sayın okuyucular,sevgili yazarınız bütünlemeye kaldı:(evet bende şaşkınım bu zekayla nasıl geçemedim o dersleri bilmiyorum ama yapacak bişey yok çalışmaya devam...multide biricik aşkım kuzey ve onun biricik aşkı tanem var... he bide şarkı buldum bu muhasebe bizi öldürüyor hocam diye:)şarkıyla birlikte okuyun emi:):)
TANEM
Sabah kalktığımda ilk işim telefona sarılmak ve sevgilimi aramak olmuştu.telefon uzunca bir süre çalınca açmayacak diye düşünürken birden açıldı ve neyin paniğini yaptığımı anlayamadığım için sessizce kuzeyin sesini dinledin.
"efendim?" diye sordu ama cevap vermek yerine sesini dinlemeye devam ettim.bir süre başka hiç bişey söylemedi ama sonra durumu fark ederek
"iyimisin?" diye sordu.sesindeki endişeyi duymak içime biraz olsun su serpmişti ama bu kadarla yetinemeyecek kadar endişeliydim.biraz daha durduktan sonra
"benden nefret mi ediyorsun?" diye sordum ve keskin bir şekilde nefes alışını duydum.bir süre ne cevap vereceğini düşündü ve sert bir sesle
"nerden çıktı bu" diye sordu.sesindeki keskinlik kalbime bıçak gibi saplanırken dünki bakışları gözümün önünden gitmiyordu.çatallı çıkan bir sesle
"dün sen bana öyle bakınca ben sandım ki..." devamını getirecek gücü o an için kendimde bulamamıştım.bir kaç saniye nefes alışlarını dinledim sonra
"kapının önündeyim insene" dedi.hemen "tamam" diyerek yataktan fırladım fakat içimde çok büyük bir sıkıntı vardı.kuzeyin sesi sıkıntılı çıkıyordu ve ben hiçte hoş olmayan bir ayrılık konuşması beklemeye başlamıştım bile.on dakika sonra aşağı indiğimde kapının önünde mat bordo bir juke duruyordu.şu an sevinçten kendimi yerlere atmam gerekiyordu ama şöför koltuğunda oturan kuzeyin yorgun ve uykusuz halinin görünce içimdeki endişenin büyümesinden başka bir şey hissedemedim.sonra da kaderine razı gelmiş küçük Emrah modunda manita koltuğuna geçip hiç sesimi çıkartmadan oturdum.kuzeye bakınca içimde bir şeyler hiç olmadığı kadar canımı yakıyordu o yüzden direk yola bakmaya başladım.kuzeyde biraz beni izledikten sonra arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.arabada motordan başka ses çıkmıyordu.benim konuşmaya gücüm yoktu,kuzeyin se derdi neydi bilmiyorum ve bu bilinmezlik beni daha fena sıkıyordu.bir süre sonra kuzeyin evine geldik ve arabayı bahçede bırakarak içeri girdik.sessiz bir yemin etmişiz gibi ne konuşuyorduk nede birbirimize dokunuyorduk.iki yabancı gibiydik şu an ve buna neyin sebep olduğunu anlamakta güçlük çekmeme rağmen Gökhan denen pislikten nefret ettim.belki hatalı olan bendim belki kuzey benden sıkılmıştı ama o an için içimdeki öfkeyi birine yöneltmem gerekiyordu ve bok sineği gibi her yerden çıkan Gökhan dan nefret etmek mantıklı gelmişti.eve ilk geldiğinde oturduğum koltuğa geçip oturdum yine ve başımı kucağımda birleştirdiğim ellerime indirerek beklemeye başladım.kuzey koltuğa oturmak yerine hemen önümdeki sehpaya oturarak birbirine kenetlediğim ellerime bakmaya başladı,ben sessizce ne yapacağını beklemeye başlamışken bir elini çenemin altına koyarak başımı yukarı kaldırdı ve gözlerini gözlerime kenetledi.ilk fark ettiğim şey gözlerinin altında hafifçe çıkmış olan şişlik oldu. Ya dünden beri uyumamıştı yada gece içmişti başka türlü insanın gözleri kan çanağına dönmezdi herhalde. gözlerimin içine baktıktan sonra yumuşak bir sesle "dün ağladın mı?" diye sordu cevabı hiç teklemeden verdim. "hayır".beklediği şey bu değilmiş gibi beni incelemeye başladı ve sonra ellerimi tutup birbirinden ayırıp kendi eline aldı.bir an bakışlarım ellerimize kayınca parmak boğumlarının soyulup kızardığını gördüm ve endişeli olduğumu saklayamadan "ne oldu parmaklarına" diye sordum.bakışlarını yüzümden çekip kendi parmaklarını incelemeye başladı sonra da acı bir gülümsemeyle
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)
Romance-devam et! diye bağırdım gözlerinin içine bakarak, bir an şaşırır gibi oldu ama hemen sonra gözleri öfkeyle kısıldı ve elini bacağıma atıp sıkmaya başladı..dudaklarını boynuma gömüp o hep çok sevdiğini söylediği köprücük kemiğimin üzerini sertçe ısı...