39. Bölüm
Gelme diyecektim, geldin.
İyi ettin geldiğine.
Neredeyiz? Bir şehir yanıyor, dikkat et.
Tutuşabiliriz, işte ilk ateş gözlerine düştü, sonra dudaklarına, saçlarının arasına kıvılcımlar doldu ışıl ışıl.
Yanıyorsun, yanıyorum, yanıyoruz.
Aramakla yetinsek bunlar gelmeyecekti başımıza.
Yine de memnunum.
İyi ettin geldiğine.
Taş olup kalmaktansa, ağaç olup yanmak iyi.
Ellerini ver, ellerini. Öpüşmeye susadım.
Tırnak uçlarından öpmeye başlayacağım seni.
Titreme, yanıyorsun.🍷🍷🍷
Sen de çakırkeyifsin sen de aşktan sarhoşsun
Mahzeninde yıllanmış aşka kanıp da gittin
Kaçırdın gözlerimden gözlerini, bir hoşsun!
Mazide kalmış gibi beni anıp da gittin
Sizli bizli miyiz biz yoksa senli benli mi
Aşka ulaşan her yol böylesi dikenli mi
Dindirilmeyecek bir öfkeymiş, o denli mi
Gönlümü alev almış kora banıp da gittin
Çok mu ilgi istedim, farkım neydi tazından
Üç komut daha fazla anlardım en azından
Hepsi birer emirdi ne çıkarsa ağzından
Beni aşığın değil kölen sanıp da gittin
Vardır elbet kötüsü, lakin iyi yanlarım
Sevenin sevdiğini sezdirmeden anlarım
Ah! O deli çağlarım, ah gençlik zamanlarım
Sen de küle dönmüştün sen de yanıp da gittin.🍷🍷🍷
Genç adam mektupta ki papatyayı aldı ve mektubunu arka tarafına şunları yazdı: "Aşk girdiği kalbin şeklini alırdı her zaman bunu seninle öğrendim. Doyurucuydu ve sıcaktı. Seni diğerlerinden farklı kılan ve beni savunmasız bir kuş misali ölümlerden ölüme salan. Ama güneş gidip de gece inince tarifsiz bir sızı işledi sol yanıma birden yok olup giden gülüşün dikenli bir ip dayadı boğazıma seni sustum, karanlık gecede, kör pusuda. Ve ne yazık bunca yaşanmışlık ardında gördüğüm aşk dediğim şey ellerinle boğazıma geçirdiğin bir kör düğüm." O akşam tekrar Sultan'la, Eyüp Sultan sahilinde ki bizim, sadece Umut, Taner, Sultan ve benim bildiğim, gizli mekânımız da buluştuk. Havadan sudan konuşurken konu yine denizkızına geldi. Denize bakıp dalıp gittiğim için galiba. O an Sultan bana öyle bir şey dedi ki, bin yıl düşünsem bu kadar güzel tarif edemezdim deniz kızının yüzünü. Minik Sultan bir cümlede benim yerime tarif edivermişti. "Biraz evvel ağlamış kadınların yüzü..." Yüzlerimizi oluşturan organlar hepimiz de aynıdır. Hepsi aynı yerde durur hep. Gözler, dudaklar, burun, kulaklar, çene. Ama ilahi dokunuştan mı ne, aynı şeyler, aynı yerde bambaşka şekillere girerler. O yüzden de aslında kimse kimseye benzemez. Özellikle kadınlar. İkiz olsalar bile. Bazı kadınların yüzü, ağız bir hikayenin yaşandığı sokaklar gibidir. Bir metin kaçan hikayesinin sokakları gibi darmadağın, acıtıcı, insanı nefessiz bırakan. Kalbi ile bakmayı bilen herkes, o sokakların her bir tarafına sinmiş keskin kokulu hüzünleri fark eder. Ah be minik Sultan. Benim gözümle, benim beynimle, benim kalbimle mi görürdün ki? Bazı kadınların yüzü, birazdan buralara yağmur yağacak yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, bir kez olsun gerçekten gidenler, dönmek isteseler de dönemezler yüzüdür. Bazı kadınların yüzü, ben gitmek istesem de beni bırakma yüzüdür...Ah be Minik Sultan. Yine Eyüp Sultan sahilindeki gizli mekanımızda bir denk gelsek de iki bardak çay içip senin yüzünü anlatsa bana. Çünkü ben senin yüzüne her baktığımda dilim lâl, sesim içime kaçık, kelimelerin manasız ve aptal. Yüzün... Ne güzel... Ne güzeldin. Orada, ilk oturduğumuz yerde, bana baktığın pek çok zaman beni yerdeki parkelere bakarken yakalıyordun ya hani. Ben o anların hiçbirinde parkelere bakmıyordum da öyle zannet istiyordum. Parke değildi mevzu, mevzu sana mevzunun parke olduğunu zannettirmekti. Bunu gerektiriyordu çünkü takıntılı bir ruh hastası olmak! Biraz evvel ağlamış kadın yüzünde ittifak etmiştik Minik Sultanla beraber. Bir yüz ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi çünkü. Ne zamana kadar? Yüz yüze gelene kadar. Sonrası komple mahcubiyet! Bozulur muyum ben sana? Hayatta bozulmam ben sana. Ama daha çok bakarım parkelere. Aslında bakmam da bakıyormuş gibi yaparım, sen de bozulma... Yoksa nasıl kurulur den gelir? Her şeyden hevesimi aldım dediğim zamanlarımda hiç bilmediğim heveslere meylettim hattı zatında. Ayıplama da beni, mümkünse anla, mümkün değilse salla! Soğudu gibi oldu havalar. Dikkat et kendine! Artistlik yapma, yürürken önünü kapa. Ve korkup gidersen bir gün. Sakın üzülme. Üzülme çünkü; "terk edilmek huydur benim aşkımda"
🍷🍷🍷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİHAR.
ЧиклитProvası Yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, Nede yaşadıklarını silebilmek...