⚜39

151 23 35
                                    

☘

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Roséanne•

Bütün gece uyuyamamanın verdiği bitkinlikle bile olsa odada durmak istemediğimden dolayı sabahın ilk saatlerinde kendimi dışarı atmıştım. Jungkook gece yanıma bile gelmemişti. Belli ki yanlış anladığımı düşündüğüm şeyler gerçekti ki, geceyi cariyesi Jisoo ile geçirmişti. Kesinlikle bunu normal karşılamıyordum elbette fakat ortalığı yakıp yıkacak gücümün bile olmadığını hissediyordum. Yaşadığım şey tam anlamıyla bir hayâl kırıklığıydı. Bunca zaman sonra onu affederek geldiğim bu sarayda böyle bir tabloyla karşılaşacağımı ölsem tahmin edemezdim.

Madem kendisine bir cariye almıştı neden beni de özgür bırakmamıştı?

Neden kendi hayatının tadına bakmaya başlarken beni de buna şahitlik etmeye mecbur bırakmıştı?

"Kraliçem" Jimin'in sesini duymamla bakışlarımı ona çevirdim.

Uzattığı ok'u alıp yayıma yerleştirdiğimde; hedef aldım. Belki ok atarak kafamı dağıtabileceğimi düşünmüştüm fakat sanırım bu da işe yaramayacaktı. En iyisi Yoongi ile biraz vakit geçirmekti. Elimde ki yayı Jimin'e uzatmıştım ki, aklıma Yoongi'nin surat ifademden bile olayları anlayabileceği gelmişti. Ve ben şu an için onun bu konuya dahil olmasını kesinlikle istemiyordum. Hoseok da anlardı, o yüzden belki prens Taehyung ile sohbet etmenin keyfimi yerine getireceğini düşündüm.

"Jimin, sen istersen biraz dinlen. Ben prens Taehyung'u görmeye gideceğim" gülümsemeye çalıştım. Her ne kadar ondan neler olduğunu gizlesem de, olayları anladığını hissediyordum.

"Fakat majesteleri, onun annesini ziyaret etmek için Joseon'dan ayrıldığını duymuştum" kaşlarım çatıldı. Bana söylememiş olması aslında tuhafıma gitmemeliydi. Sonuçta neyim oluyordu da bana bunu söyleme gereği duyuyordu ki?

Derin bir nefes aldığımda omuzlarım düştü. Kimsenin yanına gidemeyecek olmak bana kötü hissettirmiş, canımı sıkmıştı. Ne yapacağımı, nasıl düşüneceğimi, nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Bana söyleyecek miydi kulak misafiri olduğum o şeyleri? Yoksa üzerini kapatmaya devam mi edecekti? Emin değildim. Tek bildiğim şey şu an için onun yüzünü görmek istemediğimdi.

"Yanlız değilsiniz, Kraliçem" bakışlarımı Jimin'e çevirdiğimde; gülümsemeye çalıştı. "Ben varım"

Gülümseyerek başımı salladım. Nasılda unutmuştum onu. Oysa ki o, ben söylemeden bile ne hissediyorsam anlayan biriydi. Kalbimden, aklımdan ne geçiriyorsam bilirdi. Şaman olduğunu inkâr etse bile, olağanüstü yeteneklerini gayet yakından görebiliyordum. Ve ona her zaman yanımda olduğu için hep minnettardım. Ama yine de onun güzel canını dertlerimle sıkmak istemiyordum.

"İyi ki varsın, Jimin" omzuna hafifçe dokunduğumda yanından geçerek yürümeye başladım.

"Kraliçem, siz söylemesenizde yaşadığınız hayâl kırıklığını anlayabiliyorum" gözlerimden süzülen yaşları fark ettirmeden bir çırpıda sildiğimde arkamdan gelmeye devam ediyordu.

The Joseon Dynasty ♛ RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin