dikkat edilmesi gereken yerler listesinde bana ilk anlatılan yer olmuştu.burası çeşitli yaşlarda ve uyrukta kızların pazarlandığı bir semtti ve ne yazık ki akşam otobüslerinin de buradan kalkıyordu.saat çok geç olmamasına rağmen kış aylarının geldiğini hatırlatırcasına hava erkenden kararmış insanlar bacalarından duman tüten evlerine çekilmişti. ben ise yalnızca evime gitmeye çalışıyordum.bu sokağı yürüyecek ve sokağın sonuna şaka misali konulmuş olan otobüse ulaşıp evime gidebilecektim.

gün içerisinde dersim bitince hiç oyalanmadığım için meydan dediğimiz gayet güvenilir alandan kalkan öğrenci dolmuşlarına yetişebiliyor ve bu tür aksiyonlara girmeden evime ulaşabiliyordum  fakat bugün dersimin hocasıyla konuşup evimizi taşımak için izin istemiştim ve bu sayede meydandan kalkan dolmuşları kaçırmıştım.bir adım attım ve duvarda titreşen gölgeye bakıp içimi çektim.

yapamaycaktım. bunu kabul etmenin rahatlığıyla arkama döndüm ve hayatım boyunca gördüğüm en korkutucu insanla karşılaştım.

"nereye güzelim?"elindeki gazeteyle sakladığını sandığı içkisine bakmama gerek bile yoktu.dilinin dönüşü ve ağzından çıkan buhar sarhoş olduğunu,tehlikeli olduğunu ve uzak durmam gerektiğini haykırıyordu.gözlerim adamın yüzündeyken ellerimi kendimi korumak ister gibi kaldırdım ve bir adım geri gittim.ellerimin onu durdurmayacağının farkındaydım ama  bu bilinçle yaptığım bir hareket değildi.

"korkmana gerek yok."dedi bana doğru yaylanarak "gideceğin yere bırakmak istedim sadece"geriye doğru minik bir adım daha attım önümdeki elimi sallayarak

"ben iyim"dedim hızla "istemiyorum"sokak lambasında bile sarılığı bariz belli olan dişlerini ortaya sererek gülümsedi ve üzerime yürümeye başladı.

sanırım korkuyordum.

onu durduramayacağımı veya yanında geçip gidemeyeceğimi biliyordum ve tek çıkış yolum daha beş dakika öncesine kadar girmeye cesaret edemediğim o sokaktı.adamdan gözlerimi çekmeden geriye doğru yürümeye başladım ve  alkol kokan başka bir bedene çarpana kadar gayet soğukkanlıydım.anında kendimi ileriye atıp çarptığım bedene döndüm ve bağırmamak için elimi ağzıma bastırdım.

AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin