bölüm-3(olimpos)

15.8K 483 21
                                    


TANEM

10 gün,altı saat,32 dakika ve 50 saniye..51..52..53....siz kendim sayıyorum sandınız galiba ama  ben ilk bir haftadan sonra telefonumun kronometresini ayarlayıp saymayı bıraktım, tabi saat başı kaçtan gidiyor olduğuna bakmaya saymak demezsek.

Kuzeye mesaj atmamın ardından tam 10 gün geçmişti,ot gibi dolaştığım, elimden telefonumu düşürmediğim on gün.

Mesajı yazdıktan sonra ilk iki saat dakikaları saydım,ilk bir gün saatleri saydım ve bir haftada umutsuzca günleri saydım.Şimdi telefonum sayıyor ben günlük hayatıma dönmeye çalışıyordum.

Başarılımıydım?yani daha çok yıkılmadım ayaktayım modundaydım ama aklımın bir kenarında hep ışık  vardı,içinde bir denizin dalgalarını barındıran o parlak ışık..

Gündelik hayatım nihayet rayına oturmuştu.Yeni evimiz okuluma daha yakındı ve kendime ait bir odam bile vardı.

Vizeler henüz başlamadığı için gayet rahat takılıyorduk, hep beraber salona tıkışıp koltuklara yayılıp sabaha kadar film izliyor,sabah oluncada akşama kadar koyun koyuna uyuyorduk.Öğrenci evinin rahatlığı benim için bambaşkaydı.

Yine sabaha kadar film izleme ve uyuma geleneğimizden sonra daha yeni uyanmıştık ama teoride uyanmıştık şu an herkes bir köşede ruhunu uyandırma çabaları içine girmişti.Ayağımda buranın pazarından aldığım örme yünlü patiklerimlerimle ve üzerimdeki polar pijama takımım ruhum için hiç ikna edici değildi.Son bir kez daha telefondaki sayılara baktım ve kızlara döndüm.
Ela elinde çayı, üstünde depresyon hırkam dediği siyah uzun hırkasıyla boş boş laptop ına bakıyordu,o hırka üstünde paralanacak diye düşünüp mine ye döndüm.durumu hiç iç açıcı değildi.

Sanırım kendimize ve uyku düzenimize biraz da olsa çekidüzen vermeliydik.Üniversite hayatı uyumak ve film izlemekten ibaret olmamalıydı.Köle gibi ders çalımaya başlamadan önceki son zamanlarımızı biraz daha aktif olarak değerlendirebilmeliydik.

Telefonumu elime aldım ve dışarı çıkıp biraz da olsa kafa dağıtmak için en uygun mekanları incelemeye başladım.

Bakıyor olduğum mekanların önce konumuna daha sonra da yorumlarına bakarak en son bir tanesinde karar verebilmiştim.Rezervasyon yaptırana kadar kızların hiç birine durumu çaktırmadım çünkü çok net biliyordum ki hepsi üşenecekti. Onay kodu ile birlikte rezervasyonlarımız oluşunca bir ekran görüntüsü alıp whatsapp grubumuza attım ve kimseyle muhattap olmamak için banyoya geçtim.

Hiç bişeyden haberim yokmuş gibi telefonu sessize alıp sakince makyaj yapmaya başladım.Üzerimde az önce emrivaki yapmamış hiç birşeyden haberi yokmuş sukuneti vardı. Bunun argoda açıklaması 'mahalle yansa birileri saçını tarar' şeklinde yorumlanmaktaydı.

Yaklaşık yarım saat sonra elimde telefonumla çıktığımda ev arkadaşlarım kafamdan boynuz çıkmışcasına şaşkın bir ifade ile yüzüme bakıyorlardı. 

Yapabildiğim en masum surat ifadesiyle hepsine sırıttım

"arkadaşlar bu koku ne?"diye sordum. Şaşkınlıkla mutfağa dönüp koklamaya başladılar fakat hiç bir koku alamayınca bana döndüler.

"Hangi koku?" sinsice sırıtıp elanın depresyona hırkasına doğru eğildim ve çok kötü birşey görmüş gibi yüzümü ekşiterek geri çekildim. Aynı şeyi minenin saçlarını koklayarak yaptım ve sessizce ne yaptığımı anlamaya çalışan arkadaşlarıma gülümseyerek

"üzerinizdeki küf kokusundan bahsediyorum"dedim. Arkadaşlarım yüzlerinde bulunan şaşkın ifadelere hafif bir sinir ekleyerek beni salona doğru itmeye başladılar.Koltuğa hafifçe kendimi bıraktığımda sorgu odasında cinayet suçunu itiraf etmek üzere olan bir mahkum gibi hissediyordum.

AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin