⚜6

285 48 1
                                    

💕İyi Okumalar💕

💕İyi Okumalar💕

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Jungkook'dan

Yıllardan ayak basmadığım topraklara günler sonra geldiğimizde; içimde oluşan kötü hisler gitgide daha da büyümüştü. Bu asla yaşadığım, büyüdüğüm yeri sevmediğimden anlamını taşımıyordu. Sadece saray hayatından ve veliaht prens olmaktan keyif almıyordum. Belki de özgür olmayı sevdiğim için bütün üzerimde ki sorumluluklardan kaçmak istiyordum. Zorluklar gözümü korkutmuyordu ama asıl korkmamı sağlayan şey; yanımda ki dünyalar güzeli kadındı. Onun burada çekeceği zorlukları düşünüyordum. Zaten buraya, yani ülkeme geri dönmeme isteğimde bununla alakalı bir konuydu. Asla onunla rahat ve özgür bir yaşantımız olamayacağından ve bizi ayırmak isteyeceklerinden korkuyordum. Çünkü; annemin kız kardeşinin ölümüne sebep olan kişi onun öz  babasıydı ve bunun bedelini ona ödeteceğinden de adım kadar emindim. Üstelik onunla evlenmeme de hiç sıcak bakmayacak ve ne olursa olsun onu burdan göndermek isteyecekti. İşte tüm bunları bildiğimden, buraya geri dönmek istemedim.

Kalabalık bir orduyla birlikte saraya doğru ilerlerken, halkın arasından geçmek beni garip duyguların içinde sokmuştu. Tahtırevanın perdesini hafif araladığımda herkesin yerde saygıyla selamladığını görmek dudağımın kıvrılmasına neden olmuştu. Geleceğimi çok önceden biliyor olmalıydılar fakat bir evlilik yapmış olduğumu duyup veliaht prenses olan Roséanne'mi öğrendiklerinde de bana böyle saygı duymaya devam edeceklermiydi merak ediyordum. Sonuç olarak gelecekte kral olup ülkeyi yönetecektim ve gelecekte ki kraliçe olacak eşimi iyi seçmem gerektiğini bana küçük yaşlarda aşılamaya başlamışlardı. Hatta kendi ülkemizden olmadığı için bile linçlenebilirdim fakat bunu değiştiremezdim. Kalbimi sevdiğim kadına vermişken, buraya dönüp herhangi seçilmiş kişiyle evlenemezdim. Üstelik Rosé'de bizim gibiydi. Yani görünüşte saç rengi ve kıyafetleri haricinde bizden farklı bir yanı yoktu ve bunun göz ardı edilebileceğini düşünüyordum. Bütün bunlar bile başıma geleceklerini bildiğim için her zaman gözümde büyümüştü fakat belki de fazlaca abartıyor ve kuruntu yaparak kendimi bunaltıyordum. Bu yüzden bana ve bize en iyi geleceği zaman gösterebilirdi.

Herşeyin iyi olacağına inanmayı deneyip, aklımı rahatlatmaya çalıştığımda; bakışlarımı etrafı şaşkınca izleyen sevgili eşime çevirdim. Bilmediği bir ülkede ve tanımadığı insanlarla olacak olmak sanırım onu endişelendiriyor ve nasıl ayak uyduracağını düşünüyordu. Bende farklı ülkede değişik olaylar yaşamıştım fakat onunla tam olarak aynı duyguları paylaşamıyordum. Çünkü; ben onun ailesiyle tanışsam bile yaşamamıştım, ama Rosé için aynı şey geçerli değildi. Onu tamamen yaşadığından farklı bir hayat ve sorumluluk bekliyordu ve ben bu süreç için gerçekten endişe etmek bile istemiyordum. Biliyordum ki, o güçlüydü ve her zorluğun altından kalkabilecek kadar mükemmel biriydi.

"Bundan sonra neler olacak?" sesini duymak beni düşüncelerimden arındırılmış ve bakışlarımı tekrar ona çevirmemi sağlamıştı.

"Biliyorum zorlanacaksın ama herşeyin iyi olması için elimden ne geliyorsa yapacağım" elimi, elinin üzerine koyduğumda gülümsemeye çalıştım.

The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin