Senin İçin 17

950 71 5
                                    

Ayrılıklar kavuşmayı hatırlatırken, ben hep içimdeki huzuru hatırladım.

-
Dönemin sonuna gelmiştik artık. Sınavlarım tamamen bitmişti, eve gitmeye hazırdım ama senin son bir sınavın kalmıştı, seni bekleyip öyle gitmek istiyordum.

İyisiyle, kötüsüyle bir dönemi beraber geçirmiştik, şimdi asıl noktaya geliyorduk... Tatil.
Senden en uzak kalacağım 20 gün beni bekliyordu. İçim her an kuşkulu, meraklı ve pinpirikli olacaktı. Ne kadar da zor bir durumdu senden ayrı kalmak. Sen ise çok dert etmiyordun, benim sana bir yanlış yapabileceğimi asla aklına getirmiyordun ama ben, benim aklımdan herşey geçiyordu. Güvenmek, güvenmemek, bunlar ne kadar kötü duygulardı.

Furkan ve Ceren çoktan gitmişlerdi evlerine, şehirde doğru düzgün tanıdığımız kimse kalmamıştı artık.
Evde yalnızdım, sen sınava girmiştin. Oyalanıyordum, dolaptaki eşyalarımı karıştırıyordum biryandan da valiz hazırlıyordum. Uzun zamandır dokunmadığım bir köşede saklı duran çizim defterime ilişti gözüm. Kafam o kadar dağınıktı ki uzun zamandır hiçbirşey çizmemiştim. Eski çizimlerimi inceledim, gülümsedim, sevdim. Keşke resim okuyor olsaydım diye iç geçirdim. Aslında kötü bir bölüm de okumuyordum, Psikolojik danışmanlık okuyordum, 5 yıl olmuştu. Bunun nedeni de hazırlık zorunlu olmamasına rağmen benim okumak istememdi. Dil'e, resime, şiirlere yatkınlığı olan çok yönlü bir kızdım biraz sanki.

Kalemi elime almak beni mutlu etmişti çizmek istedim yeniden. Gözlerin geldi aklıma, derin derin, gökyüzü gibi bakan gözlerin, onları resmettim. Saklamak istedim sonsuza dek saklamak.

Sınavın bittiği an beni almaya gelmiştin. Hava çok soğuktu. Yanına indiğimde sıkı sıkı sarıldım sana. Kayboluyordum kollarının arasında, sıcacıktın, canımdın.

Şehir öğrenciler gidince ferahlamıştı biraz sanki. Sıkı sıkı tuttum elini. Beni yemek yemeye götürdün sonra, iskender çekmişti canımız deli gibi. Eskiden olsa utanırdım yanında yemek yerken, artık aşmıştık, kendimi kaybettiğimi farkediyordum bazen yerken. Gülüyorduk, en çok senin gülmene gülüyordum.

"Canım, sevgilim. Gülümse olur mu hep böyle. Gülümse ki dünya dönsün, gülümse ki ben yaşayayım. Bi anlamı olsun bu dünyanın. Umayım herşeyim."

Yine romantikliğin tutmuştu. Seviyordum seni seviyordum.

Sonra konu Cerenle Furkanın evinden açılmıştı. Onlar gideli 5 gün olmuştu bile ve elektrik faturasını yatırmadıkları için evin elektriğini kesmişlerdi. Tam 3 ay geçikmişti. Sende eve bakmaya gittiğinde farketmiştin. Dolaptaki buz erimişti. Onunla uğraşmıştın ama bana söylememiştin. Birde üstüne 3 aylık faturayı ödemiştin. Yapıcak birşeyde yoktu aslında kendini sorumlu hissedip yapmıştın bunu.

Soğuk küçük bedenimi çoktan ele geçirmişti, kocaman adımlarımızla sana yani evimize gittik. Sımsıcak yuva hissi olan bu ev senin ve benim anılarımdı.
Son gecemiz dudaklarımda dolaşmaya çoktan başlamıştı bile.

Sabahın çok erken saatlerinde telefonun can alıcı bir şekilde çalmaya başladı. İçerideydi açmaya bir türlü kalkamamıştın, arayan ise asla vazgeçmiyordu.
Söylene söylene yürüdün. Telefonu açtın.

"Günaydın annecim ne oldu sabah sabah hayırdır?"

Annen hızlı hızlı birşeyler anlatıyordu, yüz şeklin değişmişti. Anlamaya çalışıyordum.

"Hemen ilk uçağa binip geliyorum anne merak etme sakın. Sakin ol. Bugün oradayım" dedin ve kapatıp seni sorgular gözlerle inceleyen bana döndün.

"Dedem, kalp krizi geçirmiş Umay. Annem kötü diyor. Seni bugün ben terminale bırakıcaktım ama hemen gitmem gerekiyor, en yakın uçağa bakar mısın birtanem, ben duşa giriyim hemen"

Evet beni sen bırakıcaktın ama bunu düşünecek durumda değildim o an. Dedenin sağlığı önemliydi, eğer kötüyse durumu belkide onu son görüşün olacaktı.

Hızlıca hazırlandın, 9 daki uçağa bileti almıştın. Üstünde korku, tedirginlik, hüzün içeren bir yük vardı. Kolarınla sardın beni alnım tam dudaklarına denk geliyordu. Öptün uzun uzun saçlarımı kokladın.

"İyiki varsın sevgilim, anahtarı bizim kafeye bırakırsın Barın gelince alacak dersin olur mu?" dedin. Ayakkabılarını giydin dudağıma minik öpücükler dizip merdivenlerde gözden kayboldun. Sadece ayak seslerin vardı daha sonra onlarda kayboldular.

Evde kendimle başbaşa kaldım. Benim arabam ise 12 deydi. Saat 8 e geliyordu. Ortalığı topladım, evin herbir köşesini kontrol ettikten sonra kapıyı kitleyerek evden çıktım. Tatilin bu kadar hüzünlü başlamasını hayal etmemiştim.
Her zaman ki gittiğimiz kafede çalışan arkadaşına evin anahtarını bıraktım. Sonra kendi evime gidip ılık duşun altında güne başlamaya çalıştım.

Valizimi sürekleye sürükleye zorla aslında beraber gelmemiz gereken teminale geldim. Arabaya bineceğimi sana mesaj olarak yazdım ama cevap alamadım.
Dedenin iyi olmasını çok istiyordum, onu herşeyden çok seviyordun, onu kaybetmen seni kaybetmek demek olurdu.
Bunları düşünmek istemedim. Valizimi arabaya yerleştirdim, cam kenarında ki koltuğuma oturdum. Gökyüzünü izledim, bir de şehirden artık uzakta oluşumun resmini çizdim kafamda. Sonra bir huzur kapladı içimi, deden iyi olacaktı.

Senin İçinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin