"Belki de hikayemizi bile bilmeyen insanlar, sana şiir diyecek bana şair..."
-Pia-
Tatili senden uzakta zorda olsa yarılamıştım. Böyle kısa uzaklıklara alışmam gerekiyordu, daha uzunları da bizi bekliyordu biliyorum.
Günümün çoğunu evde geçirmek bana çok daha iyi geliyordu. Annemin yanına işyerine gidip yazılarını yazarken ona eşlik ediyor, marjinal takılan diğer köşe yazarları ile tanışıyordum. Annemin burada özenerek yarattığı güzel bir dünyası, harika arkadaşları vardı.
Yalnızdı, yalnızlığından aşırı derecede memnundu. Bana seninle ilgili sorular yöneltip nasıl olduğumu senin bana nasıl hissettirdiğini anlamaya çalışıyordu.
Beni mutsuz ettiğin anları ona çaktırmamaya çalışsamda "Arada küçük tatsızlıklar elbetteki oluyor" diye geçiştiriyordum.Bugünde fazlasıyla tatsızdı. Yakın arkadaşlarımdan Can ile fotoğrafımın altında sohbet etmemize takmıştın kafayı.
"Başlarım yakın arkadaşına, bu saatte ne konuşursun anlamıyorum. Samimi samimi. Yakın olabilir ama erkek. Herkes okuyor ya yazdıklarınızı" diye gece gece triplere girmiştin.
Anlayamıyordum konuştuğum kötü birşey yoktu ortada, normal arkadaş muhabbeti yapıyorduk ve sen gerçekten yanlış düşünüyordun. Benimde sinirlerimi bozmuştun tamamen, geceden sabaha, hatta tüm gün sana inat telefonumu kapatmıştım.Akşama kadar anneme yardım etmiştim, telefonumu açtığımdaysa beni büyük bir sinirin beklediğinede adım gibi emindim.
Öylede oldu telefonumu açtığım an, attığın tüm mesajlar teker teker sıralandı, sinirini öfkeni tamamen dökmüştün mesajlarda. İyiki şuan senden uzaktayfım, şükrettim."Bu telefon neden kapalı?, Ya sen ne yapmaya çalışıyorsun, Sana inanamıyorum Umay, Bu ne şimdi, Can la birlikte misin?, Ya deliricem sana mı bişey oldu? , Yok sen turp gibisindir kesin inatsın inat, O telefon açıldığında sonu kötü olacak"
İşte sıralamıştın herşeyi. Evet inattım, benimde inadım inat.
Telefonumu açtığımı anlamışsın gibi beni aradın, annemin yanından dışarı koşar adımlarla çıktım telefonu açtım
"Çok şükür gerçekten çok şükür, hanımefendi sonunda açabildiler telefonlarını, inatlar ya, yaptığı şeyinde bi anlamı olsa gam yemiycem, bu ne böyle çocuk çocuk gerçekten, ya naptın tüm gün Can la mıydın? İyi gezdin mi bari?"
Sesin sinirli agresif, ne söylesemde anlamayacak bir modda çıkıyordu
"Gezmedim dün dediğim gibi tüm gün annemle birlikteydim, ya gezedebilirim de Can benim 10 yıllık arkadaşım. Dün üslubunu doğru düzgün kullanmadığının farkında mısın sen?""Ne üslubu diyorsun ya sen, elin adamıyla kalkmış fotoğrafın altında gülücükleşiyorsun" diye bağırmaya başladın
"Bağırma Barın""Bağırma mı? Şuan o kadar sinirliyim ki, sen benim sevgilimsen dikkat ediceksin. O telefon niye var Allah aşkına ya, elime geçirsem kırar atarım, mağdem açmayacaksın kapatacaksın kullanma, delirtme beni."
Sesin kulaklarımı delip geçiyordu, ne söylesem nafileydi bağırıp çağırmaktı şuan hoşuna giden.
"Sinirin geçince konuşalım Barın, şu durumda birbirimizi aşırı derece kırıcaz, kendine gel öyle ara beni""Sen getirdin ya beni bu hale. İyi aradığımda açarsın umarım. Görüşürüz"
Diyip kapattın.Neyseki kapatmamazlık yapıp uzatmamıştın, gerçekten sonu kötü bir hal alabilirdi.
Seninle konuştuğumu duyan annem kapıdan başını uzatmış
"Hayırdır Umay" diye seslendi
"Yok birşey anne boşver erkek takıntıları, yok onunla neden konuştun yok neden bu"
Aslında en büyük nedeni ben oluşturmuştum telefonumu kapayarak, olayı ben büyütmüştüm. Buda benim huyumdu.Sinirlisin diye sana mesaj atmayada korkuyordum, ama eve geldiğimi bil diye "Evdeyim" diye mesaj atmıştım.
Ardından hemen aradın ürkek bir biçimde açtım telefonu bağıracaktın yine öyle hissediyordum ama öyle olmadı sakince;
"Anlat bakalım Umay hanım, neydi bugünkü yaptığın, yani bu sen misin? Telefonu kapatmalar triplenmeler, kıskançlığım bu kadar mı sorun senin için?""Değil elbet, ama anlayamıyorum kalkmış en yakın arkadaşıma elin adamı diyorsun, üslubunu yanlış kullanıyorsun sen, anla diye kapattım telefonumu, dikkat et kırıyor beni böyle şeyler, arkadaşlarımı önemsediğimi biliyorsun"
"El değil mi yani şimdi?"
Nedense o an sende el değil misin demek istedim. Deseydim eğer sonu kötü olurdu, hislerime sevgime büyük bir ihanet etmiş olurdum."Bu nasıl bir yaklaşım, ben senin en yakın kız arkadaşlarına böyle kelimeler kullanıyor muyum? Sen yakın olabiliyorken ben neden olamıyorum bi anlat bana"
Derin bir sessizliğe büründün, nefes alışlarını duyabiliyordum.
"Tamam Umay, tamam anlaşamıycaz biz anladım. İyi uzatmıyorum arkadaşların önemli senin için. Ama beni her konuda bilgilendirmezsen misal bugün bana Can la gezebilirim tribi yaptın , hah işte bunu habersiz yaparsan aşırı bozuşuruz"
Kız arkadaşların mevzusuna birşey bulamayınca yumuşama yönüne geçmeyi seçmiştin. Ne oldu arkadaşların için birşey bulamadın mı desem daha fazla tartışma konusu açılacaktı, demedim.
"Sende bir daha bağırma, sesini yükseltme bana. ""Özür dilerim, o telefon hep açık olsun, çocuk çocuk davranma sen yeterki bağırmam"
"Tamam" diye fısıldadım sessizce.
"Bugün yordun beni Umay. Tüm gün babama yardım ettiğimden hiçbirşey anlamadım. Uyuyacağım, telefonun açık olsun aradığımda ulaşabileceğim bir sevgilim olsun lütfen. Hadi uyu artık bende uyuyacağım oyalanma fazla. Bağırdığım için üzgünüm. Seni seviyorum"
"Bende seni seviyorum. Sırf bağırma diye açık tutacağım. İyi geceler"
İlk kötü kavgamızı etmiştik sanırım. Kavgalar ilişkilerin tadı tuzudur derler ama insanı bir yandan korku kaplıyor. Kaybetme korkusu.
Bugün bende yorulmuştum, kalabalık, insanlar ve senin bağırmaların bana fazla gelmişti. Uykunun kollarıysa çok uzakta değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin İçin
RomanceBende bıraktığın "Sen" için, sadece sevdiğin, Hayran olduğun kadın... "Ben" için. Umay ve Barın. Hikayelerine güzel başlamamışlardı zaten, güzelde bitmedi. Bu peri masalı değildi, bu bir umudun sönen ışığıydı. Aslında hiç yanmamıştı, sadece inandı...