bölüm-50(nefesim)

5.2K 193 4
                                    


TANEM

Dışarıdaki güneşin parçalarının,penceredeki camda kırılarak içeriye süzülüp,toz taneciklerini aydınlatmasını izliyordum.tam bir haftadır aynı yatakta aynı manzaraya bakıyordum.çok fazla şey kaybolup gitmişti hayatımdan,geriye kalanları toplayıp ancak kırık bir kız çocuğu oluşturabilmiştim kendime.

Geceleri tek başıma uyuyamıyordum mesela,kabus görüyordum,yediklerimi sürekli çıkarıyordum ve en önemlisi gülemiyordum.

"ojelerini değiştirelim mi güzelim?"minenin sorusuyla bakışlarımı kucağımda birleştirdiğim ellerime çevirdim.kırmızı ojelerimin kenarları soyulmuştu ve ellerim hafif morarmıştı.

Çok fazla üşüyordum son zamanlarda.elanın babası sürekli sobayı yakıyordu ama benim hissettiğim soğuk ruhumda başladığı için hiçbir sıcak fayda etmiyordu.

"tamam"dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.mine ellerimden birini kendi dizinin üzerine koydu ve aseton döktüğü pamuğu yavaşça tırnağıma bastırmaya başladı.

Kırılmaya müsait bedenime fazla nazik davranıyor diye düşündüm ama bişey söyleyemedim.asetonun kokusu burnuma doldu ve midemdeki sıvının boğazımı yaka yaka ağzıma dolduğunu hissedip kendimi yataktan kaldırdım ve tuvalete koştum.

En zor olanda bu diye düşündüm.dakikalarca,nefessiz kalarak öğürüyordum ama ağzımdan yeşilimsi bir sıvı dışında bişey çıkmıyordu.nihayet midemin kasılmaları yavaşladığında çöktüğüm yerden kalktım ve sendeleyerek lavaboya ulaşıp ağzıma su doldurdum.

Yürürken duvarlara tutunuyordum artık,her an düşüp kalabilecekmiş gibi halsiz hissettiğim için.

Odaya geri döndüm ve aynı yere oturup yorganı üzerime çektim.

"üzgünüm"dedi mine pişmanlık kokan bir sesle "asetonun rahatsız edeceğini düşünemedim"olumsuz anlamda başımı sallayıp elimi yine dizine koydum,devam etmesini gösterir gibi.tereddütle baktıktan sonra devam etti parmaklarımı silmeye.

Asetonla alakası olmadığını biliyordum.o geceden sonra ne zaman burnuma bi koku gelse midem dönüyordu.ne zaman ağzıma lokma koysam o lokma ağzımda küçülmek yerine büyüyordu ve midemi bulandırıyordu.

Bazen içtiğim suyu bile çıkarıyordum.anlamsız bir titreme tüm vücudumu sarıp dişlerimi birbirine çarptırıyordu ve ağlamak dışında elimden hiçbir şey gelmiyordu.

"hangi renk istersin"diye sordu mine "elbisen siyah,parmaklarına da siyah sürelim mi?"başımı sallayarak onayladım yine.

Akşama elayı istemeye geleceklerdi.yalvarmalarım sonucu ela bizi toplayıp memleketine getirmişti,artvine.

Tam bir haftadır ela yla uyuyordum.kabus gördüğümde saçlarımı ela okuşuyordu,bazen kustuğumda saçlarımı topluyordu.

Sağ elimi bitirince bıraktı ve sol elimi avcunun içine aldı mine.parmaklarıma baktım ve beğendim.ruhu kapkaranlık olan birine çok güzel olmuştu siyah oje.

Kuzeyde gelicekti ela yı istemeye.bu konuyla ilgili osmanla ciddi bir kavgaya tutuşmuştu ela,en sonunda dayanamayıp benim için önemli olmadığını söyleyip olayı kapatmıştım.her kes tedirgindi şimdi.

O gece çıkan kurşun sesiyle kalbim yere düşen bir porselen misali paramparça oluvermişti.ruhum başı boş kalmıştı sanki.oturdum parçaları topladım ve ruhumuda içine hapsederek yeniden yapıştırdım.

Şimdi onun adını her duyduğumda ruhum tırnaklarıyla yaralı porseleni kazıyıp dışarı çıkmaya çalışıyordu.

Göz yaşlarım artık akmıyordu ve ben artık aynaya bakmıyordum.en son baktığımda gözlerimin altında siyah halkaların oluştuğunu ve yanaklarımın çöktüğünü görmüştüm.kendime olan saygım kaybolup gitmişti.lavabonun içinde dönerek bir girdap oluşturan suya karışıp akarlarda kaybolmuştu.

AŞKIN PİYASASI (düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin