Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın 🌺
İstemeyerek de olsa daireme girdiğimde aklımda sadece beni düşündüren şeyler vardı. Rosé'nin yokluğununun, yaşadıklarımızın bedenime ağır gelmesini hiçe saymış bir şekilde dayanmaya çalışıyordum. Ana kraliçenin beni bıraktığı mecburiyetlere her ne kadar dirensem de, başarısız olmuştum. Ben ki ülkeyi yöneten, devlet işleri üzerinde hüküm süren imparatordum fakat annemin hakkından gelemeyen aciz biri olarak sanırım tarihe geçecek tek kral olmaya da adaydım.
O günden sonra, annemle yaptığım anlaşma sonucu hâlâ herşeyi düzeltmek için bir şansım olduğunu düşünmüştüm. Ama yine zafere ulaşamayacak olmak beni korkutuyordu. Bütün bu aldığım sorumluluk ve kabul ettiğim şeyler yüzünden Rosé'yi kaybedecek olmamdan korkuyordum. Belki de tek korkum onunla ilgili olan herşeydi. Sadece ve sadece mutlu olmayı dileğim tek insan oydu. Fakat en büyük engelimde buydu. Asla mutlu olmamıza izin vermeyeceklerini bildiğim için bu diyardan uzak kalmaya çalışmıştım. Hatta o kadar saftım ki, sefere çıkmadan önce bile ana kraliçenin oyununun farkına varamamış ve herşeyin güzel olabileceğini sanmıştım. Tam bir aptaldım çünkü; o ana kraliçenin kız kardeşinin hayatını mahveden Avustralya kralının kızıydı. Üstelik o, kraliçenin seçmediği biriydi. Bu yüzden asla istenmeyeceğini biliyordum. Arada sırada belki denizlerde olsaydık asla yakalanmazdık diye düşünmeden edemiyordum. Ama elbette ki, kader de yazılıysa bunu nerede olsak yaşayacağımızı gayet iyi biliyordum. Bilmem hiç bir işe yaramıyordu da işte. Herşeyi yapabilirdim. Bir Kral olarak ülkeyi yönetebilir, iyileştirebilir, halkıma hizmette herşeyimi verebilirdim. Ama konu ben ve sevdiğim kadın olduğundan hiçbir şey istediğim gibi olmamıştı ve olmuyordu da. Ona yaptıkları, yaşattıkları yetmezmiş gibi işini bitirmekle tehtid edilirken elim kolum bağlı durmak zorunda bırakılıyordum. Eğer ana kraliçeyi zerre tanıdıysam dediklerini yapmaktan çekinmeyeceğini biliyordum. Bu da benim boynumu büken şeyin nedeni oluyordu, işte. Acizlik, çaresizlik, işe yaramazlık nedir hepsini iliklerime kadar hissediyor ve kendimden nefret ediyordum.
Beynim düşündüklerim yüzünden patlayacakmışcasına ağrırken bir an önce uyumak istedim ve yatağıma doğru ilerledim fakat farkına vardığım şey yüzünden ufak çaplı bir şok yapamanın da önüne geçemedim. Hiç istemeyerek de olsa bugün yüzünü bile görmediğim bir kadınla evlenmiş olmak beni yıksa bile önemsememeye çalıştım. Çünkü; bunun karşılığında Rosé'yi geri getirmek için bir şansım olabilirdi. Şimdi gider onu arayıp bulmak için elimden geleni yapardım, demeyi çok isterdim fakat saraydan çıkmamam konusunda alınan tedbirler yüzünden buraya hapis olduğum gerçeğiyle yüzleşmek zorundaydım. Aksi takdirde ana kraliçenin benden önce sevdiğim kadını bulup, yarım kalan işini tamamlayacağından ne yazık ki emindim. Ve eğer ki bu geceyi atlatırsam da, yani dediğini yapıp evlendiğim cariyeyle birlikte olursam Rosé'me giden kapıların bana açılacağına dair bir anlaşma yapmıştık. Sözüne ne kadar güvenebilirdim bilmiyordum ama başka çaremin olmaması da beni köşeye sıkıştırılmıştı. Ben ne biçim bir kraldım ki kendi sarayımda bile kimseye sözümü geçiremiyordum?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓
Historical Fiction[Tamamlandı] Avustralya prensesi Roséanne ve Joseon Hanedanlığı'nın yegâne kralı Jungkook'un büyüleyici aşk hikâyesi... ♛RoséKook♛ THE PIRATE PRINCESS Kitabının II.kitabıdır. 🥇#1- Chaegguk '06.20223' 🥇#1- Rosekook '05.2...