35. bölüm

30 5 0
                                    

‌Aşk; binlerce kişiye bakıp, her birinde âşık olduğun kişiyi görmekti.
-Halid Erdal-

Aşk; Kelime değil bir Cümledir... Ve Kurmak içinse özneyle Yüklem değil.. İki Yürek Gerekir..

🍷🍷🍷

Kim daha temiz?

Üstü başı parlayan mı?

Yalan konuşmayıp yüreği ışıldayan mı?

Kim dost?

Yara bandı yapıştıran mı?

Yaralarını öğrenmeye çalışan mı?

Hangisi gerçek?

Ölüm mü?

Yaşam mı?

🍷🍷🍷

Mutfağa geçtiğimizde, bana "ne içerisin?" dedi. Kakaolu süt olmadığı için "kahve" dedim.
"Hangi kahveyi seversin?" diye sorduğunda, kaşlarımı çattım.
"Hangi kahveler var" dedim, biliyormuş gibi. Bir tane dolabın kapağını açtı ve "bunlar var" dedi. Yaklaşık 10-15 çeşit çay ve kahve çeşitleri vardı, ve her kavanozun altının isimleri yazıyordu. Böyle bir manzara kapağı açtığı gibi mutfağı saran hoş kahve kokusu beni farklı bir yerdeymişim gibi hissettirdi.
"Iıı... Şey... Sen hangisine geçersen bana da ondan" diyebildim. Bana gülümseyip, uzun boyu ile en tepedeki kavanoza aldı. 'Dibek' yazıyordu üzerinde...

🍷🍷🍷

Balkonda oturmuş, Haliç manzarasını izliyorduk. Deniz buradan çok güzel gözüküyor orada. İçimden 'ben bu evde sevdiğim adamla sonsuza kadar mutlu yaşarım' diye geçirdim. Bana mor ışıklarla süslenmiş, Galatayı gösterdi. Ama ben Galata kulesi'ne değil de, onun gözlerine bakıyordum. Siyah tişörtü ve siyah kot pantolonu ama çok yakışıyordu. Kıvırcık saçları yine alnına geliyordu ve yan taraftan ışık vurduğu için yüzünü gölgeliyordu. -Kıvırcık ve dağınık saçları- saçlarından dokunmayı çok ama çok istiyordum. Cebinden çıkardığı zipponla, dudakların arasındaki sigarayı yaktı. Bir elinde kahve kupası, diğer elinde sigarası vardı. Baş ve orta parmağı ile tutuyordu,  herkesten farklıydı o.
Anneme benziyordu, ama annem sigara içmezdi!

Biz insanlar sahip olduklarımızın değerini onları kaybettiğimizde anlarız. Bu, çok acımasızca bir yöntem olsa da ancak böyle anlıyordu çoğu kişi...

Annenizi veya babanızı tersler, onlara bağırırsınız. Onları kaybettiğinizde ise bir bir aklınıza gelir yaptıklarınız ve ömür boyu sizinle yaşar.

Tokanızı kaybetmeden önce umursamazsınız ama kaybettik ten sonra çok ihtiyacınız olur. Ben öyleydim ve bir tokaya bile bu kadar ihtiyaç duyarken, yalnız bir şekilde ayakta durmaya çalışıyordum.

🍷🍷🍷

-Halid Can-

Deniz kızı odamda uyuyordu. Uyurken ara sıra "anne! anne çok özledim seni" diye sayıklıyordu. Annesi ile az zaman da çok şey yaşamıştı, belliydi. Gözlerinden belliydi...
Çok güzel bakıyordu ama o güzel bakışın ardında, ıp ıssız ve karanlık bir labirentte kurtarılmayı bekleyen küçük bir kız çocuğu vardı. Biliyordum. Görüyor ve hissediyordum.
Bu... Sadece benim hissedip görebildiğim bir şeydi. Öyle hissediyordum ve hislerime güveniyordum.
Belki... Ben ona annesini getiremezdim, buna gücüm yetmezdi. Kimsenin gücü yetmezdi. Ama onu annesi gibi sevebilir, annesi gibi koruyabilirdim. Buna gücüm yeterdi. Biliyordum bu yolda ayağıma Çok taş değeceğini ama, biz aşardık.

Hem aşk: Bir gülün dikeni var demekten ziyade bir diken çiçek açmış diye sevinmekti.

Bizim biz olduğumuz yerde binlerce, milyonlarca engel var diye çekilip gitmektense, binlerce engellere rağmen yine biz, el ele yürüyoruz diye seviniyordum. Gerçi biz de, biz yoktu. 'Sen' vardı.
Onda yaşıyordum ben.
Onun vücudunda yaşıyordum.
Onun ruhumda yaşıyordum.
Onunla yaşıyordum.

İNTİHAR.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin