şu üsttekiler insan mı?biri beni tokatlayabilirmi?çok mu tatlılar?
cevap verin bana şuursuzluğun kıyısındayım!
keyifli okumalar=)
TANEM
Baktım mine yolun ortasında sinir krizi giçirecek hemen koştum yanına bileğinden çektiğim gibi yol boyunca yürütmeye başladım.tam olayın iç yüzünü anlatıp arkadaşımı olası sinir krizi veya kalp spazmından kurtarıyordum ki kuzeyin sesini duydum.
"bana bak köyü dolaşacaksan o gömleği üstüne giy"diye bağırdı öküz.arkama bile bakmadan yürümeye devam ettim bir yandan da gömleği üstüme geçirmeye çalışıyordum.bir saat sonra eve geri döndüğümüzde minede benim hissettiğim hüznü hissediyordu.biraz pişmanlık biraz acı...kapıdan içeri girdiğimizde bahçeye kurulmuş çok güzel bir kahvaltı sofrası bizi bekliyordu.ben hevesle dizlerimi kırıp sofraya otururken çise elinde taşıdığı minik reçel kavanozunu sofraya koyup mine ye döndü.
"sen Ahmet babamın kayısı mı oldun?" diye sordu tüm sevecenliğiyle.ben keyifle gülmeye başlarken mine ne diyeceğini şaşırmış bir vaziyette kıza bakıyordu ki arkasından Ahmet
"henüz değil fıstık" dedi.kız bunu duyunca rahatlamış gibiydi yinede emin olmak ister gibi
"Ahmet babam diyince kışıyomuşun?" diye sordu.güvensizlik sorunu olan çocukları kendime hep yakın bulmuşumdur ama ilginçtir ki benim kardeşim beş yaşında kendini katty pary ilan etmişti.mine benim taktiği kullanarak eğildi, boylarını eşitleyincede
"kızmam ama senin gibi muhteşem birine sahip olduğu için kıskanabilirim" dedi.bu cümle Ahmet in yüzünde sıcacık bir gülümsemeye sebep olurken kız anlamış gibi başını sallayarak
"şanşlı adam napaysın" diyerek hepimizi kahkahaya boğdu.
Kahvaltı sofrasından kalktıktan sonra imranı aradım ve trabzonda işleri olduğunu ancak akşam gelebilecekleri söyledi ela da Osman la birlikte önce maçkadaki turistik yerleri gezecekmiş sonra buraya gelecekmiş.ne ayak bunlar diye sorduğumda kuzeyin osmana izin verdiğini osmanın da sabah uğrayıp apar topar elayı götürdüğünü söyledi.bak bak sen Osman a bak hele!bahçe kapısının yanındaki sedirlere yayılmış sohpet ederken aklıma rizenin çayıyla meşhur olduğu geldi.sabah içtiğim çayda pek bir fark yoktu ama yinede dayanamadım ve
"aşkım hani buranın çayı çok lezzetli oluyodu?" diye sordum.kuzey bana kısa bir bakış attıktan sonra
"sabah içtiğimiz normal çaydı"dedi. asıl tadı merak ettiğim için
"kalk gülüm bir rize çayı koyda ağzımız tatlatsın" dedim.ben bunu kabadayı modunda söyleyince ahmetle mine kahkaha atmaya kuzey de yüzünü buruşturarak bana bakmaya başladı.bir süre inceledikten sonra
"kalk kız çay koy ne biçin laz gelinisin sen" dedi.bana dedi!gene gelin dedi!bu kelimenin getirdiği o güven duygusuyla kalkıp içeri girdim.hahvaltı hazırlarken mutfağı öğrendiğim için sorun olmadan içeri girip çay suyu koydum ama rize çayını bulmayı bir türlü beceremeyip odaları gezmeye başladım.birinci katta mutfak ve salon hariç bir tane kiler bir tanede yatak odası vardı.yatak odasının önüne gelip tam ayşeyi çağıracakken kapının aralık olduğunu ayşeninde namaz kıldığını gördüm.rahatsız etmemek için hemen kapıyı kapatacakken annesinin yanına oturup ellerini açarak dua eden çise yi gördüm.
"allahım sen banada may lidil ponininki gibi bi oda vey noluy alam beyki o şaman selestiya yanıma geliy benlede oynay"
My little pony i, bende kardeşimden dolayı biliyordum ama celestia nın kim olduğundan emin değildim ki hepsi birbirine benziyordu zaten.aklıma gelen fikirle gülümseyerek kapıyı kapatıp direk bahçeye çıktım ve kendimi kuzeyin üstüne attım.evet bildiğiniz adamın üstüne atlayıp yanaklarından öpmeye başladım.kuzey kıkırdayarak ben itelemeye çalışırken Ahmet
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)
Romance-devam et! diye bağırdım gözlerinin içine bakarak, bir an şaşırır gibi oldu ama hemen sonra gözleri öfkeyle kısıldı ve elini bacağıma atıp sıkmaya başladı..dudaklarını boynuma gömüp o hep çok sevdiğini söylediği köprücük kemiğimin üzerini sertçe ısı...