⚜5

310 54 6
                                    

🌺İyi Okumalar🌺

🌺İyi Okumalar🌺

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ağustos 1772;

Yıkadığım çamaşırları bitirdiğimde sıcaktan terlemiş olan alnımı elimin tersiyle sildim ve belimi tutarak olduğum yerden doğruldum. Hâlâ sıcaklığın yüksek olmasının yanı sıra aylar geçmesine rağmen tek bir yağmur damlasının bile topraklarımıza düşmemiş olduğuna şaşırıyordum. Bu sene gerçekten mevsimsel yönden çok değişik geçtiğini asla inkâr edemezdim. Aslında bu durumdan şikayetçi olmaya başlamıştım çünkü; güneş yüksek sıcaklığıyla fazlaca bunaltmıştı ve gölün bile kurumasına sebep olmuştu. Böylelikle deniz suyunun tuzlu olmasıyla da, bahçemizde ki sebzelere ve ağaçlarımıza yeterince su bulmaya zorlanır hâle gelmiştik. Neyse ki kazı yaparak bazı toprak bölgelerinden su çıkartma fırsatı bulduğumuz için kendi ihtiyacımızı karşılayabiliyor olmamıza seviniyordum. Gerçekten susuzluğun ne demek olduğunu çok daha iyi anlıyor ve idareli kullanmayı öğreniyorduk. Neden başımıza gelmeden ve onunla sınanmadan hiçbir şeyin değerini bilemiyorduk?

Bakışlarım etrafta odun toplamak için yanımdan ayrılan Jungkook'u ararken denizin üzerinde güneş ışınlarının parıldattığı şeye gözüm takıldığında; sertçe yutkundum. Bu mümkün olamazdı değil mi? Sadece bu yakınlardan geçen birkaç gemi olduğunu düşünmeyi denesem de içimde büyüyen korkuya engel olamadım.

"Jungkoook!" diye bağırdığımda gözümü bir dakika olsun gemilerden ayırmadım.

"Ne oldu? İyi misin?!" nefes nefese yanıma koştuğunda; tek bir kelime bile edememiş ve sadece gemileri işaret etmiştim.

Uzun bir süre Jungkook'dan ses gelmediğinde bakışlarımı ona çevirmiştim. Yüz ifadesinden anlaşılacağı gibi o da benimle aynı duygu ve korkuyu paylaşıyordu. Bu yüzden ona güç vermek adına sıkıca elini tuttum ve gülümseye çalıştım. "Shh, bizi bulamayacaklar"

"Yaklaşıyorlar, gitmeliyiz" gözlerim söylediği şeyle büyürken, kalbim korkuyla deli gibi atmaya başlamıştı.

Jungkook, elimi sıkıca tutup koşmaya başladığında bende ona ayak uydurdum ve içimden dua etmeye devam ettim. Gemilerin kraliyete ait olduğunu kilometrelerce uzaktan bile anlayabilirdik fakat kesinlikle benim aileme ait olmadığı belliydi. Eğer öyle olsaydı, kaçmamızın anlamı yoktu. Onların yaklaşık iki senedir mutluluğumuza dokunmak gibi bir niyetleri olsa çoktan bize ulaşır hatta en başından ülkeden uzaklaşmamıza izin vermezlerdi. Ya da çok önemli birşey olmuş olabilir miydi? Ailemden biri hastalanmış olabilir miydi? Ya da kardeşim?!

"Jungkook, belki de ailemden birine bişey olmuştur. Dur, lütfen" elini bıraktığımda; nefes nefese elimi dizlerimin üzerine koyup biraz dinlenmeye çalıştım.

The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin