⚜28

207 37 19
                                    

💜İyi Okumalar 💜

💜İyi Okumalar 💜

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•Jungkook'dan•

"Sağol, Seokjin" fincanı alıp, dudağıma getirdiğimde; hâlâ sıcaklığını koruyan yeşil çayın tadı bir anlığına iyi hissettirmişti.

Çektiğim kısa uykunun en güzel yerinde uyanmak bana âdeta buna bile layık olmadığımı göstermişti. İç sıkıntım gördüğüm güzel rüya ile daha da artarken, dinlenemeyeceğimin farkına varmıştım. Onu çok özlemiştim ve her geçen saniyede özlemeye devam ediyordum. Nerde ve nasıl olduğunu bilememek , göğüs kafesimi sıkıyor ve nefes alamayacakmışım gibi hissetmeme neden oluyordu. Biliyordum bunu, bu azabı fazlasıyla hak etmiştim. Sevdiğim kadını istemeyerek de olsa yalnız bırakmak ve onu acı içerisinde yaşama zorunluluğuna itmiş olmak beni mahvediyordu. 

Elimdeki boş fincanı masanın üzerine bıraktığımda ayağa kalktım. "Ben biraz hava alacağım" kapıdan çıkmadan hemen önce arkadamdan gelmek için harekete geçen Seokjin'e döndüm. "Ve sen peşimden gelmiyorsun. En azından sen dinlen, çok yoruldun" elimi omzuna koydum.

"Bu bir emirdir" saygıyla eğildiğinde itiraz etmemesine gülümsedim. Emirlerime ve isteklerime hiçbir zaman karşı gelmemesi ve yerine getirmesi ne kadar sadık ve güvenilir olduğunu bana kanıtlıyordu. Ve bu sayede en iyi dostum ve benim baş muhafızım olmayı sonuna kadar hak ediyordu.

Dışarı çıktığım an, bedenimi sarsan rüzgar beni biraz olsun kendime getirmişti. Artık en hoşnut olduğum mevsimleri yaşamak bile zevk vermiyordu. İlkbahar gelse bile benim içim hep kıştı. Onsuz ağaçlarım çiçek açmıyor, yapraklarım yeşermiyordu. Kalbime her daim kar yağmaya devam ediyor ve bu buz tutmasını sağlıyordu. Derin bir nefes alıp, insanların içine karıştığımda; bakışlarımı etrafta gezdirmeyi ihmal etmiyordum. Bir ihtimal onunla karşılaşırım diye umut ediyordum. Belki de boşa kürek çekiyordum, belki de onu çoktan kaybetmiştim. Belki de o bu kahrolası dünyaya çoktan gözlerini kapatmıştı.

Düşüncelerim omzuma sert bir şekilde çarpan kişiyle tuzla buz olduğunda neye uğradığımı şaşırmıştım. Boş bulunduğumdan ötürü biraz sendeleyip birkaç adım geri gittiğimde; bakışlarım bana çarpan kişiyi buldu. Göz göze gelemesekte başıyla selam verip hızla uzaklaştığında kalbim en iyi tanıdığım kokuyla, hızla çarpmaya başladı. İdrak etmem kısa bir zaman alsa da, hızla uzaklaşan kişiyi gözlerimle takip etmekle yetinmiştim. Âdeta o an, ayaklarım yere çivilenmiş ve hayat benim için durma noktasına gelmişti. Karanlığın içinde insanların arasına karıştığında; kendime gelmeye ve onun peşinden gitmeye çalıştım.

Onu direkt tanıyabileceğim bir vaziyette değildi. Fakat erkek kıyafetleri içinde onu en iyi tanıyabilenin ben olduğumu unutmaması gerekirdi. Belki de onu erkek kıyafetleriyle tanıyamayabilirdim fakat kokusu bu zamana kadar bana hayat veren en güzel şey olmuştu. Ve ben bu kokuyu asla unutmazdım, unutamazdım. Bu yüzden yanılma ve onun olamacağı ihtimali bile aklıma gelmemişti. Sonuç olarak beynim ve kalbim onu bulduğum için derin bir karmaşa içerisinde olduğundan bedenim yaşadığı şokun etkisiyle donup kalmıştı. Belki de bütün herşey sadece beynimin bir oyunuydu. Sabah Yoongi, şimdi de Rosé'nin hayâlini görüyor olabileceğimi düşündüm fakat ikna olmadım. Yine de kendi gözlerimle az önceki kişiyi görmek istiyordum.

The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin