Ben böyle seviyorum işte:
Zarafetini, gaddarlığını, inceliğini, kabalığını; olduğun şairi, olmadığın erkeği seviyorum.
Bir zamanlar çocuk olduğun ve bir gün ceset olacağın için seni seviyorum. Hem gövdeni, hem aklını seviyorum. Yalnızca boynunun düzgün çizgilerini değil, koltuk altının terini de seviyorum. Kanımı uyuşturan gücünü de, çocuk gibi elinden tutma hissi uyandıran güçsüzlüğünü de seviyorum...Héloise'den Pierrie Abélard'a
-
Yeni yılın ilk haftası ve kalan bütlerimle harika günler geçiriyordum. Evet harikaydı. Günlerimin çoğunu Cerenin yanına gidip onunla birşeyler paylaşarak geçirmek beni mutlu ediyordu. Bu aralar sende kendi halindeydin. Seni kendi haline bırakmaksa beni huzursuz hissettiriyordu.
Yanına gelip seni toplamam gerekti artık. Ben bunları düşünürken sende beni düşünmüş çoktan bizim için bir plan yapmıştın. Şehrin dışında sahil kenarındaki küçük bir otelde bize yer ayırtmıştın. Şaşırtıcı ve aniydi. 2 günlük küçük bir kaçamak olacaktı bizim için. Uzun zamandır sadece ikimiz vakit geçirememiştik.Küçük valizime 2 gün beni idare edecek eşyaları koyduktan sonra seni beklemek için apartman girişine indim. Heyecanlıydım, yürüyerek gelmeni, otobüsle gideceğimizi sanıyordum ama araba kiralamıştın. Küçük şirin birşeydi. Rahat edelim, rahatça gezebilelim diye düşünmüştün. "Benim canım sevgilim."
Hemen ön koltuğa yanına oturdum. Bu beni değişik hissettirmişti. Tam bir çift gibi hissetmiştim ikimizi. Sanki yeni evlenmişiz balayı için yola çıkıyormuş gibi. Sana baktım acaba şu durum için sen ne düşünüyordun çok merak ediyordum.
"Hazır mısın gitmeye birtanem?" deyip gülümsedin. Hazırdım, seninle herşeye hazırdım, gözlerin parlasın, 32 diş gülümse yeterki.
Sağ elimi viteste olan eline, sol elimi ise yanağına koyup;
"Sen benim yanımda ol, ölüme gidiyorum desen bile hazırım ben sevgilim" dedim bu cümleler nasıl dökülmüştü dudaklarımdan bilmiyordum. Ölüm...ölüme bile gidermiydim gerçekten seninle?
"İşte şuan saçmaladın Umayım. Seni ölüme sürüklemek aptallık olur, sen yaşarsan ben zaten yaşarım, sen ölürsen benden gidersen öldüm demektir" gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Ben seni kaybedemezdim Barın...Şairane ruhumuzdan sıyrılıp sonunda yola çıkmıştık. Hava kış ayına göre oldukça güzeldi. Buda bizim şansımız olsa gerekti. Deniz havasını solumak, 2 günü seninle başbaşa sakince geçirmek için can atıyordum. Flash belleğinide yanında getirmiştin, benim sevdiğim tarzdaki müzikleri atmıştın içine, sırf ben yolculukta sıkılmayayım diye. Düşünceli oluşun beni mutlu ediyordu. Hep böyle kal.
Yarım saatlik yol boyunca her şarkıya eşlik ederek, video fotoğraf çekerek deli gibi eğlenmiştik.
Sonunda küçük sahil kenarındaki otele gelmiştik. Otelin park yerine arabayı parkettikten sonra, ben tam inmeye yeltenirken kolumdan tuttup,
"Az bekle bakalım" dedin. Neden der gibi başımı oynattım. Arabanın arka koltuğuna yöneldin ve papatya buketini kucağıma koydun. Kalakalmıştım, tüm yol boyunca arka koltuğa bakmamıştım. Papatyalarsa çok güzellerdi. Romantiklik sınırını aşmıştın artık Barın. Dayanamadım ağlamaya başladım. Ne oluyordu bana, aşırı duygusallaşmıştım, kollarınla beni sarıp saçlarımı öptün
"Sevgilim birtanem duygusalım, sen ağlayasın diye vermedim onları mutlu ol diye verdim hadi hadi toparlan çok güzel biryerdeyiz ve seninle bunun tadını çıkarmak için sabırsızlanıyorum"
Koca adam ben seni çok seviyorum çok.Resepsiyona doğru el ele yürüdük. Çok şık bir otel di. Girişte pudra rengi bekleme koltukları, koltukların önünde içi raf şeklinde olan bir masa ve masanın içindeki raflarda dergiler ve gazeteler vardı.
Anahtarları aldıktan sonra 2. Kattaki deniz manzaralı odamıza çıktık. Sade güzel bir odaydı. Çift kişilik bir yatak, üzerinde dantel işlemeli pudra krem karışımı bir nevresim. Duvarda büyük bir televizyon, küçük bir buz dolabı ve güzelce döşenmiş bir banyo.
Hemen yatağa attın kendini, bense tamamen yanımızda olan denize doğru bakıyordum. Ne kadar derin ve sessizdi...
"Dünyadan Umaya, yanıma gelmeyi düşünüyor musun ? Şu yatağın rahatlığına bir bakar mısın lütfen hadi" gülümsedim başımı alaycı şekilde salladım, yavaşça yanına uzandım. Yatak gerçekten rahattı, ama seni yatak olarak kullanıp öpücüklere boğmaksa çok daha rahattı.Uyandığımda hava çoktan kararmıştı ve gözlerinse beni izliyordu. Birbirimize bakalalmıştık. Çok derindi bakışların, öyle çok düşünce geçiyordu ki içinden anlamakta güçlük çekiyordum
"Ne düşünüyorsun" dedim fısıldayarak,
"Hangi yıldızlardan düşüp birbirimizi bulduk ki biz...(Friedrich Nietzsche'den Lou Salome'e)" dedin. Barın bu sen miydin gerçekten? Beni izleyen, bana tatlı cümleler fısıldayan güzel adam. Birşey diyemedim, yıldızlar, biz, aşk ve gözlerin vardı sadece..."Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni." Cemal Süreya'dan eşi Zuhal'e....
Karnımın gurultusu bu romantik anı bozmaya yetmişti. İkimiz birden gülmeye başladık. Utanmıştım. Boynuma öpücüklerini dizdin ve ellerimden tutarak kaldırdın yataktan. Vakitsiz uyumak serseme döndürmüştü beni. Akan makyajımı ve dağılan saçlarımı düzelttim. Karnımın gurultusu aç olduğumun habercisiydi ve yemek zamanıydı.
Restorana indik, bu otelin herşeyi şıktı. Hafif mavi bir ışık doldurmuştu ortamı, güzel bir müzikte buna eşlik ediyordu ve ben gerçekten kendimi balayında gibi hissediyordum.Yemeğimizi yerken, bir tanede şarap açtırdın, buram buram aşk kokuyordu artık heryer. Ben yemek yerken şarabımı yudumlarken benden gözlerini çekmiyordun, kızardım, yandım alev aldım. Aşka gelmiştin sen aşktın.
Odamıza çıkarken resepsiyondaki kitaplardan birtanesi gözüme takılmıştı. Alabilir miyim soruma olumlu cevap gelince sanki bir hediyeymiş gibi aldım elime kitabı. "34 benzersiz aşk mektubu"
Bu gece aşka doymamaya hazırdım, o içimdeydi ve asla gidemezdi izin veremezdim.Üstümüzü değiştirdikten sonra yatağa oturup televizyonu açtın, bense kitabı incelemek için can atıyordum. Yanına sokuldum sana doğru yaslandım. Kitabımı açtım. Aslında bu mektupları okumak birer suç hissi yaratıyordu bende ama nasıl aşıktılar merak etmeden duramıyordum.
Sende merak etmiş olacaksın ki televizyonu kapatmış benim sanada okumamı bekliyordun.-Beethoven'ın Mektuplarında Seslendiği Ancak Asla Adını Yazmadığı Yasak Aşkına; ...Ruhlar ülkesinde sana sarılı ruhumu yollayabilirim. Evet maalesef böyle olmalı; sana olan sadakatımı bildiğin için daha çok içereceksin. Başka kimse kalbime sahip olamaz; asla asla....
Beni sevmeye devam et; asla aşkının en sadık kalbini yanlış değerlendirme.
hep senin
hep benim
hep bizim...Bu satıları okuduktan sonra sana dönüp "Ve bu aşk hep sana ait, hep bana ait, hep bize ait sevgilim" dedim. Dudaklarınsa aşkın yolunu çoktan bulmuştu. Bizimdi.
-
Aşk dolu bir gecenin ardından, gün ışığı, yanımda ki sen, kokun ve nefesinle uyanmak bir cennetti benim için. Öpücüklere boğarak seni uyandırdım ve sen girmeden koşarak duşa girdim. Suyu açtım ısınmasını beklerken, aynada kendimi inceledim. Daha güzeldim, mutlu olduğum her an güzelleştiğimi iyileştiğimi hissediyordum.
Ilık suyun altına kendimi bıraktığımdaysa bedenimdeki her üzüntünün artık beni terkettiğini hissediyordum.Bornozum üstümde, hala yatakta yatıp beni izleyen sana artık kalk tavrımı takındım "Ohooo sen daha hazırlancaksın ben biraz daha uyurum o arada hayatım" dedin. İşte şimdi kızmıştım. Saçlarımı kurutup çabucak makyajımı yapıp üstümü giyinerek uyumana izin vermedim. Zorla kalkmıştın ve ben kazanmıştım.
Kahvaltıdan sonra biraz sahilde yürümek fena olmazdı diye düşündüm. Güneş bizi ısıtıyordu. Ellerin ellerimde denizin sakinliğini bize katarak tadını çıkarmak istiyordum. Dalgaların sesine yaklaşırken arkamdan bana doğru sarıldın başını omzuma dayadın. Nefesin boynuma doğru vuruyordu. Parmağınla ise denizin görünmeyen o uçsuz bıcaksız noktasını gösterdin
"İşte sevgilim tam orası"
"Tam orası ne hayatım, Rusya mı?" diye dalga geçtim. Gülmeme engel olamıyordum
"Komik mi yani şimdi birtanem" komikti yani ....
"Tamam aşkım özür dilerim ne orası bakalım sevgilim ?"
"Orası sen ve ben Umay?"
"Nasıl yani?"
"Sevgimiz aşkımız ve ilişkimiz gibi, sonsuz sınırı olmayan, bitmeyen, bitmeyecek olan. İşte öyle sonsuz sana duygularım" bana sarılı olan ellerini hiç bozmadan sana döndüm. Etrafımızda olanıda olmayanıda umursamıyordum artık tek isteğim sendin, öptüm bir kum tanesi kadar narin, su kadar şeffaf, deniz kadar derin, gökyüzü kadar sınırsız. Öptüm dudaklarından, sevdam kadar.. Aşkım kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...