⏳️
İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM İKİ🥀
Onu şeytanlarımın tüm yakarışlarına rağmen öldürmemiştim. Şah damarına uyguladığım baskı beynine oksijen gitmesine engel olduğu için uzun bir süre uyuyakalacaktı. Elimi bir gereksizin kanına boyamazdım. Benim işim küçük balıklarla değildi. Benim işim bu oyuncaklara emir veren kişideydi. Yani; Kadir Dağdelen'de.
Buradan bir an önce kurtulmam gerekiyordu. Daha sonra dinlenebilirdim. Daha sonra nefeslenebilir, daha sonra uyuyabilirdim. Daha sonra her şeyi yapabilirdim ama şu an yapacağım tek bir şey vardı.
Dizlerimi kırarak yerde hareketsizce yatan adamın yanına çöktüm. Elim çamura bulanmış saçlarının arasına daldı. Saçlarını çekerek kafasının hafifçe yerden uzaklaşmasına neden oldum. Boşta kalan elimle çantamın askısını başından çıkarttım ve saçlarını tiksinerek bıraktım.
Fazla sert bıraktığım için kafası yere çarpmıştı. Bu mesafeden ölmezdi herhalde.
Çantamı önüme doğru aldım. Fermuarı ses çıkartmamaya özen göstererek açtım. Çantamın içini kısaca yokladıktan sonra elime değen demir içimi şahlandırdı. Parmaklarımın arasındaki silahımı sıkıca kavradım. Onu çantamdan çıkartarak gözlerimin önüne sabitledim.
Parmaklarım olması gereken yerdeydi. Ölümlerin en şahsiyetsiz annesini tutuyordu. En ölümcülünü ve en düzenbazını...
Uzun soluklu bir nefes aldım. Şehrin tüm pisliği içime dolmuş gibi boşluğum sızladı. Aldığım nefesi geri verdim; o sızı hafifledi lakin geçmek bilmedi. Çantamın fermuarını kapatarak yerden doğrulduğumda durmadan çalan telefonumu cebimden çıkarttım. Telefonun çalıyor olmasını umursamadan arka kapağını tırnaklarım sayesinde kaldırdım.
Sim kartını yuvasından çektiğim anda telefon kendiliğinden susmuştu. Avucumun içinde var olan sim kartında geçmişime işlenmiş insanların numaraları yatıyordu. Elimi yumruk yaparak sim kartını avucumun içinde boğdum. Telefonu bir köşeye fırlattım ve çantamı kollarımdan geçirerek omzuma taktım. Apartman boşluğundan çıkmadan önce gözlerim dikkatle etrafta dolandı.
Yağmur yavaşlamıştı. Tekrar ıslanmaya başlayan bedenim soğukla cebelleşiyordu fakat bugün kaybetmek diye bir şey yoktu. Tüm sokağı sadece bir tane sokak lambası aydınlatıyordu. Yolun karşısında, birkaç metre ötede kalıyordu. Gözlerim ışığına alışık olmadığı için kısıldı. Kirpiklerim birbirine yaklaştı, şu an ışığa ihtiyacım vardı. Adımlarımı hızlı ve sessiz tutmaya özen göstersem de yerde birikmiş yağmur suları buna pek olanak sağlamıyordu. Gözlerim her köşeyi tarıyor en ufak hareketliliğe tepki vermek adına bedenimi tetikte tutuyordu.
Onları görmesem de buralarda bir yerlerde olduklarını biliyordum. Her bir delikten izlendiğim düşüncesi beni daha fevri kılıyordu. Silahımı alıp karanlığa gömülmüş olan her yere sıkasım vardı lakin elbette bunu yapmayacaktım. Şimdi düşüncelerime kurban olursam bedenim beni izleyenlere apaçık bir yem olacaktı.
Sokak lambasının tam altına geldiğimde durdum. Başımı kaldırarak ışığa baktım.
Kirpiklerim birbirine kavuşup aynı anda birbirini terk etti. Sokak lambası ölmek üzereymiş gibi duruyordu. Her an sönebilecek olmasına karşın ışığını yaymaya devam ediyordu. Belki de aramızdaki tek fark buydu. O ışığını yayıyordu ben de karanlığımı.
Sokak lambasının hemen yarım metre arkasında bir boşluk vardı. Binalarla süslenmiş sokak tahminen bir metre aşağıdan devam ediyordu.
Yüzüme düşen yağmur damlaları bedenimi yalayarak benden ayrılırken duyduğum seslerin seviyesi arttı. Fısıltılar kulağıma doldukça düşüncelerim savaşa daha istekli bakıyordu. Şeytanlarım harekete geçmem ve geceyi kana bulamam için yalvarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNSİZ ŞEH'R +18
ChickLitDerin bir nefes aldı. Söylediklerim onu şaşırtmamıştı, o zaten en başından beri beni anlamıştı. "Bazen sonları değiştiren tek şey sondan önceki kelimedir, Gölge." Gözlerine baktım. "Sondan önceki kelimeni bilemezsin. Sondan önceyi tahmin edemezsin...