⚜46

158 26 6
                                    

☘

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yanımda ki gümüş kutunun kapığını açtığımda; heyecanla renkli iplerin arasından seçim yapmak pek de zor gelmemişti. Sevdiğim tüm canlı renkleri sırayla kullandığımdan ötürü; şu an son işlerimlerini yapacağım yeşil olan ipliği elime aldım ve iğneden geçirip, heyecanla kumaşa işlemeye başladım. Çiçek yapraklarını da bitirdiğim zaman duvarda ayarladığım yere yerleştirmek için sabırsızlanıyordum.

Jungkook gittiğinden beri; aklımı birşeylerle meşgul etmekte zorlandığımdan ötürü ne yapacağımı bilmez bir hâldeydim. Önceden Yoongi ile vakit geçirsem de sonralarda onunda devlet işleri ve özellikle bakanlarla başının kalabalık olmasıyla daha çok yormak istememiştim ki zaten müsait olduğu zamanlarda beni her seferinde ziyaret etmeye devam ediyordu. Jimin kapımdan bir dakika olsun ayrılmıyor, beni korumak için oldukça fedakarlıkta bulunuyordu. Aslında ona her ne kadar da buna gerek olmadığını söylesem de, itiraz da bulunuyordu. Hoseok ise tüm ihtiyaçlarımı karşılıyor ve arada ziyaretlerde bulunmayı ihmal etmiyordu. Bu durumda en çok da veliaht prens Taehyung ile görüşemediğime üzülüyordum fakat devlet işleri ve zevcesiyle ilgilenmesi gerektiğinin bilincindeyim. Annesinin köyünü ziyareti sırasında tanıştığı güzel bir kadınla evlenip, saraya gelmiş olması beni şaşırtmıştı fakat mutluluğunu bizzat kendi gözlerimle görmüştüm. Bu yüzden sırf beni ziyaret etmiyor diye ona asla kızmıyor, bilhassa onun bir aşk evliliği yaptığı için seviniyordum. Hatta benden kurtulduğu içinde mutluyum bile diyebilirdim.

"Yemeğinizi getirdim, majesteleri" tepsiyi sehpanın üzerine bırakan nedime Han'ı yeni fark ettiğimde şaşırsam da, gülümsemiştim.

"Çok fazla dalgınsınız. Umarım sizi korkutmamışımdır" diyerek saygıyla eğildiğinde elimde ki iğneyi gümüş kutunun içine bıraktım. 

Yavaşça ayağa kalktığımda; ağır adımlarla yanına ulaştım ve elini tuttum. "Endişe etme" gülümsediğimde; başını kaldırıp yüzüme baktı ve o da gülümsedi.

Jungkook'un bu sarayda en güvendiği insanlardan biriydi, nedime Han. Giderken de beni ona emanet etmekte bu zamana kadar bana şevkatli ve kendi kızından farksız davranmasıyla en iyi şeyi yapmış olduğu için minnet duyuyordum. Yıllardır bu saraya hizmet ediyor oluşuyla her bilgiye ve dediğini yaptırma gücüne sahipti. Bu sayede kimseyi benim işlerime karıştırtmıyor ve yemeğimi bile bizzat kendisi hazırlıyordu. Bir bebek beklediğimi ona ilk başta söylemesem de, güvenimi kısa sürede kazanmıştı ve bu konuda bana epeyce yardımcı oluşu sayesinde kendimi çok daha rahat hissetmemi sağlamıştı.

"Bugün nasılsınız? İyisiniz değil mi?" gülümseyerek başımı salladım.

"Verdiğin karışım sayesinde midem gayet iyi bir hâl aldı, teşekkür ederim" ona sıkıca sarıldığımda huzurla gözlerimi kapattım. Belki işini yapıyordu diye düşünebilirdim fakat kesinlikle daha fazlasını yaptığını biliyordum. Davranışları, konuşması, sevgisi ve ilgisiyle annemden bile daha çok yakın hissetmiştim onu kendime.

The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin