Yolumun üzeri cehennem dahi olsa aydınlığa doğru yürümeyi göze aldım ben.
-
Her yolculuğun bir hikayesi vardır elbet, heyecanını bastırarak oturduğun koltukta ürkek ellerini dışarı sallayan minik bir korku vardır. Uzaklaşmanın, aileden uzaklara gitmenin içine sinen o minik korkusu.
Kocaman salladığın ellerin yol ilerledikçe kendini sarmaya başlamıştır önce. Hüzünle karışık özgürlük hissi içinde bir sıkıntı yaratmıştır. Oysa ki aileden uzak bir özgürlük için oturmuştun o koltuğa, yeni bir şehir yeni bir sen doğuracaktı. Tüm kırılmışlıkların üzüntülerin geride kalırken yeni bir defterin sayfalarını mutlulukla dolduracaktın. Ama bu yeni şehir önce yalnızlığı çizdi deftere ardından güzel dostlukları hatta dostlukların bitişini özenle resmetti. Okuldaki dersler yetmedi hayatın ve insanların derslerini eklemeye başladı içine. Sayfalar ise bitmemek için ısrar ediyordu hayat diyordu hayatın dersleri asla bitmeyecek, eğer bu defter kapanırsa gözlerinde hayata kendini kapatmış olacaktır diyordu. Gün geçtikçe yeni bir ders öğretiyordu hayat, üzülmemen yıkılmaman dimdik güçlü bir birey olman için sana destek veriyordu. Doğru yönde bakarsan o derslere olgun bir birey olup kurtuluyordun bu uzak şehirden ama tek bir yanlış bakış seni sınıfta bırakıyordu şehirden uzaklaşsan bile izi kalıyordu.
Bu koltuğa oturup camdan anneme her el salladığımda uzağa gittiğim ilk gün ki gibi hissediyorum hep kendimi. Boşanmış bir çiftten kurtulmanın verdiği o özgürlük hissi yine içimde dolanıyor sonra ben ne yapacağım şimdi artık tek başınayım çaresizliği kaplıyordu etrafımı. Ama bu sefer son gidişim için el sallıyorum anneme oradaki hayat derslerine bir son çizmek için gidiyorum artık.
Geçen zamana ise aldırmıyorum, sorgulamıyorum neden bu kadar çabuk geçiyor demiyorum, büyüyorum. Üzülüyorum, mutlu oluyorum, hatalar yapıyorum ama olgunlaşıyorum. Senin elini tutuyorum üzülürken de mutlu olurken de. Demi Lovatonun dediği gibi "Bir gökdelen gibi yerden yükseliyorum", kağıttanmışım camdanmışım gibi beni yakıp kırsan da seninle büyüyorum, olgunlaşıyorum.
Şimdi camdan sen bana gülümsüyorsun. Senden uzak kaldığım her an özlüyorum seni. Mesafelerin bir çaresi olacağına inanıyorum, sen ve bana engel olamayacağına aşkımıza engel olamayacağına inanıyorum.
Güzel adam...
Arabadan indiğim an yine kocaman sarıldın bana bu özlemek hissi sarılmakla geçmiyor, daha fazlası olmalı sarılmanın da ötesinde bir şeyler mutlaka olmalı. Hemen saçlarımı kulağımın arkasına alıp boynum ve yanağım arasına minik öpüşünü kondurup hasret kaldığın kokumu içine çektin. Gökyüzü gözlerin parıldıyordu beni sevdiğini saklayamayacak kadar derinden konuşuyordu.
Elimi tuttun baharın bu güzelliğinin keyfine vararak bir elinde valizim beni almaya tek başına geldiğin yolları beraber yürümeye başladık. İkimizin de hüzünlü olduğunu hissediyordum. Birbirimizden kopacak olmak düşüncesi yoruyordu bizi. Ne kadar hep bir arada olacağız da desek gerçeklerin varoluşuna üzülüyorduk.
Buradan giderken en çok, ezberlediğim evinin yollarını bir daha yürüyemeyecek olmanın, bir yuva olarak gördüğüm bu evde bir daha baş başa kalamayacak olmamızın mutsuzluğunu yaşayacaktım. Oysa öyle güzel ki şuan seninle bu merdivenleri çıkmak valizimi sana taşıtıyor olsam da şikayet etmeyip elimi tutman. Aklımdan geçen her kelimeyi duyuyor olsaydın şuan valizi bırakıp bana sıkıca sarılırdın, gitmeyelim derdin burada kalalım bu şehirde yaşayalım, bu şehir bizim ortak noktamız derdin. Sahi der miydin? Kalalım desem gitmeyelim desem, gözlerine baksam bizi birleştiren bu şehir iken onu terk edip gitmek büyük haksızlık olmaz mı desem. Belki tutarsın elimden, evet dersin bizi hiçbir yere göndermezsin, anılarımızı burada bırakmazsın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...