3. Bölüm

1.3K 105 13
                                    

3. bölüm

--Annesizlik nedir deseler?--

🍷🍷🍷

Yaklaşık bir saat sonra Aynur, Bilal Bey ile beraber balkondaki büyük salıncağın üzerinde otuyorlardı. İkisinin ağzından da tek bir kelime bile çıkmıyordu. Aynur çok sevdiği kocasına hâlâ hasta olduğundan bahsetmemişti.
Nasıl bahsedecekti ki? Ne diyecekti? Ne diyebilirdi? 'Bilal ben kanserim, kızımız sana emanet' mi diyecekti? Kübra'dan ayrı kalmak istemiyordu. Zamanı gelince söyleyecekti belki kocasına ama şu an çok erkendi. Kendisi bile hâlâ hastalığın şokunu atlatamamış iken canından daha fazla sevdiği kocasına nasıl anlatacaktı.
Sessiz sessiz gökyüzünü izliyordu tüm bunları düşünürken.

Bilal Bey'de tüm bu olanların arasında canını sıkan bir durum daha vardı. Yurt dışında iki hafta sonra turnuvası vardı. Bilal Bey eski boksördü ve iki hafta sonra
turnuva maçlarına katılmak için, yurtdışına çıkması gerekiyordu.
Zaten işinden dolayı sık sık uzak yerlere, şehir dışına, zaman zaman yurtdışına gidiyordu ama bu sefer aklı çok sevdiği, biricik hanımındaydı. Son günlerde rengi solmuştu sanki ve çok dalgındı.

Bu durum çok endişelendiriyordu Bilal Bey'i. Ne olduğunu sormuştu lakin bir cevap alamamıştı. Çok fazla üstüne gitmekte istemiyordu, zaten iki hafta sonra ayrı kalacaklardı. En azından şu an yan yanaydılar ve sessizce gökyüzünü izliyorlardı. Hava açıktı ve yıldızlar çok netti. Aynur hem hastalığı için endişeleniyordu hem de kocasının yurtdışına gideceği için... Ya gidince orda başına bir hal gelirse diye düşünmeden edemiyordu. Ya Bilal yurtdışına gidince Aynur'un hastalığı daha da artarsa! O zaman küçük Kübra'ya kim bakacaktı?

Gece boyu yıldızları izlerken uyuyakalan Aynur, sabah olduğunda yatak odasında kendi yatağında uyanmıştı. Yatakta tek di.
Sabah güneş yeni yeni aydınlatırken dünyayı, yatağından kalkmak için ayaklarını yataktan sallandırdı ve komidinin üstündeki not gözüne çarptı birden. Not kocası Bilal'dendi. Başkasından olamazdı zaten. Belli ki erkenden işi çıkmıştı yoksa çok sevdiği hanımını yalnız bırakmayı pek sevmezdi. Hem Melek gibi uyuyan eşini uyandırmaya kıyammış ve not bırakıp öyle gitmişti. Tabii çıkmadan önce saçlarını öpmeyi hiç unutur muydu.

Aynur, oturduğu yerden not'u alıp okumaya başladı. 
"Günaydın en sevdiğim,  benim birazcık işim çıktı, erken çıkmam gerekiyor. Siz kahvaltınızı yapın güzel kızımla birlikte. Akşam eve erken dönmeye çalışacağım, bir şey olursa mesaj atarsınız. Kızıma onu çok sevdiğimi söyle. Afiyet olsun şimdiden. Bilal..."

Notu okuduktan sonra kalkıp küçük Kübra ya baktı. Hâlâ mışıl mışıl uyuyordu dünyanın en tatlı çocuğu. Aynur duş almak için banyoya girdi. Girer girmez sağ tarafa bakıp aydan kendine baktı ve çok bitkin görünüyordu. Kendine acımış gibi oldu bir an. Küvete oturdu, bacaklarını göğüslerine doğru çekti ve suyu açtı.

Küvete su dolarken titriyordu. Üşüdüğü için ya da korktuğu için değildi bu titreme. Sebebini kendisi bile bilmiyordu. İstemsizce elinden olmadan titriyordu. Birden ağlamaya başladı. Kendini ağlamamak için tutmak istiyor ama olmuyordu, yapamıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Küvetten sular taşımaya başlamıştı ama umurunda değildi. Kendine gelmek istiyor ama gelemiyordu. Küvetin içinde dakikalarca sessiz sedasız ağladı. Karnına ağrılar girmişti.
Kanser karaciğerini sarmıştı. O an, hastaneye gittiğinde doktorun söyledikleri kulağında çınladı.

Doktor: "Üzülerek kanser olduğunuzu belirtmek isterim. Karaciğer kanserisiniz Aynur Hanım. Biliyorum, sizin için çok ağır bir durum bu lakin acilen size uyumlu karaciğeri bulup ameliyatın yapılması gerekiyor." Demişti.
Aksi takdirde ölebilirdi. Hâlâ onun şokundaydı. Başını küvetin kenarına yaslamış düşünüyordu. Çok sevdiği Kübra'sından ayrılmak istemiyordu. Ayrılık kötü bir şeydi. Âşık olduğu adamdan ki -kocası Bilal turnuva maçları için uzak bir yere giderken bile çok üzülüyor, gidince ertesi gün onu çok özlüyordu. Bu sonsuz bir ayrılık olabilirdi. Hem kızından hem çok sevdiği eşinden...

İNTİHAR.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin