"Hayır çikolatalı kek, buraya gel!"
Bir-iki saatlik kısacık uykusundan uyanıverdi:
- Colette'in çikolatalı kekleri... Beni artık rahat bırakır mısınız? Rüyama girmeyi kesin!Gerine gerine kalktı ve bir şeyler yemek için mutfağa gitti. Kek olsaydı büyük bir iştahla yiyecekti ama maalesef bu sabahı gevrek ile geçirecekti. Kendisine bir şeyler hazırlayamayacak kadar tembel hissediyordu. Tek istediği karnını doyurmaktı. Üstelik o günün mesaisi için az zaman kalmıştı. Kahvaltı hazırlamakla zaman kaybedemezdi.
Birkaç dakika sonra hazırlanıp çıkarken "Belki de Colette'in yanında çikolatalı kek vardır." dedi. Bu sözün ardından atkısından yanağına bir tokat yedi. Yanağını ovalayıp "Ne oldu be?!" diye çıkıştı. "Ne yapayım yani, kızın kekleri fazla iyi."
O kahvaltısını yaparken Colette ona geçen gün yaptığı gibi mesaj yollamıştı bile:
"Ben çoktan hazırım. İstersen birlikte gidebiliriz."Edgar bu mesaja "On dakikaya kapıda olacağım." diye cevap vererek telefonunu kapatmıştı. Colette'in onu kapının dışında beklediğinden emindi. O dışarı çıkar çıkmaz "Günaydın!" deyip etrafında dolaşmaya başlayacak, günlük brawler bilgilerini verecek ve kolundan çekiştirerek hediye dükkanına götürecekti. Bütün bunları düşünmek içini çok tuhaf bir hisle kaplamıştı. Bu hissin ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama zamanla öğreneceğine inanıyordu. Sonuçta her gün Colette'in yanındaydı, bir şekilde anlardı...
Binanın kapısına çıktı ve gözleri Colette'i aradı. Tahmin ettiği gibi köşedeki bankta koleksiyon kitabına bir şeyler yazıyordu. Yanına yavaşça yaklaştı ve atkısını kullanarak onun omzuna dokundu:
- Bugün bayağı dalgınsın.Colette başını kaldırdı ve gözlerini kocaman açarak Edgar'a baktı. Ayağa fırladı:
- Yetenek gösterisi bu akşam!!! Çok heyecanlıyım! Ya sen???Edgar, Stu'yu pek sevmediği için cevap vermek istemedi ama Colette'i de merakta bırakmak istemedi:
- Mmm... Eğlenceli olacaktır öyle değil mi?Colette "Evet!" derken defterini çantasına koydu ve Edgar'a "Hadi gel." işareti yaparak yürümeye başladı. Bir an önce akşam olmasını istiyordu ve zaman geçirmenin en iyi yolu günü sevdiği işi yaparak geçirmekti. Edgar'ın işini ne kadar sevdiğini bilmiyordu ama en azından şikayetçi olmadığını biliyordu.
Colette'in iş hakkında sevmediği tek şey iki gündür dükkanı gözetlemeye çalışan o kızlar olmalıydı. Üçüncü bir gün daha böyle olmasına katlanabilir miydi bilmiyordu. Herhalde süperini onların üzerinde kullanıp "Edgar'ı rahat bırakın!" diye bağırırdı. Evet, yapmak istediği tam olarak buydu.
İşe başladıktan bir süre sonra Colette'in konuşkanlığı da başladı:
- Neden uzun zamandır dükkanda hiç brawler yok...Edgar:
- Colette. Biz brawler'ız.
- Onu kastetmedim. Bizden başkaları.Sonra kapı zili ile beraber ağzı açık kaldı:
- Dileğim gerçek oldu yaşasın!!Kapıdan giren küçük çocuk yeşil kapüşonlusunu açarken Colette yanına fırladı:
- Günaydın Leon! Nasıl yardımcı olabilirim?(Valla ben çizdim.)
Leon çok da umursamayan bir tavırla konuştu:
- Her brawler'ı tanıyan o kız sensin değil mi?
Colette:
- Evet! O benim.
- O zaman bana Jessie'nin sevebileceği bir şey ver.Colette ellerini çırptı:
- O zaman bende tam istediğin şey var. Burada bekle. Hemen geliyorum.İçeri koştu. Bu sırada Leon da kasanın önüne biraz yaklaştı ve zaman geçirmek için raflara bakmaya koyuldu. O sırada başını kasaya çevirdi ve "Bu kim be?" der gibi gözlerini kıstı:
- Sen en son geldiğimde yoktun. Seni ne zaman aldılar?
Edgar aslında cevap vermek istememişti, bu bilmiş tavırlı çocukla sohbet etmek istemiyordu. Yine de müşterilere nazik davranma kuralını hatırlayınca mecburen cevap verdi:
- Çok uzun zaman olmadı... Senin ayakkabıların nerde?
- Ben ayakkabı giymiyorum ki. Gerek yok.O sırada Colette oraya vardı. Elindeki şirin ingiliz anahtarını gösterdi:
- Jessie daha önce buraya gelmişti. Gelince de bu şey çok hoşuna gitmişti ama tek başınaydı ve parasını yanına almamıştı. Aslında ona vermek istedim ama bazen patro-Leon:
- Yani bunu sevecek mi?
- A evet tabi ki de! Hemen okutup paketleyeyim.Paketleme işlemini bitirdikten sonra ileri uzattı:
- Tam altı dolar yapıyor.Leon elindeki bir tomar paraya baktı ve hepsini masaya koydu:
- Bu kadar yeter mi?Edgar parayı sayıp fazlalığı geri itti:
- İki katını verdin.Leon buna cevap vermedi, para üstünü ve hediye paketini alıp dükkandan çıktı. Colette her müşteri gibi onun da arkasından bir süre onu izledi:
- Umarım Jessie hediyeyi sever.Edgar, Colette kadar heyecanlı değildi:
- Sevgili yapmak için biraz küçük değil mi?
- Bir çocukluk aşkı olduğuna eminim. Sen küçükken hiç yaşamadın mı?
- Hayır.Kasayı kapatırken "Her neyse." dedi. "Bir şey aldı ve gitti, hepsi bu."
Bu defa gözlerini deviren Colette'ti. İçindeki ses "Ben seni aşık olunca görürüm." dedi.
Sonra bir anda durgunlaştı. Bunu söylemek bir anda tuhaf hissetmesine sebep olmuştu. Söylediği şeyin gerçekleşmesini istemiyor gibi hissediyordu. Kıskanıyor muydu? Onun yanında onu gözetler gibi bakan birilerini görünce de böyle rahatsız hissetmişti. Bir anda "Eyvah." dedi. Ne hissettiğini anlamıştı...
"Ne oldu? Neden eyvah?"
Bunu sesli mi mi söylemişti?! Colette bir anda silkelendi ve gerçeği söylemek istemediği için bahane uydurmaya karar verdi:
- Şey ben... Ben akşam gösteriyi izlerken yemek için kurabiye yapacaktım ama unuttum! Evet tam da böyle oldu!Yan tarafındaki dolaba yavaşça yaslandı:
- Ve aklıma bir fikir de geldi. Tozları sevmiyorsan erken gideriz ve en yukarı otururuz. Öksürmek zorunda kalmazsın.Edgar çantasındaki bileti çıkardı ve altındaki yazıyı Colette doğru yaklaştırdı:
- Bu benim de aklıma gelmişti ama maalesef öyle yapamayız. Biletlerde en önde oturacağımız yazıyor.Arkasına yaslanıp tavana baktı:
- Boşver. Bir süreliğine dayanabilirim. Zaten alerjim yok, o gün sadece direktmen yüzüme gelmişti.••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
21.30
Kapanış vakti...-Hadi çabuk ol! Bir an önce gidelim!
- Tamam, tamam... Geliyorum.Colette'in bütün gün beklediği gösteri vakti sonunda gelmişti. Edgar'dan biraz daha önde koşar adımlarla yürüyor, arada bir mesafeyi çok fazla açmış mı diye arkasına bakıyordu.
Gösteri alanına varmadan birkaç adım önce durdu. Arkasını döndü:
- Ben.... Sanırım ihtiyaç molası versem iyi olacak.Telefonunu cebine koydu ve çantasını hızlıca Edgar'a verdi. Arkasına bakmadan koşa koşa giderken "Beni bekleme, sen gidip otur." diye seslendi.
Edgar onun bu şekilde aniden dönüp koşmasına kıkırdamaya başladı. Gösteriye gitmeyi pek istemediği için biraz sıkkın hissediyordu ama Colette bir şekilde yine onu gülümsetmeyi başarmıştı. "Bunu nasıl yapıyor?" diye düşünmeden edemedi.
Onlara ayrılmış yere gidip oturdu ve en rahat pozisyona gelmek için biraz kıpırdandı. "Bu şekilde iyi." diye düşündükten sonra kollarını birleştirip beklemeye başladı.
Birkaç dakika sonra telefonunun titreştiğini hissetti. Herhalde Colette "Gelirken herhangi bir şey alayım mı?" diye soracaktı.
Mesaj beklediği kişidendi ama yazdığı şey hiç de iç açıcı değildi...
"Biri benim peşimde! Yardım et!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız Değil (Brawl Stars)
FanfictionVahşi batı kasabasındaki macerasından sonra Edgar, yeni bir iş için Starr Park'a gelir. En başında oldukça sıradan geçen günleri iş arkadaşıyla kaynaşmaya başladıktan ve kayıp kız kardeşini bulduktan sonra oldukça ilginçleşir. Kız kardeşiyle yeniden...