"Hep sevdiğin gibi sev beni... hep dokunduğun gibi dokun bana..."
-
Dünyanın mucizesi miydi gözlerin yoksa ben mi bir mucizenin içerisindeydim. Mucizeler ansızın gelir derler gözlerinin gözlerim ile buluşması gibi, ansızın beklenmedik... Beklemediğim hazır olmadığım her şey güzeldir beni kendine hayran bırakır aynı senin gibi. Bir sinmişliğin var üzerimde, beni kendine hapsedişin. Tatlı dilinin tutsağıyım, vücudunun her santimine serilmiş benlerinin aşığıyım.
Aşığım sana... aşkın tarifinin ne olduğunu dahi bilmiyor olmama rağmen sana aşığım. Yanımda uyuduğunda seni saatlerce izleyebiliyorsam, üzerimden yorganımı çekmene rağmen hatta deli gibi uyuyor olmana rağmen sana katlanabiliyorsam... sana aşığım.
Her sabaha sen diye uyanmak, kollarında öpücüklere bulanmak, kokuna hapsolmak dik başlılığına sinirli hallerine dahi katlanmak. Öyle çok seviyorum ki... Şuan karşımda oturuşuna, sistemden vize notlarımızı kontrol edişine ve her an sinirli bir laf edecek gibi duran bakışlarına bir buse kondurmamak için zor tutuyorum kendimi. Yanımızda Ceren olmasa bir dakika bile beklemeyip kendimi kollarının arasında bulacağıma eminim ama maalesef ortam hiç müsait değil. Ceren döndüğünden beri bizimle, seviyorum onu ama vizeler boyunca sıkılana kadar yanı başında durma planlarım suya düştü, ki sen eve alacağın arkadaşını bile sırf bunun için incelikle reddetmiştin. Tamam Ceren arkadaşımızdı ama evini Furkan ve Ayfene kaptırmayacağını söyleyen bu kız gram evine uğramamıştı. Hatta ve hatta bizi doğru düzgün yalnız bile bırakmamıştı. Fesat düşünmemek için kendimi tutuyordum fesatlıktan kastım ise bambaşka şeyler ama nasıl olsa bu durumu anlayacaktım.
"Zaman nasıl da çabuk geçiyor ya" dedi sessizliği bozarak Ceren, "Baksana finallere bile şimdiden 4 hafta kaldı. Dönüp dönmemek arasında kararsız kalıyorum, finallere kadar beklesem aslında iyi olacak gibi"
Bunun konusunu hiç açmamıştık eğer finallere kalacaksa o zamana kadar burada mı kalacaktı?
"Sen bilirsin tatlım, git gel yapmak zor tabi. Eve uğradın mı hiç, yani eşyaların evdeydi Ayfen sürekli eve girip çıkıyor olmalı" dayanamamıştım söylemek zorundaydım sen ise tek gözünü kaldırmış bana bakıyordun.
"Hiç gitmedim gitmemde sanırım ikisini görmeye tahammül edemiyorum. Onların olmadığı bir an gidip eşyalarımı toparlayacağım, koltuklar dolaplar diğer her şey onlara kalsın"
Eşyalarını toparlayıp nereye gidecekti peki? Buraya mı yerleşecekti? Bunu bize sormuş muydu? Kafamdaki soruların ardı arkası kesilmiyordu. Düşünmesi gerekirdi bizim seninle artık son zamanlarımız olduğunu sadece ikimiz olarak yalnız baş başa vakit geçireceğimizi gerçekten düşünmesi gerekirdi. Sinirlenmiyordum tamam sakindim ama böylede olmazdı.
"Bizim ev müsait canım biliyorsun odalarımız büyük ben Busenin yanına geçerim benim odama yerleşirsin" minik bir öneriydi burada kalmasından iyiydi ama cevabı hiçte beklediğim gibi olmadı.
"Sağol canım ama burası daha uygun Barın kardeşim sağolsun onunda odalarından biri boş dururken sizi rahatsız etmek olmaz"
Anlayamamıştım ne demekti bu ben zaten hep buradayım bunu biliyordu ve resmen buraya yerleşmeye çalışıyordu sende kırmamak için bir şey demiyordun ama demeliydin artık.
"Aslında Ceren kızların evine geçebilirsin zaten Umay hep burada benim yanımda biliyorsun son zamanlarımız olduğu için artık, hem orada daha rahat edersin bir düşün derim"
"Hmm biraz düşünürüm o zaman o evi hiç görmediğim için öyle söylemiştim ben"
Cereni tanıdığımdan beri hep bana samimi gelmişti ama şuan farklı bir samimiyetsizlik barındırıyordu üstünde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...