YİRMİ YEDİNCİ BÖLÜM

747 123 745
                                    

🧡KEYİFLİ OKUMALAR🧡

⏳️

İNSİZ ŞEH'R
BÖLÜM YİRMİ YEDİ

🥀


Efruz, Efruz, Efruz...

Kafamı yerle bir eden adamın sırtını izliyordum. Telefonla konuşuyordu. Konuştuğu kişi Kerim'di. Aslında konuşmaktan çok dinliyordu. Düz ifademi değiştirmeden öylece heybetli bedenine baktım. Duş almıştım. Bu iğrenç yerde temizlenmek ne kadar zor olsa da bedenime bulaşmış kan lekelerini bir şekilde temizlemem gerekiyordu. Bedenimi eski kıyafetlerimle kuruladığımı düşünürsek daha iğrenç şeylerde canlanıyordu zihnimde.

Ama umurumda değildi. Efruz'un kanını üzerimde taşımak hiç olmayacak kuytularda, hiç olmayacak insanlara nefret beslememe neden oluyordu. Kanının değdiği her hücrem yangına tabi tutulmuştu. Yangını söndürmek kolay olmuştu. Evet, kanını üzerimden kolaylıkla atmıştım. Zihnimden, ruhumdan, benliğimden atmayı nasıl başaracağımı bilmiyordum. Şu an tek sorun onun kazağını giyiyor olmam ve kokusunun kokuma siniyor olmasıydı.

Gerçi bu çok da sorun gibi hissettirmiyordu.

Kokusundan arınmak kaç hissimi ateşte yanmaya mecbur edecekti?

Suskunluğuna bir son vererek dakikalardır dinlediği Kerim'e bir cevap verdi. "Emin misin?"

Kolunu pencerenin pervazına yasladı. Yataktan sarktığım ayaklarımı ileriye geriye sallarken Efruz kafasını bana doğru çevirdi. Ona oturduğum yataktan sakince baktım. Aslında yüz ifademde sakinlikten çok bir yokluk vardı. Yaşamla ölüm arasında kalmış, boşluğu yudum yudum içmiş ve içime oturtmuştum. Şu an karşımda kıyamet kopsa kılımı bile kıpırdatmazmışım gibi geliyordu.

İçime zincirlenmiş kelimeleri kusmak istiyordum. İçimin içimden çıkması önemli değildi. Şu ağırlıktan, içimi mesken tutmuş o mahvolmuşluk hissinden artık arınmayı diliyordum. Efruz'un üzerimdeki bakışları yoğunlaşırken yavaşça kaşlarını çattı.

Pervazdaki kolunu çekti ve bedenini tamamen bana çevirdi. Kerim'i dinlemeyi kesmiş gibi görünse de telefonu hâlâ kulağında tutuyordu. "Gölge." Dedi, bana doğru birkaç adım attı. Tam yatağın önünde durduğundan kafamı bir hayli kaldırmak zorunda kaldım. Gözlerinin içine baktım.

"Hm?"

Gözlerimin içine baktı. "Kapatıyorum birader. Sonra ara."

Telefonu kapattı. Hâlâ gözleri bendeydi. Avucunun içine aldığı tuşlu telefonu eşofmanının cebine bıraktı. Bana yoğunlaştığında konuşmayı ihmal etmedi. "Aç mısın?"

Kafamı iki yana salladım. Yüzünü biraz yüzüme doğru eğdi. "Açsın." Dedi tek dizelik bir netlikle. Karşı çıkacağım sırada devam etti. "Ne yemek istersin?"

Omuz silktim. "İstemiyorum bir şey."

Yüzünü yüzüme biraz daha eğdi. "İstiyorsun Gölge. Sadece ne istediğini bilmiyorsun."

Duraksadım. Yüzüne alık alık baktım. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Dönere ne dersin?"

"Aç değilim ki,"

"Açsın Gölge. Döner söyleyeceğim ve geldiğinde tek lokma bırakmayacaksın."

Karşı çıkmama izin vermeden dikleşti. Sırtını bana döndü. Üzerine giydiği bol tişörtü bakışlarımı koluna odaklamama neden oluyordu. Kendime ne yapıyordum bilmiyordum ama benim de kolum acıyordu. Omzumdan kaynaklanıyordu büyük ihtimalle. Ama neden sağ kolum acıyordu ki? Ben sol omzumdan vurulmuştum.

İNSİZ ŞEH'R +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin