-20-

452 34 9
                                    

Medya: Instagram/ Medychu

- O ketçabı bana geri ver!
- Hayır! Verirsem sen hepsini kendine sıkarsın. Önce ben sıkacağım!

Crow diğer masadaki mayonezi kaptı:
- O zaman ben de sana bunu vermiyorum! Gidip yenisini alırsın.

Bibi yumruklarını sıkarken elindeki ketçap üzerine döküldü. Sinirle kalanı Crow'un üzerine fırlattı:
- Al senin olsun!

"Bir bu eksikti ." diye söylene söylene mutfağın diğer tarafına gitti. Üzerini temizlemek için bir bez aramaya başladı.

O suratı asık bir şekilde bez ararken Crow diğer uçta kocaman ısırıklarla hamburgerini yiyordu. Ketçap yarışını kazandığı için gayet memnun görünüyordu. Bibi'yi etkilemek kadar onu sinirlendirmeyi de seviyordu bu yüzden her zamankinden daha çok sırıtıyordu.

Takılmak için ona seslendi:
- Sonra temizlersin, hadi gel. Yiyelim.
Bibi'nin siniri halen geçmemişti:
- Konuşmaya devam edersen sopamı kafana yersin.

Crow oturduğu yerden kalkıp "İyi, gideyim." dedi ve kapıdan çıkarken üzerine uçan sopadan son anda kaçtı. Bibi onun peşinden koşmakla zaman harcamadı. Üzerini temizlemekle meşguldü.

Tam bezi bulmuşken telefonunun bildirim sesini duydu ve telefonu açtı. Edgar ona bir fotoğraf yollamıştı.

"Bunlar annemin eskiden yaptıklarına benziyor mu?"

Bibi fotoğrafı açınca şaşkınlıkla bakakaldı ama sonra gülmeye başladı. Mesaj yazmak yerine direkt onu aramayı tercih etti. Bir görüntülü arama başlatıp nasıl kardeşime takılsam diye düşünmeye başladı.

Edgar fazla bekletmeden telefonu açtı:
- Sadece bir soru sormuştum!
- Sen kurabiye mi yaptın?
- ... Ne yapayım? Canım sıkılmıştı. Doktor evden çıkmayıp dinlen demişti. Uyuyamadığımı biliyorsun. Ben de bunu yaptım.
- Kurabiye yapan bir Edgar... "Uyuyamıyorum." demeseydin seni kılık değiştirmiş bir ajan zannedecektim.
- Çok komik.
- Tadı nasıl oldu peki?
- Güzel olmadı ama yine de yenebilir. Neden? Canın kurabiye mi çekiyor?
- Hayır. Sadece o kadar kurabiyeyi tek başına nasıl yiyeceğini düşünüyorum.
- Bir şey olmaz... Bu arada senin kıyafetine noldu?

Bibi kıyafetini temizlemeyi unuttuğunu farketti:
- Biriyle ketçap kavgası yaptık. Vermemeye gayret ederken üzerime sıktım.

Tezgahın üzerindeki bezi alıp bir yandan söylenirken diğer yandan kıyafetinin üstündeki ketçabı sildi:
- Bir de hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitti. Ben ona akşamleyin gününü gösteririm.
- O zaman çok beklemeyeceksin. Hava bir iki saat sonra kararacak.

Bibi mutfağın diğer ucuna gidip sopasını yerden aldı:
- Mr. Bat bunun için oldukça heyecanlı.
- Açıkçası ben de bunun için heyecanlıyım.

Bu sözden sonra gülmeden durmaları imkansız gibiydi. Öyle ki telefonu kapattıktan sonra Bibi bir anda tekrar gülmeye başlamamak için kendini zor tuttu.

"Bugün neden bu kadar sıkıcı? Bibi ile yemek kavgası yapmasam hiç hareket olmayacaktı. "

Crow elleri boynunun arkasında bütün şehri dolaşmıştı. Yapacak hiçbir şey yoktu. Parkur koşamayacak kadar yorgundu, vakit geçirmek için başka bir şey gerekliydi. "Çabuk eve dönmesem iyi olur, Bibi halen kızgın olmalı." diye düşündü. Herhalde kapıda sopası omzunun üzerinde onu bekliyordu. Bir süre daha dışarıda oyalanmaya karar verdi.

Hava kararmaya başlayınca geri dönmeye karar verdi. Gece gezmeyi seviyordu ama tek başına fazla tadı olmuyordu. Üstelik bütün gün gezinmekten de yorulmuştu. Koltukta patlamış mısır yiyerek film izlemek istiyordu.

Lokantanın olduğu sokağa girdi. Elleri cebinde yoluna devam etti. Yorgunlukla başını aşağı eğip yere baktı.

Aniden önüne düşen gölgeyi görünce kendini ileri attı ve yerde takla atarak tekrar ayağa kalktı. Arkasını döndü.

Üzerine atlamaya çalışan adam da o kalkarken ayağa kalkmıştı. Hiç konuşmadı, yanında taşıdığı bıçağı çıkardı ve üzerine yürümeye başladı.

Bir anda ona bu şekilde saldıran adam da kimdi? Neyi veya kimi istiyordu?

"O olabilir mi?" diye düşündü. Bu adam Edgar son geldiğinde görüp saklanarak izledikleri adam olabilir miydi? Gölgesinden bile olsa Crow onun ne kadar iri yarı biri olduğunu farketmişti. Üstelik Bibi'nin daha önceden ona anlattığı peşlerinde olabilecek adam hikayelerde de bu adamın tipine benzer biri vardı.

Ona saldırmasının sebebi de kendisini Bibi'ye götürmesini istemek olmalıydı.

Karşı koyabilir miydi bilmiyordu ama denemesi gerektiğini düşündü. Bu katili doğruca Bibi'ye götüremezdi. Karşı koymaya çalışacaktı.

Hançerlerini çıkardı ve ani bir harekette kenara kaçabilmek için uygun pozisyon aldı.

Bunu yapması iyi olmuştu. Saldırgan adam tekrardan üzerine koşmaya başlayınca geri zıplayarak arkasında kalan binanın borularından birine boşta kalan eliyle tutundu. Bir iki defa ileri geri sallandıktan sonra havada başka bir takla atarak binanın çıkıntısına atladı, dengesini sağlamak için ayakları değip eğildiğinde kollarını iki yana açtı. Aşağı bakıp rakibini - sadece bir rakip olmasını umuyordu - kontrol etti. O da yanına tırmanıyordu ve iyi şeyler yapacak gibi görünmüyordu. Üstelik oldukça da hızlı tırmanıyordu. Crow hemen daha yukarı tırmanmak için zıpladı.

Zıpladığı anda bir elin paçasını tuttuğunu hissetti. Ne olduğunu anlamadan aşağıdaki çöp kutusuna uçtu.

İçinden güç bela çıkarken saldırganın üzerine atlamak üzere olduğunu farketti ve kalkanını kullanarak ileri zıpladı. Zıplarken kalkanının parçalandığını hissetti, bu adam her kim ise gerçekten hızlı ve bir o kadar da kuvvetliydi. Crow sadece tekrardan yakalanıp başka bir yere atılmaktan kurtulabilmişti ama bu yeterli değildi. Adam tekrardan doğruca üstüne geliyordu ve elindeki bıçağı doğruca ona doğru tutuyordu.

Hemen yerden kalktı ve hançerlerini adama fırlattı. Karşılık verme zamanı gelmişti hatta geçiyordu.

Adam iki hançerden kaçmayı başardı, üçüncüsü koluna isabet etti. Ne var ki bu onu hiç etkilememişti, hiçbir şey olmamış gibi koşmaya devam ediyordu.

Crow süperini kullanmaya karar verdi ve geriye doğru hızlıca nişan alarak arkasındaki yapının terasına zıpladı. Kaçmaktan nefret etse bile bunu yapmak zorundaydı. Adamın herhangi bir zayıf noktasını bulamamıştı ve bulmadan da ona karşılık vermesi çok zor ayrıca tehlikeliydi. Resmen ölmesini isteyen biriyle bu kadar yakından dövüşmemeliydi.

Terastan aşağı baktı. Saldırganın halen takipte olduğunu gördü. Üzerinde olduğu binaya doğru koşuyordu.

Hangi bina olduğunu biliyordu. Eğer o an polislere haber verebilirse belki de adamı yakalatabilirdi. "Umarım bana inanırlar." diye düşünerek elini pantolonunun cebine soktu.

Telefonu cebinde değildi! Hemen diğer ceplerini de kontrol etti ama telefonundan eser yoktu.

O an aşağıdan gelen sesle başını oraya çevirdi ve yakalatmaya çalıştığı adamın elinde telefonunu gördü. Adam "Bunu mu arıyordun?" dedi ve telefonu yanındaki duvara fırlatıp paramparça etti.

Telefonunu yukarı zıplarken yere düşürdüğüne inanamıyordu.

Ama kıpırdamazsa bu adamın birazdan yanına gelebileceğini biliyordu. Çoktan onun binaya doğru koştuğunu görmüştü.

Başını yumruklayıp "Hadi ama, bir şeyler düşün!" dedi. Daha önce diğer rakiplerini yenerken kullandığı taktikleri düşünmeye çalıştı ama aklına herhangi bir şey gelmedi. Onları yenerken herhangi bir taktiğe ihtiyaç duymamıştı ki! Onlar kendisi için çok kolaydı, bazen birkaç hamle bile yeterli olmuştu.

Bir anda kafasında bir şimşek çaktı. Neden onu yenen birinin taktiğini kullanmıyordu ki!?

Halen yenildiğini kabullenmek istemiyordu ama bir yandan da Edgar'a o gün binadan üzerine uçtuğu için teşekkür ediyordu. Buna benzer bir saldırı yaparsa belki de bu adamı dize getirebilirdi.

"Hadi gel bakalım."

Yalnız Değil  (Brawl Stars) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin