Kalbine dokunduğumda, kokunu hissettiğimde yaşadığımı anlıyorum. İyi ki seviyorum.
-
Seni her gün seviyorum, seni her gün hissediyorum, seni her gün düşünüyorum, sana her gün daha da aşık oluyorum...
Aşkımı bir güne sığdıramıyorum, her ana sığmalı, her gün, her yıl, daha da artmalı.
Sevgililer günü diyorum, sen her gün benim sevgilim iken, tüm sevgimizi bir güne sığdırıp, hediyeler ile birbirimizi mutlu etmek gerçek aşkımıza ihanet olmaz mı? Sen olmaz diyorsun ben ise bu günü seninle insanlardan uzakta baş başa geçirmek istiyorum. Kokuna bulanıp deli gibi sarhoş olmak istiyorum.
Yine yeniden seninle aynı şehre uyanmak fazlasıyla huzur, mutluluk veriyor bana. İnsan uzak kaldığı her yeri özleyebiliyor. Havasını, suyunu hatta rengini bile. Her şehrin karakteristik bir yapısı yok mu sence de sevgilim? Binaları, renkleri sanki hepsi insanların iç dünyasını yansıtıyor gibi. Bence bizim iç dünyamız seninle "Mavi" senin gökyüzü gözlerinin mavisinden yani huzur, bir yandan ise derinlik, boğulmamak için çaba sarfedilen derinlikten. Aslında fazlasıyla karmaşık.
Bugün üzerimdeki enerji beni şaşırtacak türden, mutlu ve pozitif hissederek uyandım bugün sevgililer gününden midir bilemem ama günler sonra seninle baş başa kalabilmenin heyecanı diyorum ben buna.
Buse de sevgilisine aldığı hediyeyi özenle paketine yerleştirmekle uğraşıyor, biryandan da sevgilisinin ona ne aldığını ise düşünmeden edemiyordu. Ben senin bana ne aldığını düşünmüyorum mesela, kendini hediye paketi yapıp sunsan bana yinede mutlu olurum ben ama yinede benden küçük, her an kullanabileceğin şeylerin sende durmasını da istiyorum. Mesela içtiğin sigaraları koyabileceğin bir sigara tabakası, üzerinde ismin yazılı bir çakmak. Evet evet tamda bunları aldım sana ve kırmızı küçük bir kutunun içerisine koydum sevgilim.
2 gün önceydi Furkan ile evdeydiniz gel diye tutturmuştun ama benim sana bir şeyler almam gerekiyordu, anlamamakta ısrar ediyordun "Bir şey mi var, hemen geleyim hasta mısın" sorularına geçiyordun. Sonunda ikna edebilmiştim seni kızlarla dolaşacağız birazcık deyip sorularından kurtulmuştum. Tüm çarşıyı dolaşmıştım, üstüne bir şeyler alsam diye düşündüm en çok sonra vazgeçtim. Parfüm alsam dedim ama sen çok kullanmıyordun. Yeniden kıyafetlere yöneliyordum hatta bir ara beni aradın ne yapıyorum, nasıl gidiyor diye, çevreme bir bakındım yakınımda bir yerlerdesin sandım, ama değildin.
"Alo efendim sevgilim" dedim elimdeki kazağı bırakırken.
"Ne yapıyorsun aşkım"
"Dolanıyorum öyle çarşıda birtanem, siz ne yapıyorsunuz bakalım"
"Oturuyoruz bizde Furkanla seni özledim de biraz"
"Hadi ya, biraz mı özledin sadece"
"Çok özledim"
"Bende seni çok özledim"
"Biliyor musun senden kopmak hiç istemiyorum, sakın benden ayrılma, beni terk etme olur mu" bu da nerden çıkmıştı şimdi anlayamamıştım.
"Ne diyorsun sen aşkım, bu nerden çıktı şimdi"
"Öyle işte hiçbir yerden çıkmadı, beni terk edersen dağılırım ben"
"Seni tek etmeyeceğim ve bunları aklından çıkar lütfen"
Gerçekten bu konuşmayı anlamlandıramamıştım. İçmiş miydin acaba? Fazlasıyla düşündürücü bir beni terk etme cümlesiydi bu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...