Ayaklarımı kavuran sıcaklığa sahip kumların üzerinden serin sulara ulaşmanın rahatlamasıyla gülümsedim. Yazın tam ortasında olmamızdan ötürü hissettiğimiz sıcaklık bizi bayıltacak dereceye ulaşsa da, yine de burada olmaktan ve sevdiğim adamla birlikte yaşamaktan mutluydum. Evlendikten sonra çıktığımızın yolculuğun hayatımızı devam edeceğimiz yer olduğunu tahmin bile edememiştim. Bana sürpriz olarak hazırladığı bu yer aslında bir adaydı ve kısa sürede burada ikimiz için bir ev inşaa edilmişti. Her zaman nasıl bu kadar becerikli olabiliyordu, aklım almıyordu. Fakat ona duyduğum hayranlık, aldığım her nefeste katbekat artırıyordu.
Buraya geldiğimizden bu yana zaman durmuş ve biz bu zaman diliminin en güzel yerine hapsolmuş gibi hissediyordum. Güneş onunla birlikte doğuyor, gün onunla birlikte sonlanıyordu. Kaç gün veya kaç ay geçmişti saymamıştım bile. Ama onun yanında hiç olmadığım kadar özgür, mutlu ve huzurluydum. Onun da benimle birlikte olmaktan mutluluk duyduğunu biliyordum. Hoş öyle olmasa yanımda durmaktan bile kaçanır, bir an önce benden uzaklaşmaya bakardı.
İkimizde sarayın gölgesinde yaşamaktan usanmış insanlardık. O bir veliaht prens, ben ise bir prensestim. Saray kullarının dayattığı zorundalıklarla nefes almanın bile nasıl işkence hâline dönüştüğünü çok iyi bilirdik. Biz özgür olmayı, kimsenin baskısı ve kuralları altında olmadan yaşamayı, bu adada olmayı, doğayı, denizi, bütün canlıları çok sevmiştik. Biz birlikte olmayı ve birbirimizi çok sevmiştik.
Herkesten uzak ve sadece ikimizin yaşadığı bu adada toprağın verimli olmasından ötürü yiyecek ve su sıkıntısı çekmiyorduk. Bereketli bir ada olmasının yanı sıra sessiz ve sakin olması da bize oldukça iyi gelmişti. Eksiklerimiz elbette ki vardı, sonuçta saray gibi bir yerde yaşamıyorduk. İstediğimiz herşeye ulaşabilecek kadar imkân ve fırsatımız olmuyordu ama bazen Jungkook balık tutmak için okyanusa açılıyor, önemli bir ihtiyacımız olursa da yakındaki yerlerden tanınmamaya özen göstererek almaya çalışıyordu. Tanınmak istemiyordu çünkü; istemediği şeylere zorlanacağını gayet iyi biliyordu. Bu yüzden yerimizi kimseye söylememiş ve burada yaşadığımızdan beri tanıdığımız hiç kimseyle görüşmemiştik.
"Rosé?" bakışlarımı kumların üzerine uzanmış gülümseyerek bana bakmakta olan tapılası adama çevirdim. Yüzüne tam anlamıyla vuran güneş ışığından dolayı gözlerinin kamaşmasıyla elini alnına dayararak ufak bir gölge yaptıktan sonra bana doğru bakmayı sürdürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓
Historical Fiction[Tamamlandı] Avustralya prensesi Roséanne ve Joseon Hanedanlığı'nın yegâne kralı Jungkook'un büyüleyici aşk hikâyesi... ♛RoséKook♛ THE PIRATE PRINCESS Kitabının II.kitabıdır. 🥇#1- Chaegguk '06.20223' 🥇#1- Rosekook '05.2...