Tenimde bıraktığın her imza benim kurtuluşum olacak.
-
İşte gözlerimi açtığım an yanımdaki adam yine sensin. Yine yanında güzel bir güne uyandım bugün. İnceledim seni, kıyamadım dokunmaya ya uyanırsan, öyle masumsun ki şuan bozamıyorum bu manzarayı. Başımı omzuna yasladım, boynundan bir duble kokunu çektim içime, sarhoş olmama ramak kaldı.
Bu kadar yoğun duyguları nasıl hissediyorum sana bazen anlayamıyorum kendimi. İçimde dolanıyor resmen kanım kaynıyor sana bakarken.
Bugün tüm gün evde durma günü bana söz verdin. Film izleyeceğiz, özlem gidereceğiz. Ama uyanmamakta ısrarcısın, benimde işime geliyor seni daha fazla inceleme fırsatı buluyorum, belleğime kazıyorum yüzünü, uyurken ki mimiklerini.
Kuşlar her zamanki gibi çatıda seslerine devam ediyor, yağmur damlaları da yavaş yavaş vuruyor çatıya. Hareketleniyorsun, nefes alıp verişin değişiyor, işte uyuyor numarası yapma sıram geldi.
Uyadığını hissettiğim an arkamı sana döndüm yavaşça, kolunu bana sarıp kendine doğru yaklaştırdın beni, burnunu saçlarıma gömüp, derin derin nefesini aldın. Dayanamadım tekrar sana döndüm. Kocaman gülümsüyordun yine bana nasıl şapşiklik bu böyle.
"Uyumadığını biliyordum ki"
"Nereden biliyordun ki, sen derin derin uyuyordun, yoksa uyumuyor muydun?"
"Belki de... nefesin tenime dokunuyordu ne yapabilirim, hoşuma gidiyor, gözlerinle beni izlediğini bilmeyi de seviyorum"
"Ama bu haksızlık senin uyuyor olman lazımdı ben tüm bunları yaparken"
"Uyuyordum işte, sadece hissettim sevgilim, gel buraya Günaydın"
Başımı omzuna yasladım, öpücüklerini sıraladın saçlarıma. Huzurluydum senin kanatlarında, hiçbir şey düşünmeden dert tasa edinmeden mutluydum.
Kahvaltımızı evde yapmıştık bugün, dolabın bu günlerde hep doluydu, sürekli dışarıda yemek zorunda kalmıyordun. Kahvaltıyı yapmamız neredeyse öğleden sonrayı bulmuştu, evinin temizlik günüydü ve sende bana yardım etmek zorundaydın. Seni odana gönderdim ben oturma odasıyla ilgilendim.
Ne güzel bir çift olmuştuk böyle, yağmur yağmıyor olmasaydı sana camları sildirmeyi de planlıyordum. Yok yok kıyamazdım burası çok yüksekti ve düşersen ne yapardım.
Temizliği bitirmiştik, yorulmuştukta. Koltuğun bir köşesine sen bir köşesine de ben oturdum. Tatlı tatlı süzüyordun beni,
"Ne kadarda masumsun"
"Öyle miyim? hep cadı olduğumu düşünüyordum ben ama"
"Yani biraz var yok diyemem ama masumsun işte, duru bir güzelliğin var, şu halini bir görsen benim gözümden öyle şahane ki, tenine değmiş her toz dans ediyor, iyi ki diyorlar"
"Çok mu tozlanmışım yoksa"
"Hayır odun sevgilim, onu mu dedim ben, yani o kadar güzelsin ki her halinle insan nasıl şanslı olduğunu düşünmeden edemiyor, gel buraya" deyip kollarını açtın hemen yanındaydım burnumu öptün "Sen tatlı bir cadısın"
Ben bu öpücüğüne rağmen yinede tozlandığımı düşünüyordum, ılık bir duş tüm yorgunluğumu, üstümdeki toz hissini alabilecek tek şeydi.
Sen de bu arada şömineyi ve sigaranı yakmış oturuyordun, hemen yanına kıvrılıverdim
"Bu şömineyi yakınca aklıma hep, evde yangın var diye kapıya gelen ev sahibi geliyor"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...