"Nerede kaldı bu çocuk?"
O gün Colette telefonuna Edgar'dan gelen "Beni bekleme, biraz gecikebilirim." mesajıyla beraber tek başına işe yürümüştü. Mesainin başlamasına beş dakika kalmıştı ama gelen giden yoktu. "Acaba onu arasam mı?" diye düşündü. Hemen sonra aklına gelen bir başka düşünceyle bundan vazgeçti. "Çok fazla endişeleniyorum. Ben geleli on dakika oldu. Sabırlı olmalıyım."
Edgar'ı beklemenin bu kadar uzun gelmesi canını sıkmıştı. "Tamam, aşık oldum ama bu kadarı da iyi değil." dedi içinden. Sonra aklından geçen bu sözlere odaklandı. Bu konu hakkında ne yapmalıydı ki? Edgar'a söylemeli miydi? Söylerse neler düşünecekti? Acaba tek taraflı mı seviyordu?
Kapıdan gelen zil sesiyle başını sağa çevirdi. Beklediği kişi gelmişti bile.
Edgar sol eliyle kapıyı yavaşça kapatırken sağ eliyle de atkısını göğsüne kadar aşağı indirdi. Mesaiye yetişmek için koştuğundan hava soğuk olsa bile oldukça terlemiş olmalıydı.
"Günaydın Colette!" diyerek kasanın diğer köşesine geçti. Colette de kocaman bir gülümsemeyle "Günaydın Edgar!" dedi. Ona selam vermesi bile hoşuna gidiyordu. Sabahları olmasını en sevdiği şey bu olabilirdi. Mesai başlamadan önce onunla bir sürü şey konuşmak istiyordu ama mesai çoktan başlamıştı. Artık öğlen aralarını daha çok sevmeye başlayabilirdi.
Patron Griff'in lobiye geldiğini duyunca düşüncelerinden ayıldı. Patron bu kadar erken bir vakitte dükkanın ön kısmına geldiyse içinde kocaman koliler olan bir kamyon dükkanın girişine yanaşıyor demekti. İki işçi, arkadaş, yakın arkadaş (belki de daha fazlası) patronlarını görünce kasadaki yerlerinden ayrılıp onun yanına doğru yürüdüler. Yeni ürünleri karşılamak ve bir an önce raflardaki yerlerine koymak için hazır olmalıydılar.
Beş dakika sonra işe başlamışlardı bile. Colette ve Griff dükkanın ön tarafında olması ve hemen raflara dizilmesi gereken kolileri, Edgar ise daha ağır ve dükkanın depo kısmında durması gereken kolileri taşıyordu. Atkısıyla beraber dört kolu olduğu için patron onun bu işi daha iyi yapacağını biliyordu.
İşi erken biten Colette, patron da kendi odasına gidince brawler peluşları ile oyalanmaya başladı. En sevdiği brawler'ların oyuncaklarını incelemeyi çok seviyordu, her brawlerı çok iyi bildiği için oyuncaklarda ya da diğer ürünlerde küçük bir yanlış bile yapılsa hemen anlayabiliyordu. İşinin sevdiği yanlarından biri de buydu. Müşteriler ona bir brawler ile alakalı bir hediye aradıklarını söylediklerinde Colette onlara en güzel hediyelik eşyaları gösterebiliyordu. En son Leon, Jessie için hediye sorduğunda olduğu gibi. "Acaba hediyesini ona verdi mi?" diye düşündü. Acaba Jessie hediyesini sevmiş miydi peki?
Gözünün önüne gelen ilk peluşu eline aldı ve incelemeye başladı. Bu bir Bibi peluşuydu. Colette'in tanıdığı kadarıyla Bibi genelde kaşları hafiften çatık bir yüzle etrafta dolaşır ve gülümsese bile yüzünde hep meydan okuyan bir ifade olurdu. Bu peluşun yüzünde ise kocaman masum bir gülümseme vardı. Colette bunun Bibi için fazla masum bir peluş oyuncak olduğunu düşündü.
Onu düşünürken aklına o akşam geldi. Acaba Bibi ona halen sinirli miydi? Telefonda konuştuklarında hiç de iyi anlaşamamışlardı.
"Böyle düşünmemeliyim." dedi kendi kendine. Edgar da onun gibi dışarıdan sert gözüküp birkaç kez biraz sert davranmış olabilirdi ama içinden Colette'in resmen aşık olduğu biri çıkmıştı. Bibi'nin o akşam gerginlikle o sözleri söylediğini varsaydı. Bir yanlış anlama olması Bibi'yi kötü bir insan yapmazdı.
"Colette! Biraz yardım edebilir misin?! Çabuk!"
Dolapların arkasından duyduğu sese doğru yürüdü.
![](https://img.wattpad.com/cover/277033155-288-k433750.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Değil (Brawl Stars)
FanficVahşi batı kasabasındaki macerasından sonra Edgar, yeni bir iş için Starr Park'a gelir. En başında oldukça sıradan geçen günleri iş arkadaşıyla kaynaşmaya başladıktan ve kayıp kız kardeşini bulduktan sonra oldukça ilginçleşir. Kız kardeşiyle yeniden...