-32-

351 23 7
                                    

-Bütün tişörtler bu kadar mı
Edgar?
- Sanırım evet. İki kutu gelmişti öyle değil mi?

Colette çenesini kaşıdı:
- Bekle. Daha fazla olmalı. Listeyi getireyim de neyi atlamışız görelim.

Kısa bir yol denemeye karar verdi ve süperini kullandı. Kasaya varınca listeyi hemen tuttu ve aynı hızla geri geldi. O, tişörtlerin sayısını kontrol ederken Edgar "Dükkanın içinde güçlerimizi kullanmaya yönelik bir kural yok anlaşılan." dedi. Sesi keyifli gelmişti, Colette'in yaptığı hoşuna gitmiş olmalıydı.

Colette sırıtarak " Ne oldu? Kıskandın mı?" diye sordu.

"Hayır." dedi Edgar. "Sadece güçlerimi her gün kullanan tek kişi olduğumu sanıyordum. Bilirsin, hareket eden atkı..."

Colette, "Evet, biliyorum." derken listeye baktı. "Burada otuz tane daha Poco tişörtü olması gerektiği yazıyor. O zaman bir kutu daha olmalı. O nerede olabilir?" diye sordu.

İkisi de kalkıp kayıp kutuyu aramaya başladılar.

O gün düne oranla daha hareketli geçecek gibi görünüyordu. Daha mesai başlamadan kayıp tişörtleri bulmaları gerekliydi. Acaba eşyaları getiren kamyon mu hatalı getirmişti yoksa işçiler gerçekten bir kutu tişörtü kayıp mı etmişti?

Colette kasanın yanına gidip aramaya devam ederken Edgar'ın kıkırdadığını duydu. Arkasını döndü:
- Yoksa sen kutuyu mu sakladın?

Edgar'ın kıkırdaması gülmeye dönüştü. Colette, "Demek bana oyun da oynuyor ha?" diye düşünürken Edgar gülmeyi bıraktı ve "Söylerim ama kızmayacaksın." dedi.

Colette ellerini beline koyup "Söyle, nereye sakladın?" diye sordu.

Edgar, üç dakika önce sayım yaptıkları yeri gösterdi:
- Saklamışım ama bilerek değil. İlk iki kutunun içindekileri sayarken ben üçüncü kutunun üzerine oturduğumu farketmemişim. Aslında kutunun bir yere kaybolduğu yok.

Son kutu Poco tişörtlerini raflara kaldırırken halen kıkırdamaya devam ediyorlardı. Patronun o tarafa geldiğini görünce mecburen kendilerini susmaya zorladılar. Hatta Colette yanlışlıkla tekrardan gülmeye başlamamak için bilerek dilini ısırdı.

Yine de patron çıkan şamatayı sezmiş olmalıydı, ellerini çırptı ve "İşinizin başına!" diyerek ikisini ayırdı. Bir sabah için bu kadar gülüşmenin yeterli olacağını düşünmüştü.

Onlar yerlerini aldığı zaman birkaç müşteri kapıda gözükmüştü bile. Uzun bir iş günü onları bekliyordu.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••

Hediye dükkanı hiç olmadığı kadar doluydu. Öğle vakti yaklaşmasına rağmen halen onlarca müşteri vardı. Aslında çok müşteri olması iyi bir şeydi ama işçiler buna çok alışkın değildi. Öyle ki patron Griff de onlara katılmış, gelen müşterilere yardımcı oluyordu. Hatta bu konuda işçilerden daha başarılı olduğu her halinden belli oluyordu. Sonuçta o bu dükkanın sahibiydi ve yıllar boyu bu konuda tecrübe kazanmıştı.

Gelen müşterilerden birinin daha iyi bir teklifi kabul etmesi üzerine patron, Edgar'a bir kapüşonluyu dolabın arkasından getirmesini söyledi.

Edgar, söylenilen şeyi bulup patrona götürmek için arkasını döndü. Karşısına bir anda çıkmış olan kişiyi görünce az kalsın elindekini düşürüyordu:
- Fang! Ne işin var burada?!

Fang teslim olur gibi ellerini kaldırdı:
- Sakin ol, ben de alışveriş yapamaz mıyım?

Ellerini indirdi ve devam etti:
- Bir konu hakkında konuşmamız lazım. Öğle arası boş musun?

Yalnız Değil  (Brawl Stars) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin