Kokusunda Kaybolduğum.
-
Furkanın evinin yolunu tutmuştuk. Neden gidiyordum ki Furkan'a ? O istedi diye mi, yoksa sen istedin diye mi?
Şehrin en işlek caddesindeydi Furkanın evi. Küçük ve şirindi. Eve girdiğimde "Hoşgeldin tatlı kız" deyip öpmüştü beni. Tam bir samimiyetsizlik. Ben oturma odasına doğru ilerlerken, sen Furkanla mutfağa geçmiştin. Bulaşık var diye yakınıyordun. Haliyle ben yıkayacak değildim. Yerimden kıpırdamadım, sofrayı kurmanızı bekledim. E bu kadarını haketmiştim. Masada ki yiyecekleri görünce Furkan mı yaptı bunları diye şaşırdım öncesinde, sonrasında anladım ki Ayfen Furkana poşetle bunları getirmişti. Tedirgin oldum, biliyordum Ayfen beni Rana dan sebep sevmiyordu, yemeklerin içine bir şey katmışta olabilirdi. Bu bahaneydi aslında, en yakın arkadaşının eski sevgilisinin, yeni sevgilisine yemek yapmak nasıl bir işti? Bunun altında bir şey olmalıydı.
Yemek istemediğim halde zorla lokmaları ağzıma sokuşturdun. Ekmekleri önüme dizip "Bitecekler" diye emrettin. Elbetteki bitmediler o kadar ekmeği yiyemezdim.
Furkan sofrayı kaldırırken bende koltuğa geçtim, hemen yanıma sokulmuştun, dizlerime doğru uzandın. Sıktığın parfümün kokusunu tamamen burnumda hissediyordum artık.
"Kokunu içime çekerek sarılmak istiyorum sana, bir daha hiç bırakmamak üzere kocaman sarılmak."
Yüzünü bana doğru döndürdün, gördüğüm yumuşak bakışlı, bir okadar çaresiz yuvarlak gözler ve dudaklarından dökülen "özür dilerim" cümlesi beni ele geçiriyordu. Elimi tutup yüzüne koydun. Sakalların ne yaparsan yap çıkmıyordu, olsun böylede güzeldi. Ellerim her yüzüne gittiğinde yüzünü keşfetmekten alıkoyamıyordu kendini. Yine aynısı oldu. Her dokunduğumda çizgilerin değişti gülümser bir hal aldılar. Birbirimize gülümsüyorduk.
Furkan elinde telefonla geldi. "Kızlar geliyor" dedi. Kızlar? Tabiki de Ayfen di. Beklenmedik değildi. Ben buradaydım, seninle ne olduğumuzu merak ettiğinden geliyordu.
Doğruldun yanıma yaklaştın "Gidebiliriz" dedin. Başımı hayır dercesine salladım, gitmeyecektim, çekindiğimi belli etmeyecektim. "Gitmek istediğinde söyle, Rana merak ettiği için geliyor, Ayfen ortak arkadaşımız biliyorsun." dedin. Katlanılamayacak kadar sıkıntılı bir durumdu bu. Elimi tuttun beklenmedik ani küçük bir öpücük kondurdun dudağıma, gözlerin korkma diyordu.
Korkmuyorumki.
Ayfen yanında arkadaşı Merve ile gelmişti. Hemen yanıma gelip öpmüştü beni. Garip çok garipti. Furkan ile aralarında çözemediğim farklı bir samimiyet vardı. El şakaları laflarla sözlerle yapılan ağır şakalar. Bunlar benim hoşlandığım şeyler değildi , sende bunları çok iyi biliyordun. Furkan arada yanıma gelip saçma hareketlerini yapıyor, çorabımdan tutuyor, kolumu kaldırıyordu, en alışıldık cümlesiyse "Hııı sana ne be salak" tı. Sensin salak diyesim gelmiyor değildi içimden. Sert bir gülücük yolluyordum anlıyordu uğraşmayı kesiyordu benimle.
Ayfen hepimize kahve yapmıştı, gerçekten tedirgin oluyordum, içsem içmesem arasında kaldım kahveyi, sıcak olması içememe bahanem olmuştu, ama ılıyana kadar. Gerçekten boş muhabbetleri vardı ve sende katılıyordun onlara, sana attığım her bakışı anlar gibi yanıma geliyordun sonra.
Sıkılmıştım, Rana ya bu kadar malzeme yeterdi, kalkalım artık dedim. "Tamam" dedin. Furkana biz gidiyoruz işareti yapıp, ceketimi giymeme yardım ettin. İnce bir hareketti "Teşekkür ederim" dedim sessizce. Merveye yaklaşıp "Tanıştığıma memnun oldum" deyip gülümsedim. Sessiz ve bu arkadaş ortamına uymayan bir kızdı gerçekten. Ayfenle Furkan kapıya kadar geldiler bizimle , "Yine bekliyorum seni kız" dedi Furkan. Ayakkabılarımı giydim ve Ayfeni öpmek için yaklaştım "Yemekler için teşekkür ederiz çok zahmet olmuş ne gereği vardı" dedim. "Olur mu ya afiyet olsun" dedi kocaman gülümseyerek. Bende kocaman samimiyetsizlik akan gülümsememi yerleştirdim suratıma.
Saat 12 yi bulmuştu şehrin soğuk sessiz caddesinde ikimiz başbaşa yürüyorduk artık. Tek kelime etmiyorduk ikimizde. Bu akşam bana çok rahatsızlık vermişti. Rana ya yakın herkes çevremde, çevrendeyken bu nasıl böyle yürüyecekti bilmiyordum. "Özür dilerim, rahatsız olduğunun farkındayım, sırf o istedi diye geldi Ayfen, seninle beni merak ediyor, ama bana söyle rahatsız oluyorum de seni sokmam onların arasına, Ayfen benim için bir şey ifade etmiyor."
O zaman görüşmeyeceksin.
"Yaseminden de huzursuz olduğunu biliyorum ama ona bir şey diyemem, o ayrı o çok ayrı, o can parçası kız kardeş" dedin. O an da bütün yüzüm beş karış asıldı bunu tahmin edebiliyordum. Can parçası ne demek. Rahatsız oldum, senden uzakta yürümeye başladım. Elimi tutup kendine çektin, "Ne oldu ya" dedin "Yok bir şey" diyerek çıkıştım. Aslında çok şey vardı. Konu sadece Yasemin değildi. Yasemin hariç her kız arkadaşına can parçası gibi davranıyordun. Hepsi mi kız kardeşti.
"Ne olursun değiş Barın, ne olursun."
El ele yürüyorduk. Sımsıkı tutmak istediğim ele bir türlü kendimi bağlayamıyordum. "Sana hala kızgınım Barın, elini tutmam seni affettim anlamına gelmiyor", lakin içten içe affediyordum seni duygularıma engel olmak çok zordu sevgim kızgınlığımın üstüne çıkmıştı çoktan.
Evimin önüne gelmiştik, biran önce eve girmek ve uyumak arzusu ile doluydum. Yanağıma uzandın uzun bir öpücük bıraktın bense burnuma dolan kokunla çoktan kendimden geçmiştim.
Eve doğru çıkarken, hala üzerimde hissediyordum kokunu. Keşke kokunu hissettiğim gibi, sende güven de hissedebilseydim Barın.
Beni şaşırtacağın günlerde gelecek sevdiğim, sadece biraz zaman.
-
Merhaba arkadaşlar, lütfen okuduktan sonra yorum, beğeni, görüşlerinizi, eleştirilerinizide yazarsanız severim. Okuduktan sonra yıldıza basmayı unutmayın ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...