32. bölüm
Belki ben sana sevmeyi öğretemem. Bu mevsim ki, yollarda zakkumların açtığı, çok yakınlarda sabahlardan bir sabah. Ama sen de bana unutmayı öğretemezsin. Seni gerçekten insanca kucaklasam sımsıkı ve yüreğimi avuçlarına koysam ne dersin? Belki ben sana kavuşmayı öğretemem. Ama sen de bana ayrılığı öğretemezsin.
🍷🍷🍷
Yengem bana telaşla seslenince uyandım sıçrayarak. "Kalk, kalk! Hadi içeride misafirler var" derken, perdeleri ve pencereleri açıyordu. "uff" dedim, uykusuz sesimle. Çok mutsuzdum. "Niye geliyorlar ya bize? Bıktım şu her gün gelen misafirlerden" dediğim de Hanife yengemin bana tip tip baktığını gördüm ve bana "hiç öyle denir mi kız! Misafir berekettir" dediğinde, yastığımı yüzüme bastırıp "bana ne ya" dedim. Bu halime gülerek "hadi hadi oyalanma belki seni görmeye geliyorlardır" dedi, imalı şekilde. Omuz silkip sinirle bakarken gülerek çıktı odadan. Cidden bu dünyadan bana rahat yüz yoktu. Kısa, beyaz, gezegen desenli çoraplarımı giyerken bile gelen misafirlere kızıyordum kendi kendime. Rastgele bir şeyler giydikten ve saçımı da topuz yaptıktan sonra çıktım odadan. Misafirlerin yanına girdiğimde gülümseyerek "hoş geldiniz" dedim. Onlar da yaptıkları dedikoduyu kesmişlerdi zaten ben odaya girince. Ve "Hoş bulduk güzel kızım. Sen Kübra olmalısın değil mi? Ay ay ne kadar da büyümüşsün sen. Kocaman olmuşsun" dediklerinde yapmacık da olsa gülümseyerek, "teşekkür ederim. Evet, ben Kübra'yım" dedim. Misafir teyzelerden biri "ah kızım" dedi, duygu dolu bir sesle. Ve devam etti. "Annene çok benziyorsun" dediğinde, boğazıma yumurta oturdu. "O da senin gibi çok güzel bir kızdı gençken, zaten o hiç yaşlanmadı ki. Biliyor musun kızım, az önce odaya girdiğinde Aynur kızım geldi zannettim bir an. Eğer onun kızı olduğunu bilmeseydim Aynur'un geldiğine inanacaktım. Aynı annen gibisin, ona çok benziyorsun. O da senin gibi kalbi ve yüzü güzel biriydi" dediğinde, sessizlik ve kasvet çökmüştü odaya. Gözlerim dolmuştu. Hayır! Ben kimsenin yanında ağlamazdım. Ben güçlü biriymiş gibi davranmak zorundaydım. Hem ağlarsam annem de üzülürdü. Bana öyle derdi hep küçükken "sen üzülünce ben de üzülüyorum kuzum. Sen hiç üzülme tamam mı kuzum. Ben hep yanında olacağım, uzakta olsam bile." Kuzum diye severdi beni. Ah, canım annem! Evin direği baba derlerdi. Değilmiş. Annem gidince ev başıma çöktü. Kolum kanadım kırıldı. Bu dünyada kimsesiz kaldım. O bana öğretmişti uzaktayken bile yanımda olmayı. Belki de bu yüzden Halid Can'ı hep yanımda hissediyordum. Çünkü o da beni aynı annem gibi seviyor ve koruyordu. Şu an ona çok ihtiyacım vardı. Annemi çok özledim ve uzun zamandır rüyamda görmediğim için gözlerim salıverdi hapsettiği damlacıkları. Hemen arkama dönüp hızlı çıktım odadan. Çıkarken iki elimde burnundaydı, alışkanlık galiba. Odadan çıkarken, "kızım gel! Seni üzmek istemedik. Biz sadece" dediğinde çıkıp kapıyı kapattım ve odama girdim hızlıca. Kapıyı kilitlediğim gibi dizlerimin bağı çözüldü. Sırtımı kapıya yaslayıp, olduğum yere oturdum. Dizlerimi çekip ellerimle dizlerime sarıldıktan sonra, başımı dizime koyup ağlamaya başladım hıçkıra hıçkıra. Hanife yengem kapıya vurup "aç kapıyı Kübra!" dediğini hatırlıyorum sadece.
🍷🍷🍷
(10 sene önce )
Oyun oynuyorken en sevdiğim oyuncağımı kırmıştım yanlışlıkla. 'Selocan'ımı. 'Selocan' benim en sevdiğim oyuncaktı. Ağlayarak odama girdim ve kapının arkasına yaslandım. Bacaklarımı karnıma çekmiş ağlıyordum. Annemin sesini duydum "kuzum iyi misin, ne oldu?" Sol kolumla burnunu sildikten sonra ağlayarak, "Selocanım kırıldı" dedim. "Aç kapıyı beraber bakalım, belki tamir ettiririz canım kızım" dediğinde, bu fikir neden hiç aklıma gelmemişti diye geçirmiştim aklımdan. Ayağa kalkıp kapıyı açınca kocaman gözlerimle bana şefkatle bakan anneme baktım ve "gerçekten tamir ettirebilir miyiz?" dedim. Bana gülümsedi. Ah canım annem ya. O çok güzel gülüyordu, çok güzel bakıyordu. O bana bakınca, ben kendimi güzel ve özel hissediyordum. Yine bana gülümsüyordu. O bana öyle bakınca ben Selocan'ın kırıldığını bile unutmuştum. Eğilip sarıldı bana "gerçekten" dedi ve öptü beni. Annem çok güzel kokuyordu. Benim annem çok özel kokuyordu. O anne kokuyordu. Saçımı okşayıp, tombul yanaklarımdan öptü ve kocaman olan gözlerime bakıp "kuzum benim ya" dedi ve bir kez daha sarılmıştı. Sonra elimden tutup dondurma almaya gitmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİHAR.
ChickLitProvası Yok hayatın. Ne yeniden yaşamak mümkün, Nede yaşadıklarını silebilmek...