"Meleklerle Uyu."
-
Üzerimde hissettiğim yorgunluğun bir telafisi olabilir miydi bilmiyorum. Ortak arkadaşlarımızdan Sedanın doğum gününü kutladığımız gecenin sabahı, başım çatlarcasına senin yanında uyanmıştım. Bana dönük yüzünle, derin derin aldığın nefesin tenime çarparak tatlı bir hisse dönüşüyordu. Yine seni inceleme fırsatı bulmuştum. Sana ne hissediyordum, sana aşık mıydım be adam işte bunu bilmiyordum. Hep yanında olayım diye çırpınıyor, seni sahipleniyordum. Bu sevgimi oluyordu.
Her haftasonu olduğu gibi yine alarmın seni uyandırmaya yetmişti. Bende uyanık olduğumu sana hissettirmeden uyuyormuş taklitimi yaptım. Çünkü uyandığında benimle uğraşıyordun buda benim oldukça hoşuma gidiyordu.
Elini saçlarımda dolaştırdın, dudaklarını boynuma gömdün. Gülmemeliydim hayır. Sonrasında yanağıma bıraktığın minik öpücükleri dudağımda sonlandırdın. Aslında sabah öpücükleri hiç bana göre değildi. Ağzım uyku kokuyorken öpüşme taraftarı değildim ama beni ele geçiriyordun ve bende buna karşılık vermesem olmazdı. Sonunun nereye gideceğini çok iyi bildiğimden kendimi geri çektim."günaydın aşkım benim" dedin etkileyici sesinle "günaydın sevgilim" diye karşılık verdim.
Ama gitmeliydin her Cumartesi çalan bu alarm part time bir işinin olduğunun ve gitmen gerektiğinin habercisiydi. Yanımdan sakince kalktın duşunu aldın. Bense hala yatağın en sıcak köşesinde kendimi pış pışlıyordum. Odaya geldin bana çarpık gülümseyişini attın.
Yapma şunu!"Oh, bakıyorumda keyfiniz yerinde hanımefendi. Gözlerinizi bana dikip bakmak hoşunuza mı gidiyor." dedin ve yanağıma minik bir öpücük kondurdun. Evet gidiyordu, giyiniyordun, kazağını giyişin bile hoşuma gidiyordu kahretsin!
Hazırlanmıştın, aceleyle çıkman gerekiyordu. Öpücüklere boğdun, tüm odayı parfüm kokunla doldurdun ve beni yatakla başbaşa bıraktın.Yatağın içinde oyalandım, çatıdan gelen kuş seslerini dinledim. Uykum tamamen açılmıştı. Kalktım evde dolandım, yiyecek birşeyler aradım ama herzamanki gibi yoktu. Şaşırmamıştım, bana evimin yolları görünmüştü.
Gitmeden önce ortalığı toparladım. Ders notlarını sıraya koydum. O an gözüme senin dersini almadığın notlar takıldı, bunlar Rana'nın dı. Demekki burda kalmışlardı. Ah işte bahsettiğim Anılar!
Dersle alakan olmadığı için bunları farketmemiştin. O notları bir kenara ayırdım ve toplamaya devam ettim.
Renkli bir defterin vardı, pembe sayfadan bir yaprak kopardım, mavi kalemini alıp;"Mutluluğum, Huzurum, Sevgilim...
İyiki hayatımdasın.
Seni Seviyorum.
Umay."yazdım ve kağıdı nereye koysam diye düşünürken, komidinin üzerinde unuttuğun cüzdanın gözüme ilişti, unutkandın.
Cüzdanının içine doğru katlayıp koydum yazdığımı, cüzdanıda yerine bıraktım.
Hazırlandım, 2 sokak aşağıda kalan evime doğru yol aldım.Eve geldiğimde saat neredeyse 12 ye geliyordu. Ev arkadaşım hala uyuyorken kendimi sıcak duşun altına bırakma planlarımı gerçekleştirdim. Suyun altına girince dünyadan kopuyordum. Başımdan omuzlarıma, omuzlarımdan vücuduma yayılan su tenimi okşarken sanki içimden tüm kötülükleri atıyor gibiydim.
Duşun ardından güzel bir kahvaltıya hayır diyemezdim. Rahatlamanın verdiği enerjiyle bize güzel bir kahvaltı hazırladım. Kahvaltı sonrası aksattığım derslere odaklanmalıydım final sınavlarına oldukça az zaman kalmıştı.Günümü evde kahvemle, ders notlarım ve üzerime örttüğüm pikemle geçirmiştim. Saat 4 e doğru gelirken işten çıktığına dair mesaj attın, ardından da "Furkan'a gidiyorum yemek varmış çok mutluyum sen dersine güzelce çalış" dedin. Zaten işin gücün yemekti. Ders çalışmak işime gelirdi, yanına gelip Furkanı görmektense ders notlarımla huzura kavuşabilirdim.
Çalışırken saatin neredeyse 8 e geldiğini çok sonra farkettim. Mesaj atmıştın "Hayatım biz Furkanla kafedeyiz, haberin olsun." Tamam diye karşılık vermiştim. Çok dert etmemiştim kafede olmanı, hemen evin 2 bina aşağısındaydı kafe istesem gidebilirdim ama Furkanlayım demiştin. Erkek erkeğe takılıyorsanız eğer bana gerek yoktu.
Yarım saat sonrasında dersten oldukça sıkıldığımı farkettim. Telefonumu elime aldım anında beni aradın eve geçtiğini söyledin. Normal klasik konuşmalarımızı gerçekleştirdik ve kapattım telefonu.
Herkes swarmda yer bildirimi yapıyordu. Ne kadar da çok geziyorlardı. Kim nereye gitmiş diye bakmak için ana sayfada dolanırken Furkanın yer bildirimi gözüme takıldı. Bunu Furkan yapmamıştı, Rana, Furkan ve Ayfen'i kafede etiketlemişti, hemde senin bana kafedeyiz diye mesaj attığın saatlerde. İnanamıyordum sana. O tüm yarım saat boyunca Rana ile mi oturmuştun kafede.
Hemen sana mesaj attım "Rana da mı vardı" diye.
İlk önce anlamamaza yattın sonra aradın "Hayatım Rana yoktu, sonradan geldi ve ben kalktım oturmadım sana yemin ederim" gibi birçok savunma cümleleri kurdun.
Ama bu yer bildirimi oturuyoruz dedin saatlerde yapılmıştı. Oturmuştunuz işte. Aşırı sinirlenmiştim. Telefonumu tamamen kapattım ve dolaba koydum. Seninle uğraşmak istemiyordum Barın. Artık bu kadarı yeterdi. Rana dan vazgeçemiyordun.O an bu ilişki için uzun vadeli kararlar almayacağım konusunda kendimi şartlandırdım. Bitecekse bitecekti uğraşmayacaktım. Gelişine bırakıyordum artık herşeyi, nereye giderse moduma girmiştim.
Derse yoğunlaşamıyordum artık, gözlerim kapanıyordu uyumayı tercih ettim. Gözlerimi her kapadığımdaysa aklıma sen geliyordun, kötü değil güzel anlarımız geliyordu. Bu beynimin bana bir oyunuydu.
Uyuyamayacaktım, kendime bi kahve yaptım, dolaba koyduğum telefonumu aldım, açtım.
32 arama, 10 da mesaj vardı. "Merak ediyorum, üzgünüm, ben bir aptalım, özür dilerim" li birçok mesaj.
İnadımın inat olduğunu ama yumuşayacağımıda biliyordun. Son bir mesaj atmıştın ve yalvarmıyordun bu sefer.
Kahve bardağımı masaya bıraktım, yatağıma tekrar uzandım, gözlerime direnerek son mesajını okudum;"Seni üzüyorum her defasında, herşey nedense çakışıyor, üst üste geliyor neden bilmiyorum. Özür dilerim. Sen benim canımsın, sen dünyamsın...
İyi geceler,
Meleklerle Uyu Sevdiğim."
-
Merhaba arkadaşlar son bölümü yayınlamamın ardından baya zaman geçmiş.
Bölüm hakkında yorumlarınızı ve görüşleriniz bekliyorum. Yıldıza basmayı unutmayın :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...